Ateş Yalazan - Arşiv Balıkçısı
Ateş Yalazan - Arşiv Balıkçısı
Ateş Yalazan - Arşiv BalıkçısıYazarın Tüm Yazıları

Zapping yok ama maç kavgası var

Zapping ya da zaplamak kelimesi günümüzde artık fazla kullanılmıyor. Zaten 1990’lardan önce de böyle bir kelime yoktu. O nedenle bir kayıp sayılmaz.

Haberin Devamı

90’larda hem televizyon kumandaları yaygınlaşmıştı. (Evet inanabiliyor musunuz, eskiden televizyon kumandası diye bir şey yoktu. O işi evin küçüğü yapardı.)

Hem de özel televizyonların kurulmasıyla birlikte, iki kanallı devlet yayıncılığı sona ermişti.

Zapping yok ama maç kavgası var

Hepimiz evlerde ellerimizdeki kumandalarla o kanal senin, bu kanal benim gezip duruyorduk.

İşte buna zapping deniyordu. O kadar çok kullanılır oldu ki bu kelime, Türk Dil Kurumu zappingi sözlüğe “geçgeç” olarak aldı: “Seyredilecek uygun bir program aramak amacıyla televizyon kanallarını tarama.”

Dijital yayıncılıkla birlikte zaman içinde zaplamak da neredeyse kayboldu gitti.

Haberin Devamı

Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu 1996’da televizyon izleme alışkanlığıyla ilgili bir araştırma yapmıştı.

Zapping yok ama maç kavgası var
11 ŞUBAT 1996

Bu araştırmaya göre evdeki “zapping reisi” erkekti. Kumanda onda duruyor, ne izleneceğine o “kumandanlık” ediyordu.

Ama o yıllardan bugüne değişmeyen şey, evdeki maç kavgasıydı.

Araştırmaya göre “TV kaynaklı aile kavgasına” en çok maçlar neden oluyordu.

‘KESİK ELLİ EMİNE’NİN TRAJİK HİKÂYESİ

Türkiye uzun süredir, kendisini fuhuşa sürükleyen ve şiddet uygulayan kocasını öldüren Çilem Doğan’ı, ona verilen 15 yıllık cezayı konuşuyor.

Bundan 59 yıl önce de Türkiye, aylarca benzer bir cinayetle çalkalanmıştı.

Zapping yok ama maç kavgası var
10 TEMMUZ 1963

9 Temmuz 1963 günü, Emine Bir, adliyede dava sırasını bekliyordu. Koridorun karşı tarafından gelen adamı görünce kalktı, ona doğru yürüdü.

Konuşmaya başladılar. Adam “müstehzi bir şekilde tebessüm” ediyordu. Emine, çantasından çıkardığı tabancayı adamın göğsüne tuttu ve ateş etti. Adam kanlar içinde yere serildi. Ölmüştü.

Emine Bir’in öldürdüğü, kocası Hasan Bir’di.

Cinayetin neden işlediğini anlamak için tam bir yıl önceye gitmek gerekiyor.

Haberin Devamı

Hasan ve Emine Bir çifti evleneli henüz 20 gün olmuştu.

30 Temmuz 1962 günü Emine Bir, evinde sol eli kesilmiş halde bulundu.

Yanında, kendi el yazısıyla kaleme alınmış bir mektup vardı. “Kendimi bileğimden kestim, kimseden davacı değilim” yazıyordu.

İlk ifadesinde üç kişinin evde kendisine saldırdığını, sonra zorla bu mektubu yazdırarak elini kestiklerini söyledi.

Ancak görgü tanıkları o gün eve sadece kocası Hasan Bir’in girdiğini söylüyordu. Üç gün sonra Emine Bir ifadesini değiştirdi ve kocasını suçladı.

