Paylaş
Yargılanıyorsun, insanlar sana yaklaşmaktan çekiniyor çünkü korkuyorlar. O günden sonra bir savaşçı oluyorsun. Hem bedenen hem de topluma karşı. Bu bir var olma ve herkes gibi yaşayabilme savaşı...
Seni biriyle tanıştıracağım; KIZ KULESİ.
O, HIV ile yaşayanlardan yalnızca biri. Hadi gel, HIV ile yaşayan bir bireyle yolculuğa çıkalım.
Toplumumuz AIDS konusunda bilinçsiz olduğu için öncelikle şunu sormak istiyorum. HIV ile enfekte olmakla AIDS aşamasında olmak arasında fark var mıdır? Varsa nedir?
Röportaja başlamadan önce, HIV ve AIDS ile ilgili doğru terminolojiden bahsetmek isterim; “HIV Virüsü” dersek virüsün virüsü demiş oluyoruz. Bu nedenle sadece “HIV” veya “HIV enfeksiyonu” kullanmak yeterlidir.
AIDS bir hastalık değildir, hastalıklar bütünü/sendromdur. Bu nedenle ”AIDS hastalığı” ve “AIDS hastası” söylemi de doğru bir ifade değildir.
Dolayısıyla HIV pozitif kişiler için kullanılması gereken doğru terminoloji ”HIV ile yaşayan” veya ”HIV Pozitif” dir.
-li ve –lı gibi ekler ayrımcılığı destekleyen eklerdir. Bu nedenle ”AIDS’li” veya ”HIV’li” demiyoruz. Bunun yerine ”HIV ile yaşayan” veya ”HIV pozitif kişi” diyoruz.
Öte yandan HIV bir yük olmadığından ‘taşıyıcı’ ifadesini de benimsemiyoruz.
HIV ve AIDS, İKİSİ BİRBİRİNDEN ÇOK FARKLI İKİ KAVRAM.
Bir cümleyle özetlemek gerekirse: HIV, bağışıklık sistemini etkileyen bir enfeksiyondur (virüstür). AIDS ise, tedavi alınmadığı takdirde HIV’in neden olduğu hastalıklar bütününe denir.
HIV vücuda girdikten sonra kişinin bağışıklık durumuna göre uzun yıllar herhangi bir belirti göstermeden varlığını sürdürebilir. Doğru zamanda ilaç tedavisine başlayan ve ilaçlarını düzenli bir şekilde almaya devam eden HIV pozitifler hiçbir zaman AIDS evresine gelmeden sağlıklı bir şekilde yaşamlarını sürdürürler. Tedaviye erişimi olan HIV pozitifler günlük yaşantılarına, eğitim görme ve çalışma hayatlarına devam edebilmektedir. Aile kurabilmekte ve gerekli önlemlerle çocuk sahibi olabilmektedirler.
Terminoloji hakkında daha detaylı bilgi için tıklayın
Teşhisin nasıl konuldu? Ne gibi durumlar sonucunda doktora gittin?
2004 yılında belirtiler başladı. 16 kg kaybettim. Boğazımda aftlar çıktı ve sonra zature (pnömoni) oldum. 1 yıl boyunca 5 ayrı hastaneye ve doktora gittim. Ancak hiç kimsenin aklına HIV testi yapmak gelmediği için evde kalkamaz duruma geldim. Kaldırıldığım hastanede test yapıldı ve o şekilde öğrendim.
Bu virüs sana nasıl bulaştı?
En çok bu soru geliyor. Çünkü insanlar vereceğim cevaba göre beni kafalarında bir yere oturtacaklar. Yargılayacaklar!
Genellikle toplumsal cinsiyete de dikkat çekmek için şaşırtmalı bir yol izleyerek soruyu önce: “ben bir seks çalışanıyım” diyerek yanıtlıyorum. Sonra ara vermeden devam ediyorum “damar içi madde bağımlısıyım, ameliyatta kan nakli ile enfekte oldum, eşimden bana geçti. Şimdi saydığım bu dört olasılıktan beni ‘insan’ olmaktan ve haklarımdan hangisi mahrum bırakabilir? İlk iki seçeneği söylediğimde insanlar içlerinden ‘e hak etmiş tabii’ – ‘ilahi adalet’ diye geçiriyor. Bu bakışlarından bile belli oluyor. Ancak ameliyatla veya eşimden bulaş olduğunu söylediğimde ise ‘mağdur kadın’ –‘ yazık!’ diye vicdanlarını ön plana çıkardıklarını gözlemliyorum.
HIV’in hangi yolla bulaştığının bir önemi yok. Bu bir enfeksiyon ve önlem alınmazsa insana bulaşabilir. Bu kadar basit.
HIV ahlaki değil sadece tıbbi bir konudur.
Yine de merakınızı gidereyim, eski eşimden geçti.
