Paylaş
Agora Kültürü
İş insanı Dikran Masis ile Londra’nın gözde semtlerinden Chelsea’deki rezidansında buluştuk. Salona ilk girdiğimde Masis’in 400’den fazla parçadan oluşan antika cep saati koleksiyonuna dair basılmış dev kitap ilk dikkatimi çeken şey olsa da beni esas heyecanlandıran Masis’in sıra dışı başarılar ve filmlere konu olacak yaşanmışlıklardan sonra halen kendine heyecan yaratacak yeni bir proje bulmuş olmasıydı:
Tavuk Adası.
Eski Yunan’daki Agora meydanlarını anımsatan türde halkın bir araya geldiği bir dünya kurmak isteyen Dikran Masis açık havada tıraş yapan sokak berberlerinden, zeytinyağı üretim atölyelerine, cam ve bronz heykel salonlarından, hat ve nakış tezgahlarına kadar sokaklarında canlı akordiyon müziklerinin duyulacağı nostaljik bir ada tasarlamış.
Adanın geri kazanım sürecini iki yıl içinde bitirmeyi hedeflediklerini söyleyen Masis, kuzey rıhtım bölümünün inşaatını tamamlamış bile.
Tam ortada yer alan 600 yıllık manastırın inşaatı ise 15 Ekim’de başlayacak ve 2 sene sürecekmiş.
Yıldızlar Geçidi
Adadaki kaldırım taşlarını bile bizzat seçtiğini söyleyen Masis, ziyaretçilerde adaya çıktıkları vakit zamanda yolculuk hissiyatı yaratmanın peşinde. Tüm bu titiz çalışmayı ticari bir amaçtan çok Ayvalık’a kültürel bir miras bırakmak için sürdürdüğünü söyleyen Masis “Yaşamadığın ev senin değildir. İşte bu adalar için de geçerli. Tavuk Adası ise hem yaşayan hem de ziyaretçilerine güzel anılar yaşatan, hayattan keyif aldıracak nostaljik bir destinasyon olacak” dedi.
Adayı ünlü yabancı sanatçıların ve global etkinliklerin merkezi haline getirmek istediklerini söyleyen Dikran Masis “Tavuk Adası’nı yerelde Ayvalık halkının ticari hayatına destek olacak, globalde ise Türkiye’nin tanıtımına katkı yapacak bir şekilde yöneteceğiz. Ünlü yabancı yıldızların performanslarına ve uluslararası etkinliklere ev sahipliği yapacağız. Türkiye’nin turizm potansiyeli bulunduğu noktanın çok ötesinde. Tavuk Adası bu potansiyelin ortaya çıkmasına kesinlikle hizmet edecek” diye konuştu.
Nusret’in isyanı
İngiliz gazeteci arkadaşlarımla Londra’dan İstanbul’a uçmadan önce uçak kapısında geçen yıl Londra’da restoran açan Nusret Gökçe ile karşılaştık.
Nusret, İngiliz gazetecilerin mekâna gelmeden yanlış bilgilerle haber yapmalarını eleştirdi.
Sosyal medyası sayesinde doğru bilgileri halkla paylaştığını söyleyen Nusret “Peki ya sosyal medyası güçlü olmayan ne yapsın? Bu eleştirimi sadece kendim için değil bu haksızlığa uğrayan herkes için yapıyorum” dedi.
İngilizcesini oldukça ilerletmiş gördüğüm Nusret açıkçası haklı.
Geçmişte ‘spagetti et’ ikramının ismini internette görerek
makarna zanneden ve mekâna gelmeden fiyat eleştirisi yazan yabancı gazetecileri unutmamak lazım.
Sanat dolu bir ay
Turizm ve sanat demişken... İstanbul’a adımımı atar atmaz Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Türkiye’nin farklı şehirlerinde kültür yolu projeleri kapsamında düzenlediği Beyoğlu Kültür Yolu Festivali’ne katıldım.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un danışmanı Tayfun Topal’ın davetlisi olduğum etkinliklerde Galataport’un önünde kurulan dev konser sahnesinden çok etkilendim.
Esas heyecanı ise AKM’ye gelecek dünyaca ünlü sanatçıların performans takvimini görünce yaşadım.
1-23 Ekim arasında sürecek festivalin takvimine ve biletlerine www.kulturyolufestivalleri.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Paylaş