Paylaş
Mayıs ayının ilk günleriydi.
Kolalı içeceklere yüzde 100 zam yapıldı.
6 MAYIS 1990
Bir anda ortalık karıştı.
İsyanın fitilini İzmir ateşledi.
Sadece İzmir’de bir günlük kola satışı 500 bin şişeyi buluyordu. Varın Türkiye’yi siz düşünün.
30 MAYIS 1990
10 MAYIS 1990
Bakkallar ve bayiler, şekerciler ve pastacılar, lokantacılar, kahveciler, sütçüler ve yoğurtçular, büfeciler, kurukahveciler dernekleri zammın geri alınması için Coca Cola ve Pepsi’ye bir günlük süre tanıdılar.
Fiyatlar indirilmezse hiçbir yerde kolalı ürünler satılmayacaktı.
Bir günlük sürenin sonunda indirim yapılmayınca boykot da başladı.
Aslında bu boykotun bir benzeri 1975 yılında da yaşanmıştı.
O günlerde de zamlara karşı çıkan bakkallar kolalı ürün satmama kararı aldı. Ancak o dönemde boykot başarılı olamadı.
Ama şimdi durum farklıydı. Bu kez bütün dernekler ve odalar bir araya gelmişti.
MÜCADELE ANDI İÇTİLER
Kendilerine “Kola Savaşçıları” adını veren İzmir’deki esnaf dernekleri başkanları ellerini kola şişeleri üzerinde birleştirerek “mücadele andı” içti. Fiyatlar inene kadar kola satılmayacaktı. Bu kez boykot kırılamayacaktı.
İzmir’den başlayan hareket iki gün içinde tüm Türkiye’yi sardı.
Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu, 5 milyon üyesine bir yazı göndererek kolalı meşrubatları “satmama ve içmeme” çağrısında bulundu.
Artık ok yaydan çıkmıştı.
Esnafın “satmama” boykotuna halk da “içmeme” boykotuyla destek verince kola satışları bir anda kesildi.
Kahveciler “Kolayı bırak, limonataya bak” sloganıyla halka limonata dağıtıyordu.
Kola fiyatlarında ülke karşılaştırmaları da yapılmaya başlandı. Almanya 2 litre kolayı 3 bin 315 liraya içerken Türkiye’de bu rakam 5 bin liraydı.
‘KOLAYA MOLA’ MİTİNGİ
Bir defile mi var, hemen limonatayla poz verilip, kola boykot ediliyordu. Turistler bile katıldı boykota.
İzmir’den başlayan hareket Türkiye’nin ilk ve en kapsamlı tüketici hareketine dönüştü.
Toplumun her kesiminden destek geliyordu.
9 Mayıs tarihli Hürriyet’in başlığı “Sanayicisi komünisti kola eyleminde birleşti” idi. Hem işveren sendikaları hem de Türkiye Birleşik Komünist Partisi boykota destek veriyordu.
Pepsi yöneticileri bir iş yemeği için gittikleri restoranın kapısında “Lütfen kola istemeyiniz” yazısını görünce moralleri iyice bozuldu.
İzmir’de “kolaya mola” ismiyle bir miting hazırlıkları yapılırken zamların geri çekildiği açıklandı.
“Halkın bileğini kimse bükemez” başlığıyla manşete taşıdığı bu gelişme gerçekten de tüketicinin zaferiydi.
Türkiye 10 gün süren ilk tüketici boykotundan alnının akıyla çıkmıştı.
2 ARALIK 1986
DEVLET RADYASYONU CİDDİYE ALMAMIŞTI
26 Nisan 1986 günü o büyük facia meydana geldiğinde dünya bundan habersizdi.
Sovyetler Birliği’ne bağlı Ukrayna’daki Çernobil Nükleer Santralı’nda yaşanan facia ancak 3 gün sonra duyuldu. Sovyet rejimi kazayı ilk birkaç günde saklamayı başarmıştı.
30 Nisan’da Hürriyet’in manşetinde “Nükleer alarm” başlığı vardı.
Türkiye, radyasyon bulutundan etkilenecek ülkeler arasında yer alıyordu.
Nitekim 3 Mayıs günü Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ahmet Yüksel Özemre, radyasyonun Türkiye’yi etkilemeye başladığını açıkladı. Yağan yağmur sonrasında toprak ve su birikintilerinde normalin üzerinde radyasyon artışı belirlenmişti.
Aynı gün Başbakan Turgut Özal konuyu çok da ciddiye almadığını hissettiriyordu:
“Balkanlar’ın üzerindeymiş. Romanya ve Bulgaristan üzerindeymiş. Yayıldıkça etkisi azalıyormuş, bizimkiler öyle söylüyorlar. Tehlikesi yok diye.”
Ama Devlet Bakanı Abdullah Tenekeci, Özal’ın aksine iyi ciddiye alıyordu:
“Tehlike kapımızda... Bu işin şakaya gelir tarafı yok.”
Türkiye uzun süre radyasyon haberleriyle çalkalandı.
Aralık ayına gelindiğinde bu kez korku çaya bulaştı. Çayda radyasyon olduğu haberleri ortalığı sarstı.
7 ARALIK 1986
Yurt dışına ihraç edilen çaylarda radyasyon bulunmuştu. Ülkeler bir bir geri gönderiyordu çayı.
Bir açılışta buluşan Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile Başbakan Turgut Özal arasında çay diyaloğu yaşandı.
Evren, “Vücudumuz her şeye alışmış. Radyasyondan madyasyondan bize bir şey olmaz” derken önündeki ıhlamuru yudumluyordu.
Özal ise “Çay hele de azıcık radyasyonluysa sağlığa çok faydalı” diyerek konuyu şakaya vuruyordu.
Bundan sonra herkesin hatırladığı çay içme sahneleri yaşandı. Dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral, radyasyon olmadığını ispat etmek için gazetecilerin önünde çay içti.
Ama buna rağmen o yıl Karadeniz’den toplanan 58 bin 500 ton çay imha edildi.
Paylaş