Paylaş
Eğer bu özelliklere sahipseniz, siz tam anlamıyla bir ‘beyaz yakalısınız’ demektir.
Yazdıklarım önem sırasına göre dizilmiştir.
Günler kahveyle başlıyor
Tabi ki filtre kahve. Sertlik derecelerini biliyorsunuz. Arabica, Robusta kelimelerine hakimsiniz. Çekirdek tercihi yapıyor, misal ‘Brazilian Mild alayım hocam’ diyorsunuz. Tabi ki bir kahve termosunuz var ve termosu tabi ki elde taşıyorsunuz. Ofisteyse, çalışırken içmek zorunda olduğunuz bir litre su şişesinin yanında, mutlaka ‘yazılı mug’ bulunduruyorsunuz.
Spor salonu üyeliği
‘Orada bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür’ kafasında da olsa, bir yerlerde bir spor salonu üyeliğiniz olması içinizi rahatlatıyor. Şirketin işlerinden kalan zamanda arada bir gidilse de, spor yapıyorum hissiyatı veriyor. Squat yapmak, cardio eylemek, pilates etmek adına yıllık üyelikler alıyor, sonunda bantta yürümekten sıkılıyorsunuz. Zaten istediğiniz kiloya da yakınsınız, aman nasıl olsa bir gün gidersiniz!
Powerbank
E, yoğun bir iş, daha yoğun bir sosyal hayatınız var. Bu hayatı sürdürebilmek için gereken eforu vücudunuz zar zor sağlarken, telefonunuz bu tempoya ayak uyduramıyor, çok normal. O yüzden, onun da şarjını ayrıca planladığınız bir ‘power bank’iniz var. Pil olayını çözen akıllı telefon firması dünyayı ele geçirecek biliyorsunuz, bu telefonun çıkmasını bekliyorsunuz ama akıllı telefonunuz oldukça güncel. Her yeni model telefon çıktığında pil durumunu öncelikle irdeliyorsunuz. Çünkü bu sizin ‘sosyal network’ünüz için çok önemli.
Alışverişler online
‘Başka nasıl olabilir ki?’ diye düşünüyorsunuz. Bu kadar yoğun tempo içindeyken insan nasıl dükkan dükkan gezebilir? Evde fazla takılmadığınız için kargo adresi olarak çalıştığınız plazayı veriyorsunuz. İhtiyaç malzemesi yerine, daha çok hobi alışverişi yapıyorsunuz. İndirim sitelerini yakından takip ediyor, beklediğiniz bir ürünü asla kaçırmıyorsunuz.
Tatil planı kışın başlıyor
Tercihen yılbaşı planlarının bittiği 01 Ocak tarihi itibariyle yaz tatili planları yapılmaya başlanıyor. Bu da en doğal hakkınız tabi! Planlar arasında mutlaka Yunan Adaları oluyor. Çılgın Mikonos, çok daha sakin Santorini, Paros, Patmos, Simi, Bodrum’dan Kos, hepsi elden geçiyor. Yaza kadar gidilecek kaçamak tatiller de arada planlanıyor. Bir iki tane ‘long weekend’ yaratarak Barcelona’da tapas yemek, Atina’da ouzo içmek, Roma’da Vespayla dolaşmak gibi ihtiyaçları da bütçeye katarak ‘yılın tatili’ planını özenle yapıyorsunuz. Yurt içi planlarına kaçamak gözüyle bakıyorsunuz, çünkü bu tatilleri spontane hissetmek hoşunuza gidiyor. O yüzden hafta sonu gidilen Bodrum, Çeşme, Abant, Şirince, Assos, Kıbrıs tatilden sayılmıyor. Bozcaada’ya hiç gitmemiş bir arkadaşınıza ters ters bakıyorsunuz. Gittiğiniz yerde sosyal medya hesaplarınız hareketleniyor, daha fazlası çekilse de, ‘color correction’dan geçen en az beş Instagram paylaşımı plazadaki arkadaşları çıldırtmaya yetiyor.
Happy hour
Sizi her türlü zorluyor bazen ama bu iş çıkışı sosyal etkinliğe katılmak bir ‘must’. İşe gittiğiniz kıyafetinizi ona göre seçiyorsunuz. Haklısınız, çünkü orada da iş konuşuluyor, statüler tartılıyor, ilişkiler kuruluyor, ‘network’ genişliyor. Yani aslında siz orada da çalışıyorsunuz. Bu sosyalleşmede geri kalanlar, uzun vadede kaybediyor, biliyorsunuz.
