İzmir adaletsizliğe isyanın başkentidir

Haberin Devamı

KENDİSİNİ tam bir ‘Sokak Fotoğrafçısı’ olarak tanımlayan Hüsnü Atasoy, Ege’de başlayan yaşamını Hindistan’da sürdürüyor. 6 kez ticareti deneyip başaramayan fotoğrafçının, 78’de Suadiye Vapuru’nun kaçırılmasıyla başlayan ‘Eylem Fotoğrafçılığı’ Gezi Olayları ile devam etmiş. ‘40 yılımı fotoğrafa verdim’ diyen Atasoy şimdi ‘Önsöz’ adını verdiği Gezi Belgeseli ve ‘Sokakiti’ adını verdiği Hindistan sunumuyla Türkiye’yi dolaşıyor. Daha önce Asos ile ilgili bir kitap üzerinde çalışan Atasoy’ın şimdilerde gündeminde Hindistan ile ilgili olan var.

İzmir adaletsizliğe isyanın başkentidir

- Egelisiniz. Nerede doğdunuz?
- Uşak’ta doğdum. Babam demiryolcu olduğundan tayini Balıkesir’e çıkınca ilkokula orada başladım. Pek iyi bir öğrenci olduğum söylenemez. Ortaokul 4, lise 6 yılda bitti. Her yaz birinin yanında çırak olarak çalışırdım. 15 yaşıma geldiğimde bir fotoğrafçının yanında çırak olarak çalışmaya başladım ve orada durdum. O zamandan beri fotoğrafçılığın benim için özel olduğunu biliyorum.
- Fotoğrafçılık eğitimi almayı düşündünüz mü?
- Liseden sonra okumadım çünkü malum liseyi bitirdiğimde 21 yaşımdaydım. Çalışmaya başladım ve reklam fotoğrafçısı oldum. Hatta Playboy Türkiye’ye gelince ilk fotoğrafçısı bendim ama 3 sayı sonra bıraktım. Çünkü benim fotoğraf anlayışıma uygun değildi.

Haberin Devamı

İzmir adaletsizliğe isyanın başkentidir

6 İŞ KURDUM, HEPSİNİ BATIRDIM
- Neden size eylem fotoğrafçısı demeye başladılar?
- Zaten 70’li yıllardı ve sokaklarda gösteriler vardı ve ben sokaklarda bütün eylemleri fotoğraflıyordum. Hatta 78 yılında Suadiye Vapuru kaçırıldı ve ben o olayı baştan sona fotoğrafladım. Fakat polis beni de gözaltına aldı ama filmleri ele geçirmesinler diye makinayı açtım ve filmleri yaktım. Hatta polis bana ‘senden fotoğrafçı olmaz, bir düzgün çekmeyi becerememişsin’ demişti. Sonrasında maalesef sıkıntılı bir süreç yaşadım.
- Bu süreçten sonra nasıl devam ettiniz?
- Barış Manço ile tanıştık, 3 yıl onun set fotoğrafçılığını yaptım. Bu arada işler kuruyorum fotoğrafçılıkla ilgili ama habire batırıyorum. 6 iş kurdum hepsi de battı. 14 yıl daha reklam sektöründe çalıştım. Sonra gidip bir kafe açtım. 2 yıl sonra onu da batırdım. Yani bir türlü bu ticareti beceremedim.

Haberin Devamı

DÜNYEVİ HERŞEYİMİ KAYBEDİNCE KENDİMİ BULDUM
- Yaptığım her iş battı diyorsunuz. Bu kadar batmadan, çıkmadan ne öğrendiniz?

- Anladım ki, dibe vurmadan yukarı çıkamıyorsunuz. Samuel Beckett’in sözü, ‘Bir daha dene, bir daha yenil, hep dene, daha büyük yenil’ benim hayat felsefem oldu. Ben yenilgilerimle barıştım. Dünyevi herşeyimi kaybettiğim sırada büyük deprem oldu ve ben artık ticaret defterini kapatarak belgesel fotoğrafçısı oldum. Aziz Nesin’in Çatalca’daki eğitim kampında gönüllü eğitmenlik yaptım. Türk Eğitim Vakfı için gönüllü çalıştım. Yani artık ruhumu dinleyerek o yönde gitmeye başladım.
- Ruhunuzu dinlemeye başlayınca neler değişti?
- Çok şey değişti. Anladım ki ayağım kuma vurdu ve çıkmaya başladım. Batı Afrika’ya gittim. Mali, Nijer, Benin, Burkina Faso’ya gidip ‘vodoo’ ile ilgili fotoğraflar çektim. O günlerden bugüne belgesel ve eylem fotoğrafçısı olarak çalışıyorum. Eylemlerde neyi, nasıl çekeceğimi, nasıl kaçacağımı, nasıl bir gözle bakacağımı artık iyi kestiriyorum. Zaten Gezi belgeseli de böyle doğdu.

Haberin Devamı

İzmir adaletsizliğe isyanın başkentidir

SOKAK BENİ ÇAĞIRDI, SOKAK FOTOĞRAFÇISI OLDUM
- Siz sokakta normal gezebiliyor musunuz, yoksa baktığınız herşeyi bir fotoğraf karesi olarak mı görüyorsunuz?

