DOKTOR İnci Erkin o kadar yönlü bir insan ki hangi konuyu konuşacağımı şaşırdım.
Tamamlayıcı Tıp ve Enerji Teknikleri konusunda birçok eğitim alan ve şu anda yurtdışında da eğitimler veren Erkin ile sohbetimizin size de ilginç geleceğini sanıyorum;
È Eğitiminizi İzmir’de mi tamamladınız?
È Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdikten sonra Ankara’da biyokimya ihtisası, daha sonra da laboratuvar çalışmaları yaptım.
È Farklı tekniklere ilginiz nasıl başladı?
È Hastalarla yakından ilgilenen bir doktor oldum. Bazı hastaların, doktorlar doğru teşhis koyup doğru tedaviler uygulasa da iyileşemediklerini fark ettim. Araştırınca sadece bedene yönelik yaklaşımlarla bütüncül sağlığın olamadığını anladım.
È Bütüncül sağlık derken neyi kastediyorsunuz?
È Zihin, beden, ruh üçlemesini kastediyorum. Klasik tıpta bu bütünlüğü ihmal ettiğimizi düşünüyorum. Köy kökenli bir aileden geldiğimden doğayla da yakından ilgileniyorum. Neler yapılacağını araştırmaya böyle başladım. Böylelikle Arizona Üniversitesi’nde Dr. Andrew Weil’dan İntegratif Tıp, yani Tamamlayıcı Tıp eğitimi aldım. Alternatif Tıp deyimini kabul etmiyoruz. Çünkü tıbbın alternatifi olmaz. Biz eskiden varolan ama göz ardı ettiğimiz tekniklere kucak açıyoruz. Yani aslında bana Modern Şaman diyebilirsiniz. Şifacı, Biyokimyacı bile diyorlar.
È Peki hangi iyileşme teknikleri üzerine yoğunlaştınız?
È Enerji psikolojisi teknikleri, bitkilerle tedavi yani fitoterapi, aromaterapi alanında ders verebilecek bir profesyonelim. Doğada varolan ve insanın iyileşmesine yardımcı olabilecek her şey benim çalışma alanımın içinde. Enerji teknikleri öğrenilebilir ve kişiler başkalarına ihtiyaç duymadan kendilerini iyileştirebilir ve içlerindeki şifa güçlerini arttırabilirler. Ama duygusal çöpler ve birikim çok fazla ise önce bir profesyonelin yardımı gerekebilir.
Dünyadaki ortak büyük felaketlerde yayılan sinyaller de aynı oluyor
È Siz Princeton Üniversitesi’nin bir projesine de ev sahipliği yapıyorsunuz değil mi?
È Princeton üniversitesi dünyanın en büyük metafizik projelerinden biri olan Küresel Bilinç Projesi’ni yürütüyor. Başında Prof. Roger Nelson var. Ben de bu projenin bir cihazına Türkiye’de evsahipliği yapıyorum. Dolayısıyla o cihaza isim verme yetkim var. Ben de Mevlana ismi koydum. Bir nevi dünyanın beyin dalgalarını ölçen bir cihaz bu. Şu anda kardeşimin Yüksek Teknoloji’deki bürosunda uydu ve internet bağlantılı olarak bulunuyor. Bu cihazdan dünyada 104 adet bulunuyor.
È Ne tip veriler bunlar?
È Rastlantısal sayı üretici sistemiyle çalışıyorlar. Normalde sıradan sinyaller gönderirken insanların duygu ve düşüncelerini etkileyen önemli olaylar olduğunda bilgisayar gibi cihazların sinyallerini bile etkilediğini gösterdi bu çalışma.
È CERN deneyi için İsviçre’ye gidişiniz nasıl oldu?
È CERN araştırmalarını takip ediyorum. Onların bir listesi var, bilim adamı, araştırmacıysanız kaydınız kabul ediliyor ve size tüm gelişmeler bildiriliyor. Ben de araştırmacı-yazar kimliğim ile davet edildim. 300 kişilik bu toplantıda Türkiye’den bir tek ben vardım.
Zihnimizin efendisi olabilmeliyiz
È Kullandığınız teknikleri biraz anlatır mısınız?
È EFT Duygusal Özgürlük Tekniği demek. Emotrans ise duyguların dönüşümü. Olumsuz bir enerjiyi doğru ve yararlı şekle getirmeye çalışıyoruz. Aslında enerjinin kötüsü yok kötü kullanımı var. Reiki bir başka teknik ama tüm bu disiplinler uygulayıcıyla bütünleşiyor ve içgüdüsel harekete geçiyor.
È Yani tüm bu tekniklerin temelinde duyguların kontrolü mü yatıyor?
È Beynimizin belli görevleri var. Alt beyin temel yaşam güdülerimizi, orta beynimiz limbik sistem yani duygularımızla ilgili bölümü içeriyor ve her şeyi saklıyor, üst beynimiz ise korteks düşünen beynimiz. Bazı olaylar karşısında, fobilerimizde alt beynimizle orta beynimiz arasında saniyenin onda birinde kısa devre oluşabiliyor, üst beyin düşünemiyor bile. Öfkeye yenik düşmemiz, anlam veremediğimiz hızlı anlık tepkilerimiz bu yüzden. İşte önemli olan bu üç beynimizi doğru kullanmamız, zihnimizin kölesi değil efendisi olabilmemiz.