Popüler kavramlara hakimiyet
Bu konuda öncü olmaya çalışıyorsunuz. Şarap tadımında üzüm çeşitlerine, malt viskide en iyi ilk on markaya, Karaköy’de yeni açılan bütün mekanlara, Mikonos ve Ibiza’daki gece hayatına, en az üç mekanın konser takvimine, en iyi suşiciye, en iyi kokteyl yapan bara hakimsiniz. Detaya girebiliyor; ‘Yeni Lokanta’nın kuru patlıcanlı mantısını yemediysen’ veya ‘Mikla’nın kıtır hamsisini tatmadıysan’ gibi cüretkar konuşmalara dalabiliyorsunuz. Her şey statü için, haklısınız ve işiniz çok zor.
Celebrity’lere mesafeli davranma
Olmazsa olmaz bir davranış biçimi bu sizin için. Zaten aynı mekanlara girip çıkıyorsunuz. Sık sık karşılaşıyor ve hatta o güzel oyuncu kızı ya da yakışıklı baş rolü sürekli görüyorsunuz. Netten bütün fotoğraflarına hakimsiniz ama asla yanına gidip bir fotoğraf çektirmezsiniz. Bunu yapanlara da anlam veremiyorsunuz. O sizinle konuşmaya başlasa dünyaları verebilirsiniz ama gidip bir merhaba diyeceğinize, ölmeyi tercih edersiniz.
Beslenmeye dikkat etme
Bu kadar yorucu bir hayat yaşarken, elbette ortalama bir vatandaştan çok daha fazla yediğinize, içtiğinize dikkat ediyorsunuz. Haftada bir kaç gün işin ucunu kaçırsanız da; ekşi mayalı tam buğday ekmek, kara lahana, elma, salatalık, armut ve ıspanaklı detoks suları, tabi ki her güne bir kase salata, kinoa, kara buğday, alkali su hayatınızın bir parçası. Protein ihtiyacınızın bir bölümünü biftekli cajun veya somon caprese salatadan alıyorsunuz. Hafta sonu vücut dengeniz bozulduğu için, hafta içi kolesterolü, bulgurlu kırmızı pancar salatası ya da benzerlerine 25-30TL bayılarak düşürüyorsunuz.
Sosyal medya kurdusunuz
Her şeyin en güncelini takip ettiğiniz için, sosyal medyada da aktif, dinamik ve paylaşımcısınız. Facebook’a günde bir kaç kez giriyor ama bunu bir zorunluluk olarak görüyorsunuz. Demode buluyor, ama bir türlü vazgeçmiyorsunuz. Haberleri, olan biteni Twitter’dan takip ediyor, ana akım medyaya fazla takılmıyorsunuz. ‘Twitter account’unuzu geliştirmeye çalışıyor ama en büyük emeği Instagram’a harcıyorsunuz. Resimleri ‘crop’luyor, renkleriyle oynuyor, harikalar yaratıyorsunuz. Bazen öyle bir fotoğraf karesi yakalıyorsunuz ki, hemen altına ‘#nofilter’ çakıp havanızı basıyorsunuz. Öyle bir göz var işte sizde! LinkedIn hesabınız çok detaylı, güncel, destansı, profesyonelce hazırlanmış. Bakan hayran oluyor, dönüp bir daha bakıyor.
Detaylar
Özel hayatınızda Mac kullanmayı tercih ediyorsunuz. Yılda en az bir kez ‘Bozcaada çok bozdu’ diyorsunuz. 2 yıllık Schengen ve 10 yıllık Amerika vizesi hedef kavramlarınız. Dukan, Montignac, Karatay, Akdeniz, Mayo Clinic, Alan ya da Atkins diyetlerinden en az birini yıl içinde deniyorsunuz. Favori bir suşiniz var. Vejeteryan ya da vegan olma konusunu arkadaşlarınızla yılda birden fazla konuştunuz. Bruschetta, focaccia, risotto, tagliatelle, tortellini, prosciutto, blush, cold brew sizin için gündelik kelimeler. Peynirin iyisini bilir, ithal peynirleri tadından öte, kalitesinden anlayabilirsiniz. ‘Bu mozzarella iyi değil, bugüne kadar yediğim en iyi camembert’ diye bir cümleniz olabilir mesela. Gouda, emmental, brie, parmesan arasında kesin bir tercihiniz vardır. Cümle aralarında İngilizce kelimeler kullanmak sizin için geçmişinizden gelen sıradan bir sonuç. O yüzden, bu konuda yapılan ‘plaza dili’ geyikleri sizi hiç etkilemiyor.
Küçük detaylar
Evet siz ‘corporate’ bir işte çalışan bir beyaz yakalısınız ve son özellik olarak da çok iyi eğitimlisiniz. Ama bu ‘by default’ yani...
Not: 25 Mart Cumartesi Saat 19:00’da Beşiktaş BKM Mutfak’ta Kral Muhabbet - Stand Up gösterim var. Tanışmayı, kıkırdamayı, gülmeyi, kahkahayı özleyen; karnı ağrısın, yanakları kitlensin isteyenleri beklerim!
Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @anlatanadam
Paylaş