Ben sanatçıya sanatçı demem...

Kılıçdaroğlu, Hatay’a giden sanatçılarla bir ağız dalaşı başlattı; ‘ben sanatçıya sanatçı demem, benim gibi düşünmedikçe!’ dermiş gibi anlamsız bir izlenim doğurdu.

Haberin Devamı

Oysa düşüncesi böyle değil, biliyorum. Ama iletişim stratejisi problemleri var. Maalesef...

 

*

 

Bazı sanatçıları ‘egemen güce teslim olmakla, mazlumdan değil, zalimden yana olmakla, barışı değil, savaşı savunmakla’ suçluyor. ‘Rezil adamlar’ şeklinde sesleniyor, ‘yüreğiniz yetiyorsa bir Afrin şehidinin evinin önünde eğlenin’ şeklinde atarlanıyor.

 

Politikada oldukça tecrübeli Kılıçdaroğlu’ndan daha akıllı, daha zekice bir yaklaşım beklerdim.

 

*

 

Sanatçılar da delleniyor, basın açıklaması yapıyor, muhalefet partisinin liderine laf yetiştiriyor: ‘Siz neden gitmiyorsunuz?’

 

Haberin Devamı

İyi Parti’den Meral Akşener de durur mu? Patlatıyor yorumu! İktidar olunca söz konusu sanatçılara selam vermeyeceklerini açıklıyor. Kendi sevdiği ve kendisini seven sanatçıları kayıracaklarını söylüyor sanki bugünden!

 

*

 

İşte geldiğimiz durum her alanda olduğu gibi bu küçük örnekte de gözlemlenebilir. Parça parça ayrıştık, her parçada sıkı sıkıya toplaştık, gittikçe anlamsızlaştık.

 

*

 

Oysa ‘sanatçıların bir kesiminin’ her zaman, her ülkede, güçlü lidere yakın olmaya çalışması çok normaldir. Sanatçı insandır, insanın da her türlüsü vardır.

 

Çünkü iktidar demek; imkan demek, iş demek, eşdeğerlerin evde kös kös otururken televizyonlarda bitmeyen programlar yapabilmek demek, bir kesim sanatçı kırk yılda bir yaptığı işten hak ettiği parayı bile alamazken, iktidara yakın yapımcıların kanatları altında huzur içinde çalışabilmek demektir.

 

Bu topraklarda iktidara yakın olmak demek; bir kesimin yükselişi, diğer kesimin açlığa mahkum edilmesi demektir.

 

*

 

Haberin Devamı

Sadece bazı sanatçılar mı memlekette iktidara yanaşmak için çabalayan, araya bin tane tanıdık koyan? Kefenini giyip gelen il başkan adayının, zevkten hangi ihaleyi alacağına şaşıran müteahhittin, sadece kendi gibi düşünenlere iş veren kurum genel müdürünün derdi de aynı değil mi?

 

Rüzgar bizden yöne eserken yelkenleri açalım, uçalım! Aman akarken dolduralım!

 

*

 

Sanatçıların askerlere moral vermek için sınıra, cephe sınırına ve hatta cepheye gitmesi o kadar normal bir şey ki! Aslında Kılıçdaroğlu’nun tepkisi de sanırım giden kişilerin kimler olduğuyla ilgiliydi.

 

Sadece bunları değil ama hep aynı isimleri görüyoruz; Saray’da davetlerde, bir özel günde Erdoğan’ın dibinde, yemekte masasında, TRT’de baş köşede, dizide baş rolde, belediyelerin düzenlediği etkinlikte, konserde...

 

Haberin Devamı

Kılıçdaroğlu, ‘şehitlerimizin kanı kurumamışken’ cümlesiyle bu topraklar için en kolay akla gelen, en popülist, en kolay cevabı verilebilecek tepkiyi gösterip amatör bir ağız dalaşına gireceğine, mizahi bir yaklaşımla hep aynı isimlerin her yerde birlikte oluşundan bahsedebilir, konuya dikkati bu şekilde çekebilir, golü atabilirdi.

 

Şimdi sanatçılar cevap veriyor, Kılıçdaroğlu daha da sert yaklaşımlarla üsteliyor. Bizse gol yerine amatör kümede orta saha mücadelesi izliyoruz!

 

*

 

Ayrıca, sanatçılar taraf tutabilir. Her sanatçı muhalif olacak diye bir şey olamaz Sayın Kılıçdaroğlu. ‘Giden şehitlerimize saygıyı siz değil biz biliyoruz, kalan yiğitlere moral vermeye gittik’ kadar basit cevabı olan bir atarlanma ne kazandırdı şimdi size?

 

Haberin Devamı

Ceza sahasında kaleciyle karşı karşıya kalmışsınız işte, ‘Hep aynı sanatçılar, hep aynı isimler’ diye başlayıverseydiniz ya? ‘Saray’da davette, Hatay’da sınırda’ cümlesi kursaydınız cevap verebilecek var mıydı aralarında?

 

*

 

İktidarın da, muhalefetin de iletişim stratejisi problemleri var.

 

Biri ‘ben iktidarım ve canımın istediğini yaparım’ şeklinde kimseyi takmayan bir strateji yürütüyor, safları sıklaştırıyor, sadece kendi tarafını besliyor, ‘benden olmayan açlıktan ölsün, bizden olmayana iş vermeyin’ duruşunu sergiliyor. Askere moral vermeye gittikleri bir gezide sadece kendinden olanları seçiyor, gri bölgede duranları bile davet etmiyor. Davet usulü bir gezi olduğu için gidemeyenlerin elinden bir şey gelmiyor. Oradakiler vatansever, geride kalanlar muhalifmiş, vatanını sevmiyormuş gibi algılanıyor. ‘Çağırdınız da gelmedik mi?’ diye bağıran çıkamıyor.

 

Haberin Devamı

İletişim stratejilerine bakarsak, diğeri de muhalefet olmaktan memnun. Ya gol yoluna atılan pasları değerlendiremiyor, ya da defansa kapanıyor ve izleyicisine düzenli kalp krizi geçirten bir maç oynuyor. Ayrımcılığın altını çizeceğine, birleştirici olacağına, şehitler üzerinden popülist yaklaşımlar sergiliyor. Çağırılmadığı için gidemeyen kalanlar üzerinden açması gereken tartışmayı; ister ekmeğinin peşinde, ister vatan sevgisi yüzünden fark etmez, kendi gerekçeleriyle sınıra gidenler üzerinden yapıyor.

 

*

 

Olan memlekete oluyor. Sıklaşan sıklaşıyor. Herkes bir tribüne doluşuyor. Karşı tarafı anlamıyor, sevmiyor, hatta nefret ediyor.

 

Politikacının milletin hizmetkarı olduğunu, seçmezsek seçilemeyeceğini unutuyoruz. Sanki politika değil de futbol takımı taraftarıyız! Statları dolduruyoruz, tribünlerden bas bas bağırıyoruz: ‘yenilsen de, yensen de, taraftarın senleee!’

 

*

 

Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @anlatanadam

 

anlatanadam@gmail.com

Yazarın Tüm Yazıları