Paylaş
Belçika ve İngiltere’yi zaten yenerdik… Yenmemiz lazım gelen dört maçın dördünü de kaybettik… Mücadele olarak başarılı ama basketbol olarak başarısız bir turnuva oynadık… Turnuva başlarken kadromuza baktığımız zaman zaten belliydi… Şu gerçeği söylemeliyiz ki; İspanya ile aramızdaki güç farkı, son 20-25 yılda hiç bu kadar açılmamıştı…
Nedenlerini ve ne yapmamız gerektiğini uzun uzun konuşmalıyız…”
Dedi…
Bu konuşmaya imzamı atarım…
Son derece yapıcıydı ve görmemiz gereken gerçekleri söyledi…
***
Gerçeklerden korkmamalı ve konuşmalıyız…
Kırmadan dökmeden eleştirebilmeliyiz…
Ancak Kutluay’a söylemem gereken bir şey var;
Kutluay yorumcu olarak doğruları söyledi ama “aynaya” bakmadı”
Aynada ne var biliyor musun?
-------İbrahim Kutluay var…
Ancak bu kez kartvizitinde;
Eski ismi ile Darüşşafaka Doğuş Basketbol Şubesi İcra Kurulu Üyesi yazıyor(!)
***
Bende, icraatları yazıyorum…
Darüşşafaka alt yapı ve üreten bir kulüp iken Doğuş’un sponsorluğunda Kutluay’ın yönetiminde, Avrupa Şampiyonluğuna oynamaya başladığı süreçteki, icraatları yazıyorum:
Milli takımımız bu turnuvada 5 numaralı pozisyonda çok sıkıntı çekti…
Bu pozisyon için aday oyuncularımız kimlerdi?
Ömer Aşık: Sakattı, katılamadı…
Semih Erden:
Darüşşafaka oyuncusu, sözleşmesi 6 ay önce fes edildi… Kulüpsüz kaldı… 1 maç oynamadan turnuvaya katıldı…
Furkan Aldemir:
Karşıyaka’da yetişti. Galatasaray’da parladı. NBA oldu… Dönüşünde Daçka tarafından transfer edildi… Bulunduğu pozisyonda çok oyuncu olduğu için çok az süre alabildi… Türkiye’den gittiğinden bu yana gelişmeyi bir yana bırakın geri gitti… Çünkü süre almamıştı…
Oğuz Savaş:
Henüz 30 yaşında… Boyu 2.13… Şutu da var… Milli takımımızın değişmez pivot oyuncularındandı… 3 Yıl önce Daçka’ya gitti… Çoğu zaman kulübede bile yer alamadı, tribünde oturdu… Bir başka takıma kiralanmadı… Belki kendi de istemedi; “Paramı alırım, otururum” dedi. Sonuç olarak Milli takım aday kadrosuna bile giremedi… 15 yıldır Milli takımda oynayan oyuncu, en verimli çağında kayboldu(!)
***
Milli takımımız bu turnuvada, 1 numaralı pozisyonda da çok problem yaşadı…
Ender Aslan:
Son turnuvalarda Milli takımımızın değişmez oyuncusuydu… Daçka’ya transfer oldu… Uzun süredir takımında forma giyemiyor… Milli takım kadrosuna bile alınmadı…
Mehmet Yağmur:
Milli takımın alternatif oyun kurucularından biriydi. Daçka oyuncusu, uzun süredir takımında forma giyemiyor… Milli takım kadrosuna bile alınmadı…
Ve Okben Ulubay:
Yaşı 21… Efes alt yapısından yetişti… Alt yapı Milli takımlarında takımın temel taşlarındandı… Efes’te süre alamayınca Yeşil Giresun takımına transfer oldu… Lige damgasını vurdu. Takımının skoreri oldu… O dönemde, Milli takımın aday oyuncularından biriydi… Devre arasında Darüşşafaka Doğuş’a gitti… Aldığı süre ve sorumluluk çok ama çok azaldı… Milli takım kadrosuna giremedi…
***
İbrahim abi;
“Aynaya” baktığımızda da, bunlar gözüküyor!
Elbette kulüplerin hedefleri ile Milli yakımın hedefleri kimi zaman çelişiyor… Yorumculuk yaparken, bir yandan da kulüp sorumluluğu yapılınca, olduğu gibi(!)
“Ne yapmalı?” konusunda, bunlar da konuşulmalı…
Milli takım, kulüplerle ilişki içinde olmalı...