- Sokak fotoğrafçısı ile dolaşmak hiç hoş değildir. Normal bakamam ki ben. Herşey benim için bir karedir. Kime bakarsam bakayım mutlaka fotoğraf görürüm. Ama zaten stüdyo fotoğrafçısı olma denemelerim başarısızlıkla sonuçlanınca anladım ki sokak beni çağırıyor ve sokaklara çıktım. Artık tam bir sokak fotoğrafçısıyım. Onun da kendine göre usulleri, yöntemleri var. Şimdi İzmir’de eğitimini veriyorum.
- Hindistan’a yerleşmeniz nasıl oldu?
- Eşime Hindistan’dan bir teklif gelince taşındık ve 6 yıldır orada yaşıyoruz. Bir fotoğrafçı için Hindistan bir cennet. Sokaklar tablo gibi. Ben her gün sokaklarda müthiş kareler yakalıyorum. Ama bana poz verilmesinden hoşlanmıyorum, doğal kareler çekiyorum.

Haberin Devamı

EFELER OLMASA KURTULUŞ SAVAŞI KAZANILMAZDI
- Gezi Olayları sizin için ne ifade ediyor?

- Gezi olayları başlar başlamaz ilk bulduğum uçakla İstanbul’a geldim. 2 Haziran’dan itibaren 15 gün sokaklardaydım. Bu bir kahramanlık değil ve benim kendime duyduğum bir sorumluluğumdu. Tarihe de tanıklık etmiş oldum. Sonrasında ise Gezi belgeseli ortaya çıktı. Şimdi bu belgeseli sergiliyorum.
- Neden ilk İzmir’i seçtiniz sunum için?
- Tarihe bakarsanız İzmir, Osmanlı’dan bugüne adaletsizliğe başkaldırının, isyanların, değişimlerin başkenti olmuş. Bana göre Egeli efeler olmasa Kurtuluş Savaşı da kazanılmazdı. Gezi sırasında da İzmir’in duruşu çok özeldi. O nedenle ilk İzmir’den başladık sunum turnemize. Sonrasında 15’inde Marmaris, 18’inde Bodrum, 19’unda Muğla, 24’ünde Gaziantep, 25’inde Adana’da sergileyeceğiz ‘Önsöz’ ve ‘Sokakiti’ sunumlarımızı...

Haberin Devamı

İzmir adaletsizliğe isyanın başkentidir

GEZİ OLAYLARI YENİ BİR DÖNEMİN ÖNSÖZ’Ü
- Gezi Olayları ile ilgili sunumunuza neden ‘Önsöz’ adını verdiniz?

- Önsöz çünkü bence Gezi Olayları yeni bir dönemin önsözüydü. Bir kitabı okumadan önsözünü okursunuz yoksa tam olarak anlayamazsınız. Umarım siyasilerimizde Gezi Olayları’nı önsöz olarak iyi okuyabilmişlerdir.
- Keşke... 80 öncesi olaylarda da, Gezi’de de sokaklarda fotoğraf çekmişsiniz. O zamanın gençleriyle bu zamanınkiler arasında benzerlik ya da farklılık diyebileceğiniz şeyler var mı?
- Ben hem Gezi’de fotoğraf çekerken, hem de sunumu yaparken hala ağlıyorum. Çünkü ben, Gezi sürecindeki dayanışma ve birlik beraberliği hiçbir dönem görmedim. Hatta aynı ruh bizim dönemimizde, 80 öncesinde olabilseydi devrimi yapabilirdik. Ama yoktu, Gezi dönemi ve ruhu çok ama çok özeldi ve bu bana büyük umut veriyor. Pırıl pırıl bir gençlik var ve kimse birbirine zarar vermek istemiyor. O nedenle benim çok büyük umudum var.

LAOS’TA ÖLÜMDEN DÖNDÜM
- Başka nerelere gidiyorsunuz fotoğraf çekmek için?

- 3 yıl Laos’u çalıştım. Çok ilginç bir yer. Gerçi orada bir ölümcül kaza yaşadım. Tropik ormanda filin üstündeki bir sepette çekim yaparken fil zehirli bir yılandan korktu ve hızla ormana daldı. Sepet sarmaşık gibi dolanmış dallara takıldı ve ben sepetle birlikte kafa üstü yere çakıldım. Hastaneye yetiştirdiler ve dediler ki öyle bir kazadan en iyi ihtimalle felç olarak çıkılırmış ama bir Hollandalı fizyoterapist beni hayata döndürdü. Hatta kısa süre sonra her tarafım alçıda gidip oranın en önemli festivalini çektim. Herşeye rağmen Laos çok çok özel benim için.
- Fotoğrafçılığa 40 yılımı verdim dediniz ama bugün elinde cep telefonu olan fotoğrafçı oldu. Ne düşünüyorsunuz?
- Ben teknolojinin ilerlemesinin ve herkesin ilgilenmesinin yararlı olduğunu düşünüyorum. Çok kişi dijitale baştan tepkiliydi ama teknolojiye karşı durmak mümkün değil. Fotoğraf ilk çıktığında ressamlar da tepki göstermiş. Ama sonra fotoğraf sayesinde atın 4 ayağının aynı anda havada olamayacağını öğrendiler. Şimdi de teknolojiden öğreneceğimiz çok şey var. Herkes fotoğraf çekebilir, önemli olan insanların beğenip beğenmeyeceği.

Yazarın Tüm Yazıları