Paylaş
Ama soruşturma haberleri basında yer aldıkça fark ediyoruz, olay çok farklı ve ciddi. Dini alet ederek, dindar kisvesi altında; ikiyüzlülük, yalan, iftira, dolandırıcılık, devlet sırlarını para ve güç karşılığında başka devletlere satma, ajanlık...
Çok yabancısı olduğumuz bir konu da değil sanki! FETÖ’nün küçüğü, açıkta gizleneni, görüntüsü farklı olanı. İçindeki balçık aynı...
*
15 Temmuz gibi, dünya tarihinde bir başka milletin başına gelmemiş bir beladan, çok büyük dersler alması gereken bir ülkeyiz. Biz ders alsak ne olacak birey olarak, devletin ve yöneticilerimizin önlemler alması gerekiyor elbet.
Umarım bu önlemlerden biri ve bir genel temizliğin başlangıcıdır Adnan Hoca ve örgütüne yapılan bu operasyonlar.
1980’lerin başından beri ismini duyduğumuz; bir örnek kedicikleri, gerçek üstü televizyon programları, kendilerince dini öğretilerden bahsederken aniden bir oda insan müzik çalıp dans etmeleriyle, inceden de dalga geçtiğimiz Adnan Oktar ve örgütünün bir çok ismi gözaltına alındı.
Kedicikleri biliyorduk zaten; saçlar platin sarı, koca popolar, silikonlu memeler, botokslu dudaklar, çıkık elmacık kemikleriyle tuhaf tiplerdi. Meğer Adnan Hoca, kızları beğendiği tek bir şekle sokmak için ameliyat ettiriyormuş. Vay arkadaş!
Kardeşler, bacılar, yönetici bacılar falan diye kendi içlerinde örgütlenmişler; sapık emellerini sempatik ve dini bütün görüntüleri altına gizlemekteymişler. Devletin sırlarını para karşılığı başka devletlere satmaktaymışlar. Küçük kızları zorla alıkoymaktaymışlar, tecavüz etmekteymişler.
Koskoca Türkiye Devleti bilmiyor muydu bu durumu?
Geç de olsa, kökünü kazıyorlar işte...
Darısı; devletin diğer kurumlarının içine sızan, gerçek bağlılıkları çalıştıkları devlet kurumlarından önce kendi yapılanmalarına olan; ismi, cinsi, inancı fark etmeksizin her türlü tarikat mensubunun ve tarikatın başına.
Bunların iyisinin olmadığını, 15 Temmuz’da en acı şekilde yaşadık. Devletin memurlarının bağlılıklarının, öncelikle devlete ve millete olması gerektiğini gördük.
Başka acılar yaşamamak umuduyla...
*
Bu hafta magazin sayfaları Mustafa Ceceli ve ayrıldığı eşinin haberleriyle çalkalandı bir de. Ceceli’nin eski eşi Sinem Hanım’a açtığı velayet davasına kanıt olarak, eski eşinin şarkıcı İntizar’la birlikte olduğunun mahrem görüntülerini eklemişti. Mutlaka görmüşsünüzdür.
Akabinde de İntizar’ın menajerlik firması, sonrasında ‘yok öyle demek istemedik, aslında şey demek istedik’ tadında ikinci bir açıklama yapmış olsa da, İntizar’la ilişkisini bu mevzu yüzünden kesmişti. Mutlaka duymuşsunuzdur.
Çok yazıldı, çizildi; fikrimi söyleyeyim de bilin.
Çocuğunun velayetini almak için bile olsa, basının eline düşeceğini bile bile, karısının mahrem görüntülerini dolaşıma soktuğu için Mustafa Ceceli’yi hayatımdan çıkarıyorum. Ne fikrini dinlerim, ne şarkısını. Ne bir haberini okurum, ne resmine bakarım. Ne konserine giderim, ne yolda selam veririm. Yok hükmündedir.
Ceceli, izinsiz ve gizli kamerayla çekilmiş görüntüleri de kendi çekmemiş güya, maille ‘bir dost’ yollamış. Savcı beş dakikada bulur kimin yolladığını, kimin çektiğini de on dakikada öğrenir. Elalemin özel hayatını gizlice kameraya alarak, ifşa etmenin cezasını da çekerler umarım.
Hani meşhur Süt Kardeşler filminde Şener Şen’in rahmetli Kemal Sunal’a söylediği bir repliği vardır, ‘Seni hiç sevmedim süt oğlan...’
İşte öyle.
*
Birbiriyle özel bir ilişki yaşayan iki bekar kadından birini, hepimiz biliyoruz ki, sadece bu yüzden işten çıkaran menajer de zaten benim için hiç yoktu, bundan sonra da yok hükmündedir.
Muhafazakar duruşunu kaybetmemek için, işine zeval gelecek korkusuyla, iki insanın özel ilişkisini bahane ederek, bir sanatçısını işten çıkarmasının ardından gelen tepkiler üzerine de; ikinci bir basın açıklamasıyla ağız değiştirmesini, şahsen ben yemiyorum.
Ben sanatçısı olsaydım bu şirketin, gerekçelerimi basına bildirerek, şirketi terk ederdim. Murat Dalkılıç haricinde kimseden ses de çıkmadı. Başlarına bir haksızlık gelince sosyal medyadan yardım dilenmesinler, sustukça sıra sana illaki gelir çünkü.
Gelişmiş ülkelerden birinde, bir menajer, sanatçısını eşcinsel ilişkisi basına yansıdığı için işten çıkarsaydı; sanatçısının açtığı tazminat davası yüzünden bir daha belini doğrultamaz, toplumsal tepkilerden dolayı kapı dışarı çıkamaz, yanında çalışan sanatçıların protesto ve istifalarından dolayı şirketini ayakta tutamaz, kuyruğunu kısıp cümle alemden bin tane özür diler, mesleği bırakıp küçük bir kasabaya yerleşirdi.
Henüz gelişmekte olan ülkelerden olduğumuz için; kaba saba, özensiz, dediğim dedik, çaldığım düdük tipler rahat ediyor burada ama elbet gelişecek bu memleket!
*
Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @anlatanadam
Paylaş