Emek verdiği aday oyuncular için en azından “süre pazarlığı yapan oyuncu menajerleri” kadar, söz hakkı olmalı!
***
Yazımın konusu, İbrahim Kutluay ve Daçka değil…
Sadece “aynada” denk geldi, onun için yazdım…
Bu turnuva bize birçok gerçeği ve başka defolarımızı da gösterdi:
Alt yapıların değerli oyun kurucusu Kenan Sipahi’nin Fenerbahçe’den Beşiktaş’a geçmesi ile daha fazla süre aldığını, ancak halen ‘şut defosu’ olduğunu ve potaya bakmadığını gördük.
Aynı şey maalesef bu kadroda olmayan ve Obradovic’in üzerinde durduğu Berk Uğurlu için de geçerli…
Bu seviyede oyun kurucunuzun şut tehditti olmaz ise olmuyor…
Rakipler içeriye gömülüyor ve sizi izliyor…
İyice gördük bunu…
Demek ki, alt yapı hocalarımızın ve alt yapıda çocukları kampa götürüp aylarca çalıştıran alt yapı Milli takım hocalarımızın da alacağı dersler var…
***
Bir de oyuncularımızın çıkarması gereken dersler var…
Yine örnek ile anlatalım:
Furkan Korkmaz:
Anadolu Efes’te süre alamıyordu. Süre alacağı Banvit takımına gitti… Milli takımın değişmez oyuncularından biri olduğunu gösterdi… Şimdi NBA’ye gidiyor… Umarım erken değildir… Orada oyuncu yetiştirmezler, görev verirler… Furkan’a ‘top ile fazla oynamayacağı’ bir görev düşerse, Furkan da, geri gider…
Hatta Cedi’de…
Doğuş Balbay, NCCA ye gitti. “Adam tut, top çal, savunma yap” dediler… Müthiş yaptı. Ancak hiç şut atmadı… Bundan sonra atabilmesi çok zor…
Ömer Faruk Yurtsever:
Obradovic’in gözdesi, yaş grubunun en iyilerindendi… Tercihi NCAA oldu… A Millî takımda oynamasını bekliyorduk… İki ay önce 20 yaş Milli takımında izledim; Maalesef hiç gelişme gösterememiş…
Egemen Güven:
Alt yapı takımlarında Avrupa’nın en değerli oyuncusu seçildi. 5 numarayı emanet etmeye hazırlanıyorduk… Halen bekliyoruz…
Özetle hepimizin defolarını çıkardı, bu turnuva…
***
Biz yazmadan en güzelini Sinan Güler kendi için yaptı:
“Dört yıldır oynadığım sistemin dışında bir sistem ile oynadığımız için defolarımın ortaya çıkacağını biliyordum…” Dedi…
Belli ki en çabuk O düzeltecek!
O’nu alnından öpüyorum…
Hepimiz bunu yapabilir isek kimse enseyi karartmasın yolumuz gerçekten açık…
***
Bir şey daha yazayım;
“Genç bir takım ile oynuyoruz, değişim sürecindeyiz” diye yazıyorum…
----------“Takımın yaş ortalaması 27… Nasıl değişim?” diyorlar…
Olmuyor…
Ben, 12 oyuncunun yaşlarını alt alta yazıp, toplamı 12’ye bölmüyorum…
Oynadıkları süreye bakıyorum… Aldıkları sorumluluğa bakıyorum,
Hangi koç olsa Cedi, Furkan ve Kenan, bu takımda olacaktı…
Ancak Ufuk hoca topu, bu çocuklara verdi…
Onlar da hatası ile sevabı ile o sorumluluğu aldı…
Devam diyorum!
Evet; Sonuca baktığımızda, son 20 yılın en başarısız turnuvası gözüküyor…
Hele evimizde aldığımız en başarısız sonuç…
Sonuçlar bazen yanıltır… Bazen de, yeni ufuklar açar…
Bu takım son 15 yılın en fazla “Milli” olan takımıydı…
Öylesine mücadele ettiler ki, öylesine sevdik ki onları;
Hiç bitmesin istedik…
Formalarının renklerine hiç bakmadık… Onlar baktırmadı…
Sevdik ve alkışladık…
Ben “devam” diyorum…
Bir de, hem Fenerbahçe Ülker Arena’yı dolduran seyirciyi, hem de Sinan Erdem’deki seyirciyi ayakta alkışlıyorum…
Paylaş