Paylaş
Demirel’in siyasi hayatında kurduğu ikinci hükümetti bu. Gerçi daha çok kuracaktı.
Ancak bu seçimlerin ardından partisi içindeki muhalefet nedeniyle onu zor günler bekliyordu.
1970 yılında bütçe oylamaları çok sancılı geçti.
Demirel’in parti içi muhalefetle arası o kadar açıldı ki, 11 Şubat 1970’te Meclis’teki bütçe oylamalarında 41 Adalet Partili vekil ret oyu verdi.
Demirel’in bütçesi 224 oyla reddedildi.
Bu isimler siyasi tarihe 41’ler olarak geçti.
Bütçenin reddi, hükümete güvensizlik anlamına geliyordu. Yeni bir hükümet yoldaydı.
Hükümeti kurma görevi, hâlâ Meclis’te çoğunluğu elinde bulunduran Demirel’e yeniden verildi.
Demirel de 6 Mart’ta, hiçbir değişiklik yapmadan aynı hükümeti Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a verdi.
BUHRANLI GÜNLER
Güven oyu süreci başlamıştı. Demirel çok bunalımlı, buhranlı günlerden geçiyordu.
Güvenoyu öncesinde, 11 Mart 1970’te Hürriyet’te çok konuşulacak bir siyasi magazin haberi vardı:
“Liderler sıkıldığı zaman ne yapıyor?”
Mete Akyol imzalı haberde, CHP İzmir Milletvekili Şeref Bakşık’ın kişisel gözlemlerine göre bakın siyasetçiler neler yapıyormuş:
Demirel önündeki beyaz kağıtlardan parça parça koparıp ağzına atıyor, lokma lokma yiyordu.
CHP Lideri İsmet İnönü genç Demirel’e göre daha itidalliydi. Sadece parmaklarıyla sessiz sessiz ritm tutuyordu.
Güven Partisi Genel Başkanı Turhan Feyzioğlu önündeki kağıtları kıvırıp, önce boru haline getiriyor, boruların uçlarını birleştirip halkalar oluşturuyordu.
11 MART 1970
Bu sıkıntılı günlerde Demirel bolca kağıt yedi ama sonunda güvenoyu almayı da başardı.
15 Mart’taki oylamayı Hürriyet “Demirel dar boğazı geçti” manşetiyle duyurdu.
ÜÇ BÜYÜKLERİN DOSTLUK PAKTI
FUTBOLDA üç büyüklerin mücadelesinin tarihi çok eskiye dayanıyor.
Bu rekabetin getirdiği gerilim de bir o kadar eski.
14 MART 1955
Fenerbahçe ile Galatasaray 1950’li yılları da gergin geçiriyordu.
24 MART 1955
13 Mart 1955 tarihli Hürriyet’teki habere göre “iki kulüp bir seneden fazla zamandan beri dargındı.”
“Dargın” ifadesi bugün için size naif gelebilir ama o yıllarda gerilimi en iyi anlatan kelime sanırım buydu. Dargınlığı sona erdirmek isteyen iki kulüp, aralarında bir “pakt”, yani anlaşma imzalamaya karar verdi.
Üç gün sonra imzalanacak “dostluk paktı” 5 yıllığına geçerli olacaktı ve en önemli maddesi, karşılıklı olarak oyuncu transfer edilmemesiydi.
Ayrıca iki kulüp ortak menfaatleri korumak için birlikte hareket edeceklerdi.
Bu pakta Beşiktaş’ın da katılması için görüşmeler sürüyordu.
Ancak bu haberin yayınlandığı gün Fenerbahçe-Galatasaray derbisi vardı.
Mithatpaşa Stadyumu’ndaki maçın devre arasında Galatasaray’lı bir taraftar öldürüldü, 3 kişi de yaralandı.
Anlaşma da rafa kaldırıldı. Neyse ki bu erteleme çok uzun süreli olmadı.
Kulüpler sağ duyulu davrandı. Pakta Beşiktaş da katıldı.
23 Mart 1955 günü üç büyüklerin yöneticileri Galatasaray Kulübü’nde bir araya geldi.
Galatasaray’dan Refik Selimoğlu, Fenerbahçe’den Rüştü Dağlaroğlu ve Beşiktaş’tan da Sadri Usuoğlu, anlaşmayı noter huzurunda imzaladı.
O yıllardaki haberlere bakınca insan “Keşke bugün de böyle bir anlaşma imzalanabilse” demeden edemiyor.
5 MART 1966
YALAN MAKİNESİ GELİNCE DAYAK BİTTİ Mİ
YIL 1966. Emniyet Genel Müdürlüğü, envanterine ilk kez “yalan makinesi”ni alıyor. 5 Mart tarihli Hürriyet’in birinci sayfasındaki en büyük haberlerden biri bu.
Emniyet Genel Müdürü Hayrettin Nakiboğlu, “Türk polisinin yalan makineleri kullanmaya başlayacağını, bu modern cihaz sayesinde tahkikatların daha süratle sonuçlandırılacağını” söylüyordu. Aslında Nakiboğlu’nun “daha süratle” cümlesinin altındaki anlam, Hürriyet’in haberinin başlığında özetleniyordu:
“Sanıklar artık dayak yemekten kurtulacak.”
Haberde, yalan makinesi sayesinde “şimdiye kadar tatbik edilen en pratik usul olan ‘dayak’ kısmen tarihe karışacaktır” deniliyordu. Karakollarda dayak bayağı sıradan bir hal almıştı.
Yeni alet “sorgu sırasında sanığın vücudunda meydana gelen en ufak reaksiyonların cihazdaki ibreleri harekete geçirmesiyle” çalışıyordu.
“Sorgu sırasında heyecanlanan suçlu hemen yakayı ele veriyor” diyerek de karakolda dayağa hacet kalmadığı özetleniyordu.
Peki yalan makinesi gelince karakolda dayak gerçekten bitti mi?
Paylaş