Tahlil sonuçlarını yani AIDS olduğunu öğrendiğinde neler hissettin? İlk aklına gelen düşünce ne oldu? O günü, o dakikaları bize anlatırmısın?
Doktor tanımı açıklarken beni başka bir odaya aldı. Sonra bana yaptıkları bir tahlilin pozitif geldiğini söyledi. HIV !!! Anlamayan gözlerle yüzüne bakıyordum. Ne olduğunu sorduğumda, fısıltı halinde "AIDS" dedi.
Büyük sessizlik...
İçimde çok büyük bir sessizlik oldu...
Dünya hızla geri çekildi...
Beynim uyuştu, oturduğum yerde sallandım. Sanki o an; ayaklarınızdan bir iple bağlanmışsınız ve habersiz olduğunuz bir anda görünmeyen bir el tarafından keskin bir uçurumun kenarından aşağıya itiliyorsunuz.
Doktor benim düşünce boşluğuma düşmeme hiç fırsat vermeden hemen açıklamalara başladı. Bunun artık ölümcül bir hastalık olmadığını, başarılı ilaçlarla virüsü baskıladıklarını, kişilerin yaşam kalitesini çok yükselttiklerini, ancak çok düzenli ve ömür boyu kullanmam gereken ilaçlarım olduğunu anlattı. İlk birkaç dakika karşınızda konuşan insanın hiç sesini duymuyorsunuz, hiçbir şeyi algılayamıyorsunuz. Sadece ağzını açıp kapatan bir görüntü var. Neden sonra dünyaya geri dönebiliyorsunuz. O da sorumluluklarınız aklınıza geldiğinde...
Bir de sanki o an bana kamera şakası yapılıyor gibiydi. Çünkü bu hastalığın adını sadece televizyonlarda, gazetelerde görmüştüm. Doktorun yüzüne bakarken "-Aaa kameralar neredeee ?" diyesim bile gelmişti. Doktor bana yapılan şakayı anladığım için gülecek ve bende kahkaha atarak kameralara doğru el sallayacaktım ve birlikte gülerek o odadan çıkacaktık. Ama öyle olmadı... Benim el sallayacağım kameralar yoktu ve doktorda hiç gülmüyordu.
Odama döndüğümde sağ tarafıma, yatağıma cenin gibi kıvrılarak yattım. Sadece bir noktaya odaklanıp kaldım. Az önce yaşadıklarım, duyduklarım doğru muydu? Yoksa ben hayal mi görmüştüm? Bir türlü ayırt edemiyordum.
HIV bulaşıcı mıdır? Hangi yollarla bulaşır? Korunma yolları var mıdır?
Burada yine terminolojiye dikkat çekmek istiyorum. Bulaşan AIDS değil, HIV’dir. HIV, virüsün adı, tedavi alınmadığı takdirde ortaya çıkan hastalıklar bütünü de AIDS’tir.
HIV, sadece 3 temel yol ile bulaşabilir. 1) Korunmasız cinsel ilişki, 2) Kan nakli (ve şırınga paylaşımı), 3) önlem alınmazsa anneden bebeğe doğum veya emzirme ile.
Korunmasız cinsel ilişki: HIV’in en yaygın bulaşma şekli korunmasız cinsel ilişkidir. HIV her tip korunmasız cinsel ilişki ile bulaşabilmektedir.
Kan ve kan ürünleri: İçinde HIV bulunan kan veya kan ürünlerinin nakli ya da doku ve organ nakilleriyle bulaşma olabiliyor. Ortak enjektör kullanımı, HIV pozitif kan ile kirlenmiş aletlerle kesici, delici yaralanmalar da bir geçiş yolu.
HIV dış ortamda oksijen ve güneş ile temas ettiğinde uzun süre yaşamamaktadır. Kanın miktarına göre dış ortamda saniyeler, en fazla dakikalar içinde ölür.
Anneden bebeğe: HIV gerekli önlemler alınmadığı takdirde gebelik süresince, doğum sırasında ve emzirme ile bebeğe geçebilmektedir. Ancak HIV pozitif anne gebeliği süresince de tedavi alıp, gerekli önlemler alınırsa bebeğe geçiş %0,5’in altına kadar düşürülebilmektedir. Özetle HIV pozitif bireyler (eşlerden biri veya her ikisi pozitif olsalar dahi) bebek sahibi olabilirler. 60 ı aşkın arkadaşım bebek sahibi oldu.
HIV’den korunanın yolları çok basit. Her tip cinsel ilişkide ve her seferinde kondom kullanmak. Tıbbi müdehalelerde evrensel enfeksiyon kurallarına uymak ve güvenli kan nakli yaptırmak.
