Eski gazeteci Halil Soyuer’in "Ankara Kabadayıları" isimli kitabı cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak yakın zamana kadar Başkent’teki kabadayıları anlatıyor. Genellikle Bentderesi, Hacettepe, İsmetpaşa gibi semtlerden çıkan kabadayıları ve çoğunun hazin biten öykülerinin kaleme alındığı bu kitapta Soyuer o dönemin kültürel ve sosyal yaşamına da ışık tutuyor.
Örneğin Hamamönü’nü, oradaki içkili lokantaları anlatıyor.
Sakarya Savaşı sırasında şehitlerin defnedildiği Namazgahtepe’de kabadayıların birbirleriyle çarpışmaları kaleme alınıyor.
Ve bu kitapta bugün hastanenin olduğu Hacettepe’de bir parktan söz ediliyor:
"O yıllarda Hacettepe üzerindeki geniş ağaçlık ve içindeki büyük havuzu Hacettepelilerin değil, diğer semtlerdeki Ankaralıların bile bahar ve yaz aylarında adeta bir mesire yeri gibiydi. Cumartesi ve pazar günleri, yanlarına yiyeceklerini, içeceklerini alan ankaralılar Hacettepe parkına gelirler, gölgeli ağaçların altına yerleşerek piknik yaparlardı. Bazı tatil ve bayram günlrinde Hacettepe parkına, Hasanoğlan Köy Enstitüsü öğrencileri de otobüslerle gelirler ve burada milli oyunlar oynarlardı."
Soyuer, bunları anlattıktan sonra ilginç bir konuya giriyor:
"Hacettepe havuzunun ortasında vaktiyle Rus Çarı’nın hediye ettiği söylenen çok büyük ve enteresan bir fıskiye herkesin dikkatini çekerdi. İstimlak sırasında bu fıskiyenin havuzla birlikte ortadan yok olduğu görülmüştür."
HEYKEL DEPOLARDA MI?Çok genç olanlar anımsamayacaktır ancak Soyuer’in anlattığı fıskiye, Tandoğan’la birlikte özdeşleşen ünlü heykel.
Soyuer devam ediyor:
"Sayın Ekrem Barlas’ın Ankara Belediye Başkanlığı döneminde (1969-1973) gazetedeki sütunumda bu fıskiyenin bulunup Ankara’nın uygun bir yerinde değerlendirilmesi yönünde ısrarlı yazılar yazmıştım. Bunun üzerine bu güzel ve tarihi fıskiye depolarda bulunmuş ve Tandoğan alanına yaptırılan havuzun ortasına dikilmiştir. Daha sonraları Ankaray projesi yüzünden Tandoğan’daki bu havuz da yine bu fıskiye ile birlikte ortadan yok olmuştur."
Soyuer, Rus Çarı’nın hediye ettiğini söylüyor ancak o heykelin İtalyan imzası taşıdığı biliniyor.
Evet, Tandoğan’daki heykel Murat Karayalçın döneminde Ankaray inşaatı nedeniyle depoya kaldırılmıştı.
Daha sonra göreve gelen Melih Gökçek bu heykeli depodan çıkartmadı.
Zaman zaman bu heykelle ilgili bazı haberler yayınlandı.
Depoda çürümeye terk edildiği yazıldı, çizildi.
Ama son dönemde bu heykelin akibetiyle ilgili hiçbir bilgiye ulaşılamıyor.
Aradan 15 yıla yakın bir zaman geçmesine karşın heykelin izi hiçbir yerde bulunamıyor.
Şimdi Gökçek’e düşen o heykelin akıbetini Ankaralılarla paylaşmaktır.
Tıpkı Ekrem Barlas’ın yaptığı gibi.
Eğer heykel "kaybolduysa" bunu ve nasıl kaybolduğunu hemşehrilerine açıklamalı.
Eğer gerçekten bir depoda çürümeye terk edildiyse, heykeli buldurup uygun bir meydana dikmelidir.
Başkent’te kötü kokular
ANKARA’nın geçen yaz yaşadığı su krizi sırasında Başkent’te bir pis koku sorunu başladığını yazmıştık.
Hatta ünlü Alman yazar Patrick Süskind’in "Koku" isimli romanından alıntılar yapmış, Ankara’nın 300 yıl önceki Paris gibi koktuğunu anlatmıştık.
O günlerde sorunun ana kaynağı su yokluğu nedeniyle kanalizasyonlarda yaşanan çökmeydi.
Aradan bir yıl geçti.
Başkent şu anda bir su yokluğu yaşamıyor.
Ancak pis koku problemi halen sürüyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bulunduğu Akay Kavşağı ve onun tünelleri başta olmak üzere, Ahmetler, Eskişehir Yolu’ndaki tüneller ve daha bir çok semtten burnunuzu tıkamadan geçmeniz mümkün değil.
Ankara Çayı’nın meşhur kokusunu ise hiç söylemiyorum.
Ankara’daki bu kokunun nedeni bilinmiyor.
Ama bir Başkent’e yakışmadığı kesin.
Eski dosta bir özür
İNSANLIK tarihi katliamlarla, utançlarla, hainliklerle dolu.
Her katliamın ve utancın simgeleşmiş merkezleri vardır.
Katliam olduğu yerin ismiyle anılır.
Köpek katliamlarında da bir simge var 2.5 yıldır.
Kutludüğün.
Evet katliamın adresi bir çok kez değişti Ankara’da.
Kimisinde Şereflikoçhisar oldu, bazen, Gazi Osman Paşa, bazen Oran...
Ama Kutludüğün bir simge haline geldi.
Mamak Belediyesi şimdi Kutludüğün’e bir sahipsiz hayvan barınağı yapıyor.
Haberini bugün Ankara Hürriyet’te okuyacaksınız.
Yaşananları, unutturmuyor, hafifletmiyor.
Ama en azından insanoğlunun bir özrü niteliğini taşıyor bu barınak.
İnsanoğlunun yüzyıllardır yanında yer alan, dert ortaklığı, kader ortaklığı yapan...
Ve tüm canlılar gibi yaşam hakkı olan sahipsiz hayvanlardan özrü.
Mamak Belediyesi’ni kutlamak gerekiyor.
Ama, gazete olarak denetim görevimizi bırakmadan.
O barınak hizmete girdikten sonra da ilgimizi, objektiflerimizi oradan uzaklaştırmadan.