Birol Güven'e teşekkürler.

Her zaman, her yerde anlatırım bunu.

Haberin Devamı

Ben kişisel tercih olarak asistan kullanmıyorum. Mail’larıma kendim cevap veriyor, sosyal hesaplarımı kendim yönetiyor, telefonlarımı kendim cevaplıyorum. Arayan birçok kişiyle hemen hemen şu sahneyi yaşıyorum:

- Merhaba, Ben Ayça Hanım’ın telefonunu aramıştım ama...

- Buyrun benim.

- Siz misiniz? Ayça Akın siz misiniz?

- Evet, benim.

- (kısa bir sessizlik)

- Çok şaşırdım.

- Neden?

- Ben sizin telefona çıkacağınızı hiç beklemiyordum, asistanınız falan çıkar diye bekliyordum.

- Asistan kullanmıyorum.

- Size ulaşabilmek bu kadar kolay yani

- Tabii ki...

“Hadi Cesaret” ve “Yaşamak Şart” adlı kitaplarım çıktıktan sonra, TV’de katıldığım programların ve röportajların ardından çevremdeki birçok kişi asistan kullanmam konusunda çok ısrarcı oldu. Asistan kullanan herkese saygım sonsuz, onlar öyle uygun görmüştür. Bu elbette olabilir.

Ben istemiyorum.

Haberin Devamı

Hatta bu kadar kolay ulaşılabilir olmamam gerektiğini dahi söyleyenler oldu.

Yani açık açık bana insanlarla arama mesafe koyup, ulaşılmazı oynamamı istediler.

Sebep?

Ben insanların enerjisini hissetmeliyim, her biriyle tanışma fırsatım olmasa bile seslerindeki, cümlelerindeki sıcaklığı hissetmeliyim. Benim yakıtım da, motivasyon kaynağım da bu.

Bunu anlamanın neresi zor yahu?

Geçtiğimiz günlerde Facebook hesabımdan “Kodumun Lidyalısı, mutfak masrafın yok, ev kiran yok, araban yok, g**ünde donun yok, para icat etmek nedir ulan!” yazan ve beni oldukça güldüren bir görsel paylaştım. Bir süre sonra özelden bir mesaj geldi, kendisinin profilini incelediğimde eğitimci – koç – konuşmacı olduğunu gördüm.

- Ayça Hanım merhaba.

- Merhaba

- Para ile ilgili olan paylaşımınız beni hem güldürdü hem de şaşırttı.

(Şaşırtmak... Bunun ardından ne geleceğini biliyordum ama deşmek ruhumda var)

- Şaşırmanızın sebebini anlayamadım?

- Argo kelimeler falan... İmaj yönetimi önemlidir.

- (Yani diyor ki; terbiyeli şeyler paylaş, sana yakışmıyor)

- Doğallıktan yanayım.

- Doğallık elbette önemli.

- .......................

Bundan sonra konuşmanın devamı gelmedi.

Bu mesajı yazan arkadaşın iyi niyetinden asla şüphem yok ama kendisi de sürüye kapılıp, birilerini de farkında olarak ya da olmayarak sürüye katması da göz ardı edemeyeceğim bir şey.

Haberin Devamı

BUNDAN BÜYÜK, BUNDAN İDDİALI İMAJ MI OLUR ALLAH AŞKINA!

İstemiyorum imaj falan, kendimi şekle şemale sokup sunmak, sırf vizyon için kalıpsal hareket etmek bana göre değil. Benim imajım doğallığım, ruhumun sesinin dilime, bedenime yansıması. Bundan büyük – bundan iddialı imaj mı olur allah aşkına.

Gel gör ki, bunları ve nicesini anlatamıyorsunuz. Çünkü beyinler öyle sürü psikolojisine ayarlı, öğretilmişliklerle öyle kodlanmış ki herkes kendi bildiğini başkasına dayatma çabasında. “Hadi Cesaret” ve “Yaşamak Şart” adlı kitaplarımı okuyanlar bu durumun örneklerini ve nasıl baş ettiğimi bilir fakat her ne kadar danışman olsam da benim de zihnim bu tür dayatmalar karşısında bulanabiliyor, sonra da sorgulamalar, hatta isyan geliyor.

Haberin Devamı

İşte ben, tam da isyan noktasına geldiğim bir zamanda tanıştım sevgili Birol Güven’in “The School Of Mandıra Filozofu” adlı kitabıyla.

Bir insan bir kitabı okurken oksijen tüpü gibi burnuna yaklaştırıp içine çeker mi!

ÇEKER EFENDİM, ÇEKER! BEN ÇEKTİM!

Benim gibi sürüden olmayı reddeden birilerinin olduğunu görmek bana nefes almak gibi oldu. Bolca çektim içime.

Yeri geldi örneklemelerine kahkahalarla güldüm, yeri geldi “işte budur ya, budur” diyerek yerimden zıpladım, yeri geldi üzüldüm zihinlerimizin bu denli nasıl uyuşturulabildiğine.

Birol Güven, modern dünyayı yenemesek bile onu sinir edebileceğimizi söylüyor ve nasıl olduğuna dair kendi keşiflerini, içsel yolculuğunu eğlenceli bir dille paylaşıyor son kitabında.

Haberin Devamı

Zaman zaman Birol Güven’in, “önceden ben de böyleydim” diyerek kendisiyle yüzleştiği anlar da var kitapta.

Tabii ki, burada kitabı size uzun uzun anlatmayacağım. Popişinizi kaldırıp gidin bir kitapçıya ve Birol Güven’in “The School of Mandıra Filozofu” kitabını alın, bir de yanına Wilhelm Reich’in Dinle Küçük Adam’ını ekleyip başucu kitabı yapın.

Yüzleşin kendinizle ve karar verin, sürü psikolojisiyle mi yaşıyorsunuz yoksa sürüdeki koyunlardan ayrı olan kara koyun musunuz?

Sizi bilemeyeceğim, kitabı okuduktan sonra sevgili Birol Güven’e bizi kendimizle yüzleştirdiği için teşekkür eder misiniz ama ben teşekkür etmek istiyorum.

Teşekkürler Birol Güven.

Haberin Devamı

Beni benimle yüzleştirdiğin için...

Kara koyun olmanın bazen yıpratıcı bir bedeli olsa da ne kadar ayrıcalıklı ve keyifli olduğunu bana tekrar hatırlattığın için...

En önemlisi de böyle bir kitabı yazarak modern dünyayı sinir ettiğin için :)

Sevgilerimle
Ayça Akın
www.aycaakin.com
www.motivasyonatolyesi.com
www.facebook.com/aycaakinofficial
www.instagram.com/aycakn
www.twitter.com/aycakn

Yazarın Tüm Yazıları