HIV, sosyal ilişkilerle, öpüşmekle, güvenli cinsel ilişki ile, sarılmakla, aynı ortamda bulunmakla, aynı çatal- kaşığı, aynı havuzu, aynı tuvaleti kullanmakla, sivrisinek ısırmasıyla, tükürük ve ter ile bulaşmaz.
Çevren HIV pozitif olduğunu biliyor mu? Öğrendiklerinde nasıl karşıladılar?
Ben AIDS’li değil HIV ile yaşayan bir bireyim. HIV pozitif olduğumu herkese söyleme gereği duymuyorum. Gerek olduğunu da düşünmüyorum. Şöyle örnek verebilirim; içimize giydiğimiz iç çamaşırlarımızın ne renk veya ne desenli olduğunu herkese söylüyor muyuz? Bence HIV’de böyle bir şey.
Elbetteki yakın ailem (kızım, annem, babam, ablam, eşim) ve epeyce de arkadaşım biliyor.
Toplumda ne gibi sıkıntılar yaşıyorsun?
Önyargılar, önyargılar, önyargılar…
En büyük sorunlarımızdan biri, HIV hakkındaki toplumsal yanlış bilgilenmeler. Önyargılardan kaynaklanan ayrımcı, damgalayıcı ve izole edici uygulamalar. Bu uygulamalar her alanda kendini gösteriyor. Ve bu nedenlerle ihlallerle, sorunlarla karşılaşıyoruz.
HIV’e ve HIV pozitif kişilere yönelik bu yanlış bilgiler ön yargılara, önyargılarda ayrımcılıklara
neden oluyor.
Yanlış bilgi → Önyargılar → Ayrımcılık
Ben bu alanda savunucu olduğum için hak ve özgürlüklerimi biliyorum ve talep ediyorum. Sosyal yaşantımda değil ancak sağlık hizmeti alırken pek çok sorunlar yaşadım. Ülkemizde ne yazık ki sağlık çalışanları bile HIV konusunda yeterli bilgiye sahip değiller.
Diş hekimliğine gittiğimde HIV pozitif olduğumu söyledim. Aslında ne etik olarak ne de hukuksal olarak bunu söyleme yükümlülüğüm yok. Tüm sağlık çalışanları herkesin bir enfeksiyonu varmış gibi standart önlem almakla yükümlüdür. Çünkü kişi herhangi bir şeyle enfekte olduğunu bilmeyebilir. Bu nedenle eşit önlem almaları şarttır.
Diş hekimliğinde kalabalığın içinde “sizin özel durumunuz nedir?” diye sordular. Tüm gözler üzerimdeyken cevaplayamadım. Bir seferinde de kanal tedavim için cerrahi seti bana aldırmaya çalıştılar. Sabahtan randevum olmasına rağmen akşam üzerine kadar beklettiler. Her seferinde de fakültenin dekanlığına gidip yapılanların ayrımcılık ve suç olduğunu bildirdim. Dekanlıkta gerekli bölümleri arayarak ikazlarda bulundu.
HIV pozitif bir bireyin iç dünyası nasıl? Eminim zorlu mücadele veren herkesin sorduğu gibi zaman zaman “neden ben” diye sormuşsundur kendine. Nasıl bir cevap aldın ve kişisel olarak bu durumla nasıl başa çıktın – çıkıyorsun?
Elbette ilk başlarda alışmak, kabullenmek zor oluyor. Neticede büyük bir şok yaşanıyor. İlk tanı aldığım günlerde bende kendime ‘neden ben?’ diye sordum. Her büyük travmada olduğu gibi inkar, öfke, pazarlık ve kabullenme dönemlerinden bende geçtim. Doğru bilgilendikçe kabullenme ve yola devam etmem çabuk oldu. Kimileri bu süreçleri yıllarca yaşarken ben 15 günde aştım.
Nasıl bir tedavi yöntemi var?
Çok basit bir tedavisi var. Her gün tek seferde aldığım 2 küçük haplarım var. Hatta artık tek doz olanları da var. HIV’in tedavisi bu kadar basit ve devlet tarafından sosyal güvence kapsamında (ücretsiz).
Pozitif Yaşam Derneği ile tanışman nasıl oldu? Ne gibi destekler alıyorsunuz dernekten? Dernek size ne gibi artılar katıyor?
Pozitif Yaşam Derneği, 2005 yılından bu yana HIV/AIDS konusunda tüm toplumu bilinçlendirerek gereken önleme ve savaşım çalışmalarını yapmak amacıyla HIV/AIDS'le yaşayanlar, yakınları, gönüllüler ve ilgili meslek uzmanlarının bir araya gelerek oluşturduğu bir dernektir. Derneğin kurucu üyelerindenim. Süreç içerisinde pek çok kapasite geliştirme (tıbbi, hukuksal ve psikoloji) eğitimleri aldık. Pozitif Yaşam Derneği ile birlikte tüm toplumsal konulara duyarlılığım daha çok arttı.