Zapping yok ama maç kavgası var
4 MART 1964

ÖNCE KOLUNU UYUŞTURDU

Hasan Bir önce genç kadına zorla bu mektubu yazdırmıştı. Ardından “kıskançlık bahanesiyle” önce karısının kolunu iğne yaparak uyuşturmuş, sonra da bıçakla elini bileğinden kesmişti. Hasan Bir tutuklandı. Yaklaşık bir yıl tutuklu kaldı. Cinayetten 10 gün önce serbest bırakıldı.

Haberin Devamı

Cinayet günü ikisi de “kesik el” davası için adliyedeydi.

Emine Bir, cinayetten sonra “O beni öldürecekti, ben onu öldürdüm” dedi.Genç kadın “idam talebiyle” yargılanmaya başladı.

Tanıklar Hasan Bir’in eşini öldürme niyetinde olduğunu açık açık söylüyordu. Hatta Hasan Bir ile aynı koğuşta kalan bir mahkûm, “Çıkınca bu işi bitireceğim” dediğini mahkemede anlattı.

Bir başka tanık, cinayetten birkaç saniye önce Hasan Bir’in, karısına “Göreceksin bak. Sana daha neler yapacağım” dediğini aktardı.

Karar 4 Mart 1965’te açıklandı. Emine Bir, önce müebbete, ardından 12 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Af kanunu ile cezası 5 yıl düşürüldü. Gazeteler aylarca bu cinayeti “kesik elli Emine” başlıklarıyla işledi.

Haberin Devamı

Zapping yok ama maç kavgası var

HULA-HOOP’UN ÖNLENEMEYEN YÜKSELİŞİ

AMERİKALI Arthur Melin, 1950’lerde hula-hoop’u icat etti.

Sadece Amerika’da 4 ayda 25 milyon hula-hoop satıldı. Bir anda tüm dünyayı hulo-hoop çılgınlığı sarmıştı.

Amerika’dan Avrupa’ya, Güney Afrika’dan Japonya’ya kadar tüm sokaklarda gençler bellerinde bu çemberleri çeviriyordu.

Hürriyet’te “Asya gribinden sonra en hızlı yayılan salgın” deniyordu.

Fransa’da boru imalatı yapan fabrikalar, hula hoop üretmeye başladı.

Japonya Başbakanı Kişi’nin 62’nci yaş günü hediyesi bir hulo-hooptu.

Zapping yok ama maç kavgası var

6 ARALIK 1958

Tüm gazetelerin de radarına girmişti bu çılgınlık. Zamanla bu oyuncakla ilgili kaza haberleri de artmaya başladı. Sokakta hula hoop çevirirken otomobil altında kalıp ölenler, fazla çevirmekten sakatlananlar, kalp krizi geçirenler...

Haberin Devamı

İstanbul Fatih’te daracık bir odada hula-hoop çevirmeye çalışan bir kız sobanın üstündeki çaydanlığı devirince vücudu yanmıştı.

Ardından bazı ülkelerde ‘hula-hoop’un “tahrik edici” olduğu haberleri çıkmaya başladı.

11 Aralık 1958’de İstanbul’da sürpriz bir gelişme yaşandı. Hula-hoop yasaklandı. Haber şöyleydi:

“Valilik, Belediye Zabıta Müdürlüğü’ne ‘hula hoop’ ile mücadele edilmesi gerekli emri vermiştir. Sokaklarda yakışık almayacak mahallelerde hula hoop oynanmayacak ve çember satışı için numaralar yapılmayacaktır.”

Polis ve zabıta sadece İstanbul’da değil Ankara’da da hulo-hoop satanların peşine düştü. Neredeyse tüm iş güç bırakılmış, hulo-hoop operasyonları başlamıştı. Zaman içinde bu oyuncakla ilgili heves azaldı.

Sadece spor amaçlı kullanılmaya başlandı. 1960’ların ortasında yerini kaykay aldı.

Bilin bakalım kaykayın mucidi kimdi?

Amerikalı Arthun Melin.

Yazarın Tüm Yazıları