Paylaş
Karşılaştığım herkes umutsuz, mutsuz, gelecek kaygılarıyla dolu. İş yok, para eriyor, çabalamak yetmiyor. Gülmek, gülümsemek iyice uzaklaşıyor.
Haftam bütün bunlarla didişirken, bazı başlıkların altını çizerek geçti. Paylaşmak istedim.
HAYATINA SAHİP ÇIK
Bu hafta bir çok önemli dernek bir araya gelerek #hayatinasahipcik adlı bir kampanya başlattı.
‘Kayıplarımız için yas tutarken; çocuklarımız, yani geleceğimiz için hayata daha sıkı sarılmamız gerekiyor. Gelin, ülkemize, ekonomimize, hayatımıza ve geleceğimize sahip çıkalım. Makinalarımız daha hızlı çalışsın, restoranlar ve mağazalarımız hep açık olsun. Caddeler, sinemalar ve tiyatrolar, eğlence mekânları, hayatın ritmiyle yaşamaya devam etsin’ diye seslendiler.
Günlük yaşantımızı sürdürmemize engel olmak isteyenlere ‘boyun eğme’ dediler.
Sokaklar sakinlediğinde, korku hükmetmeye başladığında, AVM’ler, metrolar girilmeye korkulan yerler haline geldiğinde, insanlar bir kafede çay içerken bile etrafını kolaçan etmeye başladığında terörist kazanmış oluyor. Bunu içten içe engellemenin çok zor olduğunun farkındayım. Ama korkuyu yenmemiz lazım. Sokaklarda tanklar gezerken, şehirlerde jetler alçaktan uçarken evlere saklanmak yerine sokağa fırlayan insanlarız biz.
Şimdi de sokaklara dönmeliyiz. Sinemaya giderek, bir kafede çay içerek, restoranda yemek yiyerek, ihtiyaçlarımızı ertelemeyerek, yaşamımıza hırsla, gayretle devam ederek karşılık vermeliyiz.
Demet Akbağ, Fatih Terim, Ata Demirer, Burcu Esmersoy, Hülya Koçyiğit, Kenan İmirzalıoğlu, Saba Tümer ve daha bir çok önemli isim bu etiketle videolar hazırladılar. Ben de bir video çektim ve Instagram sayfamda paylaştım.
Sonuna kadar destekliyorum. Teröriste yenilemeyiz, hayatımıza sahip çıkmalıyız!
KIRILAN BURUNLAR, ISIRILAN BACAKLAR
Bu hafta TBMM’de olan biteni yayınlamakla yükümlü MeclisTV yayınlamadı. Yayınlasaydı bir dram, aksiyon ve kara komedi dizisi izleyecektik. Sadece haberleriyle yetindik. Adımıza konuşup çözmek, anlaşıp halletmek, tartışıp karar almak üzere seçtiğimiz sayın vekillerimiz; sözün bittiği yerden başladılar. Yumruklar, tekmeler, boğazlamalar ve hatta bacak ısırmalarla dolu bir hafta geçirdiler.
Aşağı yukarı herkesin neler olup bittiğinin farkında olduğunu düşünüyorum. Ellerimiz ağzımızda; ayıplayarak, hayıflanarak, çok üzülerek izledik. Aynı AK Parti Milletvekili Ravza Kavakçı Kan gibi.
BİR MİLYON DOLARA VATANDAŞLIK, GEL KARDEŞİM GEL!
Ben bu ülkenin vatandaşı olmakla gurur duyuyorum. Her gelişmiş ülkede, hiç sıkıntı çekmeden yaşarım. Ama hiç bir memleketin vatandaşı olmak için bir istek duymuyorum.
Bu hafta bir milyon dolara ev alan ya da iki milyon dolarlık yatırım yapan yabancılara vatandaşlık verilmesi gündemdeydi. Bu işin ileri gelenleri belirlenen yatırım miktarını fazla buldular.
Öncelikle şunu konuşmak lazım değil mi? Kim Türkiye vatandaşı olmak ister?
Bir Avrupa ülkesinde bir yılda olan aksiyonu bir haftada yaşamak isteyen varsa hiç kaçırmasın! Her gün yeni memleketlerinin halinden hayıflanmak isteyen varsa buyursun gelsin!
