Paylaş
Eşimle üniversite yıllarından arkadaşımız olan Babür, daha önce hiçbir tanıdığımızın gitmediği Güney Afrika’ya gidip üstüne bir de yerleşince bayağı şaşırmıştık.
Yıllar içerisinde, mühendis olan arkadaşımızın ‘Babür Yakar Photography’ adıyla, fotoğraf sanatçısı olarak kazandığı uluslararası başarıları uzaktan takip ettik. Nelson Mandela, Bill-Hillary Clinton, Naomi Campbell, Güney Afrika Başbakanı gibi ünlüleri de fotoğraflayan sanatçının amacı fotoğraflarını kitaplaştırmak. Neredeyse 23 yıldır Johannesburg’da yaşayan ama fırsat buldukça ailesini görmeye İzmir’e gelen Babür Yakar ile fotoğraf ve seyahat üzerine sohbet ettik.
DUVARIM İÇİN BULAMAYINCA KENDİM ÇEKMEYE BAŞLADIM
- Eğitim hayatın hep İzmir’de geçti değil mi?
- Atatürk Liseliyim. Dokuz Eylül Makine Mühendisliği’ni bitirdikten sonra burs alarak Güney Afrika’ya gittim ve master yaptım.
- Neden Güney Afrika peki?
- Devamlı Wilbur Smith okuyordum ve Afrika’ya gitmeyi çok istiyordum. O nedenle oradan burs aldım. Durban şehri Natali Üniversitesi’nde master yaptım.
- O dönemlerde fotoğrafçılık var mıydı?
- Amatör olarak çekiyordum, babamın eski bir kamerası vardı, onu kullanıyordum. Ama içimde sürekli bir kaydetme isteği vardı. Master bittikten sonra Johannesburg’a geçtim ve oradaki evimin duvarlarına asmak için istediğim gibi fotoğraf bulamayınca kendim çekmeye başladım. Çektiğim her fotoğraf çok beğenildi ve arkadaşlarım tarafından alındı, sonuçta evimin duvarları hala boş.
BİR DAHA YAKALANAMAYACAK ANLARI YAKALAMAK
- Fotoğrafçılık üzerine eğitim aldın mı?
- New York Institute of Photography’den, uzaktan eğitim aldım. Sonrasında Johannesburg’da eski bir binada ‘Stüdyo Seven’ adıyla kendi stüdyomu kurdum. 2 yıl çok güzel gitti ama bir yandan da mühendislik yaptığımdan sonra biraz aksamaya başladı.
- Daha çok ne tarz fotoğraflar çekiyorsun?
- Ben insanları ve mekanları oldukları yerde, var olan doğal ışıkla fotoğraflamayı seviyorum. Buna ‘street photography yani cadde fotoğrafçılığı’ deniyor. Bir başka adı da dokümanter fotoğrafçılık. Bir daha asla yakalanmayacak anı yakalayan fotoğraflar. Genel olarak da siyah-beyaz çekiyorum.
İŞ YAPMAK DEĞİL SANATÇI OLMAK İSTİYORUM
- Hiç ticari fotoğrafçılık yapmadın mı?
- Moda çekimleri yaptım. L’oreal Image, Revlon için model çekimleri yaptım. Hatta bazı fotoğraflarım Meksika’da büyük panolara konmuş. Ayrıca Lisa Beekman, Vusi Mahlasela, Lebo Mathosa gibi Güney Afrikalı birçok ünlü sanatçının da fotoğraflarını ve CD kapaklarını çektim.
- Sonra ne oldu?
- Fotoğrafı iş olarak yapmak hiç hoşuma gitmedi. Fotoğraf sanatçısı olmayı tercih ediyorum. Mühendisliğe devam ettiğimden istediğim her şeyi yapabiliyorum. Şu an Johannesburg’da tasarım mühendisi olarak bir Amerikan şirketinde çalıştığım için fotoğraf konusunda özgür olabiliyorum. Şu anda sadece dokümanter fotoğrafçılık yapıyorum.
NELSON MANDELA’NIN KALABALIKTAKİ YALNIZLIĞI YANSIDI
- Çektiğin fotoğrafları arşivliyor musun?
- Bu fotoğraflarım kitap olacak. İngiltere’de ya da Amerika’da bastırmayı düşünüyorum. Kitabın adını da Einstein’ın eski bir sözü olan ‘You are what you imagine’ yani ‘Sen hayalinsin’ olacak. Fotoğrafların hikayelerini de ben yazacağım.
- Hepsinin bir hikayesi var mı?
- Evet, her fotoğrafım bir hikaye anlatır. Mesela Nelson Mandela’nın fotoğrafında kalabalık içerisinde yapayalnız görünüyor. Çünkü herkes ona yol vermek için açılmış. Bu bir yandan da toplum içerisindeki yalnızlığını gösteriyor. Bir de herkes farklı şeyler görür fotoğraflarımda, bu da hoşuma giden bir şey.
