Paylaş
Çevreye karşı duyarlılar. Ağaçların yok edilmesine karşılar. Yedi, sekiz yıllık hayatlarında yemyeşil gördükleri bir tepenin önce keltoş edilmesini görüp, sonradan koskocaman bir bina dikilmesini sert bir şekilde eleştiriyorlar.
İnanın bana, hepsi böyle! Dinazorumsu politikaların, politikalarını sürdürmeye çalışan dinazorların çekeceği var on yıla kalmadan!
*
Bu ekstra olabilir ama bizimkiler glikoz şurubu nedir biliyorlar. Paketli gıdanın zararından haberdarlar. Yaz sıcağında, dışarda unuttuğunda bir türlü eriyemeyen(!) dondurmanın zararına, üstüne sinek bile konmayan cipsin vücuda ettiklerine, türlü kimyasallar eklenmiş şekerlerin yarattığı tahribatlara hakimler. Yemiyorlar, yiyenleri uyarıyorlar. Gluten nedir biliyorlar, gluten! Siz tam bilmiyorsanız, Google’layın bari.
*
Taksim’de mikrofon tutup, ‘Ay mı daha yakın, Avusturalya mı?’ diye sormuşluğumuz var. Sorarken de, aldığımız cevaplarla da çok komik bir video olacağına emin olduğumuz sorular bunlar. Avusturalya’yı kesin daha uzak bulan onlarca insan çıkıyor!
Bir önceki jenerasyona ‘Kim bir milyon ister?’ sorusu olabilir, bunlara ‘Kara delik nedir?’ diye sorunca ‘Uzayda, çekim alanı çok fazla olduğu için, ışığın bile kaçamayacağı kadar...’ diye başlıyorlar. Yanlış anlaşılma olmasın, daha küçücükler!
*
Youtube’un olmadığı bir dünyayı bilmiyorlar. Yepyeni bir ebeveynlik anlayışını tetikliyorlar. Büyüyünce hala doktor, itfaiyeci, polis olmak isteyen de var, Youtuber olmak isteyen de!
İşte bizim gibi tarihi nesiller için problem burada başlıyor. Youtuber olmak için gereken özellikleri bilemiyoruz. Yani, biri niye Youtube’da ünlü belli değil. ‘Merhaba arkadaşlar!’ diye başlayıp, havadan sudan konuşan ergeni milyonlarca insan izleyebiliyor. Popüler bir fenomenin nasıl para kazandığı ortada ama niye O’nun para kazandığı muamma! Milyonlarcası bu işi deniyor, fakat sadece bir avuç insan paraya para demiyor! Bir videoda, bir firma ismi geçirmek için yirmi bin alan da var, yüz bin lira hesaba yatmadan kamera karşısına çıkmayan da! Şaşırdınız mı? Rayici bu, gerçekten! Ayrıca senaryoya falan da uymuyorlar, stüdyoya gelmiyorlar. ‘Evden çekerim videomu, kendi istediğim gibi konuşurum’ diyorlar.
*
Bir dönemin çocuklarını futbolcu yapmaya çalışan aileleri gibi de değiliz. Futbola herkesin kafasın basabilir. Oysa çok azımızın anladığını düşündüğü, bir çoğumuza NASA gibi gelen bir dünya bu, yeni dijital dünya.
En yakından takip edenimiz bile ara ara sıkılıyor, sosyal medya orucuna girme kafasına geçiyor. Çünkü bu kadar etkileşimden, paylaşımdan, ortalığa dökülmekten yoruluyor.
Televizyonun siyah – beyaz olduğu dönemi hatırlayan bir nesil, televizyonun neredeyse terk edildiği, paylaşmamanın tuhaf sayıldığı bir çağa ayak uydurmaya çalışıyor.
*
İşim gereği viral videoyu, Youtube’u, her türlü sosyal medyayı çok yakından takip ediyorum. Videolar çekiyor, Instagram’da, Youtube’da paylaşıyorum. Hurriyet.com.tr’de kendime ait ‘Sinefil’ adında bir programım var. Standart bir baba profili değilim yani bildiğiniz, anlayacağınız. Sanıyorum ki, her türlü yeniliğe açığım. Sanıyordum ki demeliyim ya da.