Sonra bu parayı veren çıkacak mı, niye verecek, kimler gelecek ona bakarız.
Mesela Macaristan’da 300bin Euro’yu bastın mı vatandaşlık sürecini başlatabiliyorsun. İspanya ya da Portekiz’de 500bin Euro’luk gayrimenkul almak yeterli. Ayrıca AB vatandaşı oluyorsun. Adam niye bize gelsin?
Asla bizim ülkemiz buna değmez demiyorum. Asla. Az bile! Keşke öyle bir ülke olsak ki; huzur içinde, kardeşçe yaşamayı başarabilen, güvenli, gelecek endişesinin olmadığı. Ekonomisinin hep daha iyiye gittiği, eğitimin öncelik olduğu, fakirliğin her gün azaldığı bir memleket olsak. O zaman istediğimiz fiyatı çeksek. Gelmesinler diye. Daha güzel olmaz mı?
KARLAR DÜŞER, DÜŞER DÜŞER AĞLARIM!
En geyik tanımıyla bu hafta ‘Türkiye kara teslim oldu’. İstanbul’da okullar 3 gün tatil olunca, çocuklar bayram etti, anneler-babalar kafayı yedi. 5 gün boyunca karda oynayan çocukların bazıları hasta oldu ama kara doydular.
İstanKÖY’ün bir çok bölgesinde insanlar arabalarını çıkaramadılar, işe gidemediler, trafik sorunu çözüldü. Sosyal medya platformlarının tamamında bir yıla yetecek kadar kar resmi paylaşıldı. Ağır çekim kara düşmeleri, kartopu oynamaları, güdük kardan adamları seyretmekten usandık.
Çocuklaştık, felekten günler çaldık, pis kar şakaları yaptık, debelendik.
Neyse ki şimdilik bitti; o kalabalık, kaotik, stres dolu hayatımıza geri döndük.
EVRENCAN GÜNDÜZ
Eh be Asım Can Gündüz abi! Bizi terk ettin gittin de, ne güzel bir çocuk yetiştirip bıraktın! Evrencan Gündüz’ü ne seyretmeye, ne de dinlemeye doyamadım bu hafta. Zaten biliyordum, ama bu hafta iyice Evrencan’a sardırdım! Youtube’daki bütün videolarını defalarca, hayranlıkla izledim.
Kendine has tarzı, müthiş karizması, inanılmaz sesi, samimiyeti, sıcaklığı, dostane görüntüsü, star ışığı ile dünya markası olması gereken bir müzisyen. ‘Başka memlekette olsa şatoda otururdu’ dediklerimden. Babası için de aynı şeyi söylerdim hep. Yaptığı cover’ları, bestelerini, sokak performanslarını ardı ardına seyrederken bilgisayar başında saatler geçirdim. Güzel bir ailenin, güzel bir çocuğunu seyretmekten nasıl keyif aldım size anlatamam.
Lütfen açın, izleyin, dinleyin. Bu gencecik yıldızı daha önce keşfetmediyseniz, bana dua edeceksiniz.
KRAL MUHABBET
Perşembe gecesi BKM Mutfak Sahne’de tek kişilik gösterimi oynadım. Çok güzel bir kalabalıkla müthiş güldük. Herkesin tepkisi ‘gülmeye çok ihtiyacımız varmış!’ oldu. Gülmeye ihtiyaç olmaz mı? Gülmek ekmek gibi, su gibi bir ihtiyaçtır hem de. Kafayı temizleyemezsen, ara sıra durduramazsan hayatı, bazen ‘reset’ düğmesine basamazsan, üzerindeki ağırlığı kaldıramazsın. Bizim gibi insanlar burada devreye giriyor işte. Çok tecrübelisi, efsanesi de var Cem Yılmaz gibi, gencecik yirmi yaşında olanı da var. Gideceksin, iki kıkırdayacaksın, bir kaç saat da olsa her şeyden uzaklaşacaksın, sonra tekrar başlayacaksın her şeye. Göreceksin ki, biraz daha güçlenmişsin. Benden söylemesi.
Bu vesile ile izlemeye gelen herkese teşekkür ederim, devam edeceğiz!
*
Not: Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @anlatanadam
Paylaş