Hukuk fakültesinin en kazık derslerinden birisi de ikinci sınıfta okunan Ceza Hukuku’dur.
Kalın kalın kitaplar, Yargıtay içtihatları, sınavlarda çözmeniz gereken ‘olaylar’. Ceza Hukuku hocamızın sınavlarda sorduğu en beylik sorulardan bir tanesi de kadının zinası ile erkeğin zinası arasındaki farktı. İtalyan Ceza Kanunu’ndan alınan, hatta neredeyse bire bir kopyalanan Türk Ceza Kanunu’nun 440 ve 441. maddeleri zina ‘suçunu’ düzenliyordu. Kadının zinası için bir kez bile kocasından başka erkekle birlikte olması yeterken, erkeğin zinasının şartı ‘Üçüncü şahıslarca bilinecek şekilde karı koca gibi yaşamaktı’, yani ‘metres hayatı’ yaşamak!
Hatta o zamanlardan aklımda bir Yargıtay içtihadı kalmış; kocasından izinsiz başka bir erkekle çay bahçesinde oturup, çay içen bir kadının zina yapıp yapmadığı tartışılıyordu içtihatta ve yanlış hatırlamıyorsam Yargıtay bunun ‘zina’ olduğuna karar vermişti!
Daha sonra, aralarında şimdiki cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer’in de üye olarak bulunduğu Anayasa Mahkemesi oy çokluğu ile ‘zina’ maddelerini Anayasa’nın ‘eşitlik’ ilkesine aykırı bularak iptal etti. Bu iptalden sonra yeni düzenleme yapılmayınca da zina Türk Ceza Yasası’nda suç olmaktan çıktı, sadece Türk Medeni Kanunu’nda boşanma sebebi olarak kaldı.
Avrupa Birliği uyum yasaları teker teker çıkartılmaya çalışılıp, Avrupalı olduğunu kanıtlamaya çalışan Türkiye’de Ana Muhalefet Partisi’nin de desteğiyle zina yeniden ‘suç’ olarak Türk Ceza Yasası’ndaki yerini almaya hazırlanıyor.
Şimdi vatandaş olarak bazı sorularım var: Evlilik iki kişinin özgür iradesiyle verdiği bir karar mıdır? Aşık olup evlenmeye karar verdiğinizde ‘aldatılma’ ihtimalini hiç düşünmez misiniz? Yatak odam özel hayatımın en özel kısımlarından birisi değil midir? Yatak odama girmeye kimin hakkı vardır? İnsanları ‘Bak devlet gelir sonra seni hapise atar haa’ diye korkutmak nereye kadar sürecek? Bu yasa kimlere hoş görünmek adına çıkartılmaya çalışılıyor? Türban yasasını çıkarmayı beceremedik, biz de ‘zina’yı tekrar suç haline getirip, kadınlara hoş görünürüz mü deniliyor? Ayakkabı veremedik, elbise verelim mi deniliyor?
Ben birisiyle özgür irademle evlenmişim ve eşim de beni aldatmış diyelim. Ya da tam tersi ben aldatmışım. Eeeee bundan kime ne? Devletin savcısına ne? Hakimine ne? Aldattım ya da aldatıldım size ne? Aldatma ve aldatılma olayı da özgür iki kişi arasında çözümlenmesi gereken bir sorundur. Beni cezaevine girecek diye korkudan aldat(a)mayan bir eş zaten istemem! İktidar partisiyle anamuhalefet partisi el ele verip hepimizin yatak odalarına kadar girmeye kararlılar anlaşılan!
Şimdi bu yasa çıktıktan ve uygulamaya konulduktan sonra ana haber bültenlerinin en favori görüntülerinin ne olacağını tahmin edebiliyorsunuz değil mi? Yanına iki polis alıp, eşini sevgilisiyle ‘basmaya’ giden aldatılan eş görüntüleri. Adliye koridorlarında saç saça baş başa ya da yumruk yumruğa kavga eden kadınlar ve erkekler. ‘Ohhhh intikamımı aldım’ çığlıkları eşliğinde eşine cezaevinin yolunu boylatan zafer ifadeli, savaşı kazanmış diğer eş görüntüleri!
Aileyi korumak gerekçesiyle böyle bir yasa çıkartılmak isteniyor. Yahu ben ailemi kendim koruyamaz mıyım? Hem ben aldatmaya karar verdikten, bunu istedikten sonra sen nereye kadar koruyabilirsin ki?
Benim önerim yeni Türk Ceza Yasası ile ‘Ahlak Polisi’ kurumunun -resmi olarak- yaratılması. Ahlak polisinin görev alanı da geniş olur takdir edersiniz ki! Hem muhalefet ve iktidar partileri daha şirin gözükürler böylece ‘tutucu’ kesime. Anadolu kadını böyle istiyor ya!
Bu işin sonu, cinsel organ kesme, hadım etme cezasına kadar varır mı dersiniz?
NASILBÜYÜDÜM
Ben büyürken ‘Demirbank iyi günler diler’di.
Bu da benim listem
İki gündür düşünüyorum, benim yapmadan ölünmemesi gerekenler listemde neler yer almalı diye. Sonunda bir karara vardım. İşte listem:
1- Rio de Janeiro’da Rio Karnavalı’na katılmak.
2- Hindistan’a gitmek.
3- Yabancı bir ülkede en az bir yıl boyunca dil öğrenerek tekrar öğrencilik günlerini yaşamak.
4- Kanun çalmayı öğrenmek.
5- Yamaç paraşütü yapmak.
6- Oscar törenini canlı olarak seyretmek.
7- Bütün dünya televizyonlarına satılabilecek bir fikir üretmek.
8- ‘Hayır’ diyebilmeyi öğrenmek.
9- Kuzey ışıklarını görmek.
10- Hiçbir şey hatırlamayacak kadar ‘sarhoş’ olmak.