Kanserleşen hücre hepimizde var, önemli olan direnç sistemimiz
È Hastalıklara direncimiz de azalıyor mu artık?
È Küresel ısınma, gıdalardaki katkı maddeleri hatta küresel kriz sonucu son dönemde psikosomatik hastalıklarda artış var. Bağışıklık sistemi hem zayıflıyor, hem de dengesi bozuluyor. Yani bazen gereğinden fazla çalışıp kendi hücrelerine karşı bile antikorlar üretiyor. Böylece otoimmün hastalıklar ortaya çıkıyor.
È Sıkıntı ve stres hastalıklar da ne derece etkili oluyor?
È Sıkıntı stres tek başına hastalığı yaratmaz ama ortaya çıkmasına sebep olan kimyasal sürecin düğmesine basar. Streste en çok uykularımız bozuluyor. Böylece mesela melatonin gibi kansere karşı koruyucu olan birçok hormon salgılanamıyor. İnsanların içerisinde her an kanserleşen hücreler var. Bu biyokimyasal bir süreç. Bağışıklık sistemimiz normalde programlanmış hücre ölümüyle bunları yok ediyor. Fakat bağışıklık sistemi bu hücrelerle baş edememeye başlayınca hastalıklar ortaya çıkıyor.
È Yediğimiz gıdaların nasıl etkileri var?
È Gıdalara yapılan müdahaleler, katkılar onların da genetiğini değiştirdi. Bir elmada, bir portakaldaki antioksidan madde 30-40 yıl öncekiyle aynı değil. Yani besin destekleri de eskisi gibi yeterli olamıyor.
KİMDİR
Bornova Anadolu Lisesi’nin ilk kız mezunlarından. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi 1977 mezunu ve Klinik Biyokimya Uzmanı. Tamamlayıcı Tıp konusunda yurtdışında çeşitli eğitimler aldı. Tamamlayıcı EFT, EmoTrance, Nei-Gong (iğnesiz Çin Akupress tekniği), Reiki ileri düzey uygulayıcısı ve master eğitmeni. İlk Türk EFT Master. Amerika, Avustralya ve İngiltere’de eğitimler veriyor. Ege Üniversitesi- Argefar’da Fitoterapi-Aromaterapi kurslarında eğitmen olarak görev alıyor. Verdiği eğitimlerde Kanser, MS dernekleri, Pozitif Yaşam Derneği, Düzce Deprem Çalışma Grubu, Darüşşafaka gibi Resmi Kurumlarda çalışan ve gönüllü sosyal hizmet götüren kişilere burslar veriyor. Down Sendrom’lu ve Otistik Çocuklarla ilgili gönüllü çalışmaları var. İzmir’de bir Klinik Laboratuar ve Sağlık Merkezi sahibi. KİT-VAK, BALEV (Bornova Anadolu Lisesi Eğitim Vakfı),BAL-GÖÇ (Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği), Türk Kanser Araştırma Derneği, İzmir Sağlık Kuruluşları Derneği, Klinik Uygulamalı Hipnoz Derneği, Enerji Tıbbı Uygulamaları Derneği, Acil Tıp Derneği de dahil olmak üzere 14 dernek ve vakfın üyesi. Dr. Salim Erkin ile evli olup 2 çocuk annesi.
İlaç firmaları sevmiyor
È Tamamlayıcı tıp, klasik tıbbın neresinde yer alıyor?
È Klasik tıbbın yaklaşımı bilimseldir ve deneylerle kanıtlanmıştır. Şimdiye kadar enerji psikolojisinin nasıl işe yaradığı, etkisinin ne olduğu gösterilemiyordu. Ama artık rezonans görüntülemeler, pozitron emisyon tomografiler gibi birçok teknoloji var. Artık insanların meditasyon yaparken beyninde hangi bölgelerin nöronal aktiviteleri artıyor görebiliyoruz. Bu teknikleri uyguladıktan sonra bağışıklık sistemini sağlayan etmenlerin artışı ya da öfkeli veya üzgün olayları hatırladığımızda bunların azalması görüntülenebiliyor.
È Tıp bu yöne mi gidiyor yani?
È Hem gidiyor, hem de gitmiyor. Çünkü bu yöntemler klasik tıptaki gibi çok büyük ilaç harcamaları gerektirmediğinden ilaç sektörünü beslemiyor. İnsanların sağlıklı kalmalarını, hastalanmadan koruyucu ve mutlu olmalarını amaçlıyor. Bunun dünyadaki en büyük tröstlerden biri olan ilaç şirketlerinin pek hoşuna gitmeyeceği açık.
È İyileşme sürecinde ne gibi farklar oluyor
È Bizim birkaç seans sonunda elde ettiğimiz iyiliği, klasik tıp kolay elde edemiyor. Ayrıca kişinin birçok ilaç kullanması gerekmiyor, zaman kaybı olmuyor, ağrılı bir süreç yaşanmıyor.
È Tamamlayıcı tıp tekniklerini veren kişinin niteliği önem taşımıyor mu?
È İntegratif tıp, klasik tıp ile tanısı konmuş konularda iyileştiricidir. Başağrısı olan biri gerekli tetkikleri yapmadan aylarca reiki alır, ama sonra tetkiklerde bakılır ki beyin tümörü var. Dolayısıyla tıp doktoru olmayan kimse teşhis koyamaz.