Paylaş
Sizler bu satırları okurken, Batı’nın bir ahlaksızlığını daha savuşturmuş olmanın gururu içinde olacağız.
Bir sürü çok ulusu firma, dünya genelinde bu güne hazırlandı, özel ürünler çıkarttı, kırmızı kalpli hediye paketleri hazırladı. Bizim yerel firmalar geri kalmadı. ‘Sevgilin varsa hemen gel, bizim mallardan al’ kampanyaları düzenlediler. Yeme-içme mekanları indirimler yaptılar, çiçekçiler bayram ettiler. Sevgililer birbirlerini ne kadar da çok sevdiklerini haykırmak için sürprizler tasarladı.
Sosyal medyada paylaşmak için caps’ler hazır edildi. Bolca seni seviyorum aşkitom denildi. Sevgilisi olmayanlar ve bu güne gıcık kapanlar sevgililer günü karşıtı paylaşımlar yaptılar.
Tam bir seferberlik haliydi. Memleketin gençlerini ve genç kalmak isteyenlerini aynı anda gazlayan, tek bir düşünceye sevk eden o gün geride kaldı.
Sevginin paraya endekslenmiş hali olarak nitelendirebilirsin, monotonlaşmış uzun ilişkilere bir nefes, bir farklılık olarak değerlendirebilirsin.
Sevgiyi ifade etmek için özel bir gün olarak görebilirsin, dış mihrakların bir oyunu olarak sırtını dönebilirsin.
Önemli olan herkesin düşüncesine saygı duymaktı. Bunu yine başaramadık.
Sevgilisi olmayan, sevgilisi olup bu günü kutlayana daldı. Muhafazakar bir kesim, bu güne anlam yükleyenlere sardı. Sosyal medyada her zamanki gibi bolca kavga vardı.
Olayın aslı şudur: Birbirimize tahammül edemiyoruz. Ülke ülke değil, BBG evi! Sanki birbirinden nefret eden bir sürü insanı zorla bir yere kapatmışlar, herkes birbirine, her kesim başka bir kesime nefret kusuyor! En küçüğünden, en büyüğüne kadar herkes atarlı. Evde klavyenin başındaki de, televizyonda mikrofonun başındaki de sürekli ayar veriyor.
‘Bırak adam ne düşünürse düşünsün’ yok. ‘Bırak millet nasıl yaşarsa yaşasın’ yok. ‘Bırak kim neyi kutlarsa kutlasın’ yok. Renklilik yok, renkliliğe saygı göstermek yok.
Herkes kendi rengini seviyor; herkes, başkaları da kendi rengini benimsesin istiyor.
Kimisi renk bile sevmiyor. ‘Grinin elli tonu mu olurmuş, siyaha yakın bir gri olsun herkes, yeter’ diyor.
Sevgililer günü gibi dandik bir günde de böyle, yeni yıl kutlamalarında da, referandum gibi hayati bir konuda da. Herkes benim gibi olsun!
Evet diyecekler neredeyse pusulada hayır yazmasını bile kabullenemeyecek bir ruh halindeler. Hükmetme gücü de evet diyeceklerde olduğu için; tahammülsüz, baskıcı, ayrıştırıcı bir kampanya yürütüyorlar.
Hayır diyecekler, millete gidip ‘Evet mi? Hayır mı?’ diye sorulmasından bile rahatsızlar. Kendi milletlerine güvenmiyorlar, kendilerini yeteri kadar iyi ifade edemeyeceklerinden korkuyorlar. Milleti eğitimsiz, baskı altında görüyorlar.
Sonuçta her iki taraf da hırslı, ödünsüz, asık yüzlü, sevimsiz.
Benim fikrim, benim fikrimdir. İster sevgililer gününü kutlarım, ister yılbaşında çok eğlenirim, ister hayır derim. İster bu tür günleri asla takmam, ister kendi inandığım günleri kutlarım, ister evet derim.
Bir rahat bıraksanıza milleti sayın yöneticiler?
Ayrıştırmadan; ‘onu kutluyorsan böylesin, hayır diyorsan teröristsin’ demeden.
Küçümsemeden; ‘sana sorarsak yanlış karar verirsin, evet dersen koyunsun’ diye hissettirmeden.
Sevgililer günü de neymiş? Oylamada yumruklaşmadan ama, Meclis’te bir araya gelip ‘oy birliğiyle’ bir günü Türkiye Sevgi ve Kardeşlik Günü ilan etsenize! Şöyle hep bir arada o günü kutlayalım? 365 günde bir gün bile olsa hırslarımızdan, nefretlerimizden, ayrımcılıktan uzak bir gün geçirelim milletçe. Çok şey mi istiyoruz?
Not: Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @anlatanadam
Paylaş