*
Geçenlerde bizim bidikler, her nasılsa, tabletlerinde bir video çekmişler ve kendi açtıkları Youtube kanallarına yüklemişler!
- Babiş, Youtube kanalıma abone olmayı unutma sakın, deyince irkildim.
Allahım! Acaba ne çekmiş ve yüklemiş olabilirlerdi? Bizimkilerin nasıl kendilerine ait bir Youtube sayfası olabiliyordu ayrıca?
*
Hollywood filmlerindeki hackerlar gibi bilgisayara daldım ve endişeyle karışık bir heyecanla videoyu buldum. Videonun adı ‘Evde sessizce saklambaç oynamanın yolu’ydu!
Evet, altı ve sekiz yaşında iki oğluş; hiç yardım almadan, kendilerine Youtube sayfası açmış, bir video çekmiş ve o sayfaya yüklemişlerdi!
*
Malumunuz, çocuklar arkadaşlarıyla apartman dairesinde saklambaç oynamaya başlayınca, küçük bir dünya savaşı ortamı oluşuyor. Alt komşulara eziyet, apartmana nispet, anaya – babaya zulüm bir gürültü evi sarıyor. Sonra başlıyorsun çığırmaya; ‘Evladım sessiz olun!’, ‘Yavrucuğum bak son kez söylüyorum!’, ‘Çocuğum şimdi gelecek alt komşu!’
*
İzlediğim video şöyleydi;
- Merhaba arkadaşlar!(zaten başka türlü bir açılış düşünülemezdi). Bu videomuzda, sizlere gürültü yapmadan nasıl saklambaç oynanır onu öğreteceğiz! Öncelikle biri ebe olur. Diğerleri saklanır. Ebe olan saklananları aramaya başlar. İlk yakalananla birlikte oyun sona erer!
(Bir de bunları canlandırmışlar. Videoda yakalanan koşuşturup sobelemeye çalışmıyor. Yakalanan, sakince yeni ebe oluyor).
- Gördüğünüz gibi, saklambaç oyununda sobelemeyi ortadan kaldırdığımızda, oyun zevki kaçmıyor ama koşturmaca ve gürültü olmuyor. Bu oldukça tasarruflu(!) bir oyun. Anne ve babaları kızdırmadan, komşuları rahatsız etmeden, bu oyunu rahatlıkla evde oynayabilirsiniz!
*
Bilemiyorum, sizlerde nasıl duygulara yol açtı. Fakat biz önce şaşırdık, sonra gururlandık, sonra düşündük, sonra bir daha afalladık! Ne yapacağımızı bilemedik, bu konuya sonra karar vermek şartıyla, karşılıklı konuşarak, videoyu sildik. Niye sildik, o da belli değil.
*
Bir kere, çok iyi analiz etmişler ve çok iyi bir çözüm üretmişlerdi. O yüzden sevindik, ‘helal olsun!’ dedik. Sonra, kendi kendilerine bu videoyu Youtube’a yüklemelerine bir duraladık.
Yedi, sekiz yaşında çocuklar kendi videolarını Youtube’a yüklemeliler miydi?
Yaptıkları şey o kadar masum ve akıllıcaydı ki, durdurmalı mıydık, cesaretlendirmeli mi?
Hangi eski nesil çocuk psikoloğu, davranış bilimci, eğitimci bize akıl verebilirdi? Yeni dünyanın doğrularına kim hakimdi? Dünün kurallarını mı dikte etmeye devam etmeliydik, yoksa yeni yazılan kuralları mı ezberlemeliydik?
Dur demeli miydik? Nerede dur demeliydik? Kaç yaşına kadar ‘Bekleyin biraz!’ diye ötelemeliydik?
Kafayı yedik, karı - koca oturduk, düşündük durduk...
*
Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @anlatanadam
Paylaş