FARKLI OLANI DAHA ÇEKERKEN ANLIYORUM
- Ödüllerin de var değil mi?
- Almanya, Bremen’de Agfa, Johannesburg’da Kodak yarışmalarından ödül aldım. Aslında ben yarışmalara katılmayı çok istemiyorum. Sergilemeyi daha doğru buluyorum. Johannesburg ve Paris’te sergilerim oldu. Türkiye’de şimdiye kadar hiç sergi açmadım.
- Bir fotoğrafın diğerlerinden farklı olduğunu ne zaman anlıyorsun?
- Çekerken.. Onu hissediyorsun. Birçok fotoğraf çekiyorsun ama birini çekerken hissediyorsun ‘Bu farklı olacak’ diye... Yüzde yüz bu doğru çıkıyor.
ASIL İLGİ ALANIM AFRİKA
- Fotoğraf için çok seyahat ettin mi?
- Evet. Mesela çekim için Mali, Timbaktu’ya gittim. Eskiden bilim, Timbaktu’dan çıkarmış çünkü bütün üniversiteler oradaymış. Sahra Çölü’ndeki tuz rotasında yaşayan Tourag’leri çektim. Eskiden bu rotadan tuz taşırlarmış, sadece zenginler alabilirmiş tuzu. O nedenle çok önemliymiş.
- Başka nerelere gittin?
- Benim asıl ilgi alanım Afrika ama Küba’ya da gittim ve çok etkilendim. Fidel Castro’nun Küba’sını fotoğraflamak benim için çok önemliydi. Orada uzun zaman geçirdim. Bir yaşlı kadının fotoğrafını çektim ardından kadın ‘Sen de sabun var mı?’ diye sordu. Fakir, son derece sade ama son derece tutkulu bir yer Küba, gerçekten ilginç bir ülke...
ZANZİBAR, NAMİBYA GÖRÜLMESİ GEREKEN YERLER
- Gezip fotoğrafladığın en ilginç yerler neresiydi?
- 1998’de Afrika’nın en yüksek dağı Klimanjaro’ya çıktım. Çok zordu. ‘Afrika’nın Çatısı’ deniyor. Zanzibar çok ilginç bir ülke. Ama en ilginç ülke bence Namibya..
- Angelina Jolie çocuğunu orada dünyaya getirmemiş miydi?
- Evet doğru. Gerçekten çok güzel ve ilginç bir ülke. Bence herkes görmeli. Türkiye’den daha büyük bir ülke ama nüfusu sadece 2 milyon. Yolda gidiyorsun arabadakiler birbirine el sallıyor. Her yer yollarla birleşmiş ama büyük bir alan çöl ve elmas için rezerve edilmiş. İzinsiz girilmiyor. Dünyanın jeolojik açıdan en eski ikinci ülkesi, insanlığın doğduğu yerler. Denizin kenarında kıpkırmızı kum tepeleri var.
RWANDA EN AZ İSVİÇRE KADAR TEMİZ, PLASTİK ALINMIYOR
- Güney Afrika’da Türk hatta İzmirli var mı?
- Evet İzmirli arkadaşlarım var. Hatta Atatürk Liseli bir arkadaşım bile var. Kan çekiyor arada hepimiz buluşuyoruz. Ama çok fazla Türk yok. Afrika zor bir kıta..
- Ne anlamda?
- Yerleşimi, adaptasyonu, kıta içi seyahat zor. Beyaz olduğundan hemen dikkat çekiyorsun. Güney Afrika modern bir yer ama tüm kıtayı gezmek zor. Ben çoğunu gezdim. Nil nehrinin doğduğu ‘Afrika’nın İncisi’ denilen Uganda’ya gittim. Rwanda’ya gittim.
- Aman Allahım. Korkunç soykırımların ülkesi..
- Soykırımdan sonra gitmiştim, zaten çok üzgün bir ülke. Gözlerimiz yaşlı gezdik birçok yeri. Ama biliyor musun dünyanın İsviçre’den sonraki en temiz ülkesi diyebilirim. Çünkü herkes her cuma sokaklara çıkıp temizlik yapıyor. Plastik şişe ve eşyalarımızı ülkeye sokturmadılar, inanamadık ama çok saygı duyduk.
HAYATIN KENDİSİNİ GÖRÜNTÜLEMEK İSTİYORUM
- Açlığın olduğu bölgelere gidebildin mi?
- Sudan, Etiyopya tarafları bu aralar çok karışık olduğundan bir türlü gidemedim. Çok olay oluyor. Birleşmiş Milletler ile birlikte gıda kamyonlarıyla gideyim istedim ama çok zor olduğundan gerçekleşmedi.
- Bundan sonra en çok neyi fotoğraflamak istersin?
- Benim fotoğraflamaktan en çok keyif aldığım, sıradan insanlar. Poz vermeyen, doğal durumları içerisinde çalışan, yaşayan insanlar… Hayatın kendisi yani...
Paylaş