Kraliçenin favorisi Türkiye’ye geliyor

Arda Sayıner - Amar Anand - Sanjay Anand - Uğur Talayhan

Şehrin en ünlüsü

Madhu’s restoranlarının sahibi Sanjay Anand ve markanın yeni jenerasyon olarak başına geçen oğlu Arjun Anand ile Londra’da bir araya geldim.

Bizi tanıştıran ise bu ünlü markayı Türkiye’ye yatırım yapmaya ikna eden Accor Otelleri Türkiye Lüks Markalar Direktörü ve Swissotel The Bosphorus’un Genel Müdürü, deneyimli turizmci Uğur Talayhan oldu. Madhu’s Londra’da 5 farklı üst segment lokasyonda geleneksel Hint yemekleri sunuyor. Özellikle ünlü Mayfair bölgesindeki restoranları görkemli iç mimarisiyle dikkat çekiyor.

Benim en çok etkilendiğim ise Londra’nın 45 dakika dışındaki Grove isimli golf otelinde açtıkları mekan oldu. Böylesine tarihi bir otelde markanın kurucusu Sanjay Anand’ın dedesinin geleneksel tariflerini tatmak oldukça keyif vericiydi.

Özellikle karnabahar dondurmasını çok yaratıcı buldum.

Arjun Anand - Sanjay Anand 

Dans eşliğinde yemek

Şubat ayında İstanbul’a geleceğini öğrendiğim markanın mimari çalışmaları çoktan başlamış bile. Konsepti hem modern hem de geleneksel çizgide hazırlanan restoran Swissotel The Bosphorus’un alt katında bin 500 metrekarelik bir alana kurulacakmış.

Geleneksel bakır kaplarla sunumların yanında Hint dans gösterileri ve yerel müziklerin canlı performansları da sergilenecekmiş. Açıkçası İstanbul’un kaliteli bir Hint restoranına uzun zamandır ihtiyacı vardı. İstanbul’dan gelip geçen Hint restoranlarını düşündüğümüz vakit Madhu’s markasının şehre katacağı gastronomik değer gayet ortada.

Böylesine zor bir dönemde markayı Türkiye’de yatırım yapmaya ikna eden Uğur Talayhan’a tebrikler.

Gökyüzü oteli

Londra ziyaretimde İtalyan mimar Renzo Piano’nun tasarladığı ve 309 metre yükseklikle Avrupa’nın en yüksek binalarından The Shard isimli gökdelendeki Shangri-la Otel London’da konakladım.

95 katlı binanın tüm görkemini içindeki detaylarla misafirlerine yansıtan otel, Londra’yı kuş bakışı gören muhteşem bir konuma sahip. Bu modern binadaki gökyüzüne yükselen odalardan tarih dolu Londra’ya uyanmak ise başlı başına bir deneyim.

52’nci katında SPA alanı bulunan oteldeki kapalı havuzda ise şehrin ikonik yapılarını yüzerek seyretmeniz mümkün. Önerim ise otelin TING isimli restoranından gece vakti şehri izlemeniz. Özellikle Tower Bridge manzarası tek kelimeyle büyüleyici.

İngiliz ve Asya mutfağından lezzetler sunan restoran, fine-dining diyeceğimiz rafine bir konseptle dizayn edilmiş. Menüden özellikle istridye içinde sunulan deniz tarağı ve yengeç tartını denemeniz önerim. Tüm dünyada 50’nci yılını kutlayan Shangri-La markasının Londra’daki bu iddialı oteli Paris ve İstanbul dışında grubun Avrupa’daki nadir otellerinden bir diğeri olma özelliğinde.

Tarihe 5 kala

Londra deyince çay ritüelinden bahsetmemek olmaz... İngilizlerin meşhur 5 çayı ritüelini geleneksel bir şekilde deneyimleyebileceğiniz mekan önerim ünlü Harrods alışveriş merkezi içindeki “çay odası”.
Şu an çay servisi için kullanılan tarihi mekan orijinalde Londra’nın en kalabalık davetlerinin organize edildiği bir restoranmış. 1500 kişi oturma kapasiteli bu dev yemek salonuna İngiliz Kralı 5. George’un tahta çıktığı 1911 yılında açıldığı için “Georgian” adı verilmiş.
Çayların İngiliz porselenlerinde sunulduğu mekanın menüsünde dünyanın dört bir yanından seçenekler bulunuyor. İşlemeli tavanı ile dikkat çeken salonun duvarlarında ise geçmiş ve geleceği bütünleyen hareketli görüntülerden oluşan dijital kelebek ve çiçek tabloları bulunuyor.
Piyano müziği eşliğinde tatlı ve tuzlu ikramların da sunulduğu Harrods’un bu nostaljik çay odasında tarihe lezzetli bir yolculuk yapmanız mümkün.