Bir HIV pozitifin hayalleri nelerdir? Sen hayallerinin ne kadarını gerçekleştirebildin?
Öncelikle bireysel yaşantım için söyleyeyim: En büyük hayalim kızımın mezuniyetini alkışlamaktı, iki kere yaşadım. Eşimle elimizde harita, dünyayı geziyoruz. Daha çok gezmek ve daha çok yeni yer keşfetmek istiyoruz.
Tüm HIV ile yaşayanlar için hayalim ise şu:Hem biz pozitiflerin haklarını, hem de toplum sağlığını koruyan bir ‘HIV/AIDS yasası’. Sanırım her HIV pozitif ayrımcılığın olmadığı, sahip oldukları hakları özgürce kullanabildikleri ve kaliteli sağlık hizmeti hayal eder.
Son bir kaç yıldır fuckbody ilişkiler moda oldu. Bu tür ilişkiler cinsel yolla bulaşan hastalıkların riskini de oldukça arttırmakta. Bu tür ilişkileri tercih eden kişilere HIV pozitif biri olarak söylemek istediklerin var mı?
Tango iki kişilik danstır. Bu nedenle her bireyin kendisini koruması, kendi sorumluluğundadır. Her ilişkide ve her seferinde kondom kullanmak gerekir. Ve lütfen kondom kullanın ve yılda 1 kez test yaptırın. Erken tanı almanın ve tedaviye erişmenin hayati önemi var.
Ülkemizde AIDS ve HIV pozitiflere nasıl bir gözle bakılıyor? Bu konuda yetkililerin neler yapması gerekiyor sence? Beklentileriniz nelerdir?
HIV ile yaşayan kişiler arasında toplumun her kesiminden insan bulunuyor. Kadın, erkek, genç, yaşlı, işçi, yönetici, manav, kasap, çiftçi, öğrenci, öğretmen, hâkim, hükümlü, kısacası her yaştan, her ırktan, her dini inançtan, her cinsel kimlik ve yönelimden, her meslek grubundan insan var.
Türkiye’de HIV pozitif bireylerin (ve diğer tüm grupların) haklarını koruyacak, ayrımcılıkları ve nefret suçlarını engelleyecek yasal bir düzenleme en önde gelen eksiklerimizden. Ayrımcılığa uğrayan ve damgalanarak okullarından, iş yerinden, sosyal çevrelerinden uzaklaştırılan HIV ile yaşayan kişilerin (ve diğer kesimlerin) hakları ancak yasa ile korunabilir.
“HIV/AIDS Yasası” en önemli ihtiyaç ve eksik olduğunun altını çiziyor, gerekliliği savunuyorum.
İncir Reçeli filmini ve konusunu biliyorsundur. Sence AIDS aşka engel midir, değil midir?
İncir Reçeli ön yargıları körükleyen korkunç bir film. Doğru bilineni bile yanıltıyor. Bizim hayatlarımız yokmuş gibi, cinsel hayatlarımız yokmuş ve olamazmış gibi yansıttılar. Vizyona girdiği dönemde pek çok yeni HIV tanısı alan kişi ‘bende o kız gibi öleceğim’ veya ‘hayatımın sonuna kadar hep yalnız kalacağım’ diyerek Derneğe geldi.
Dernek olarak bu konuda bir bildiri bile yayınladık.
Son olarak söylemek istediklerin neler?
HIV ile yaşamak hayatın sonu değildir. HIV ile yaşayan bir kişi ne zaman tanı almış olursa olsun Pozitif Yaşam Destek Merkezi’nden ücretsiz hizmet alabileceğini bildirmek isterim.
Toplum geneline ise; HIV’in bugün dünyada ve Türkiye’de her kesimden insanı ilgilendirmekte ve etkilemekte. Kimse “bana gelmez” demesin ve korunma yöntemleri ile ilgili bilgilenerek, bilinçlensin.
HIV’den korkmak değil farkında olmak önemli.
Dünya Sağlık Örgütü’nün kronik hastalıklar listesinde olan HIV; 1996’dan bu yana başarılı tedaviler ile sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sürmeyi mümkün kılıyor. Düzenli bir şekilde ilaçlarını almaya devam eden HIV pozitifler kaliteli ve sağlıklı bir şekilde hayatlarına devam edebiliyorlar. Çalışabilir, evlenebilir, belirli önlem ve kontrollerle bebek sahibi de olabilirler.
Birleşmiş Millet’lerin dediği gibi; “ayrımcılığı önleyemezsek HIV yayılımını da engelleyemeyiz.”
Röportaj: Ayça Akın
www.aycaakin.com
www.motivasyonatolyesi.com
www.faceboook.com/aycaakinofficial
www.instagram.com/aycakn
www.twitter.com/aycakn
Paylaş