Tüfek, top, sınav, derbi

ERKEKSİNİZDİR.. Bazı değerler önemlidir sizin için.. Genç bir delikanlı iken bir topun peşinden koşmak.. Ya da bir kızı sevmek.. Veya kanıtlamak kendini ana-babanıza.. Kendi paranızı kazanmak.. Elinizdeki tek şeyle.. Bazen bir toptur bu, bazen bir piyano, bazen bir kalem..

* * *

İki film, üç maç izledim bu hafta.. Biri Türk yapımı, diğeri yabancı bir film.. Üç yerli maç.. Televizyonlardaki Avrupa liglerinden de köşe bucak kaçar oldum artık..

Brad Pitt’in isminden mi etkilendim yoksa Hürriyet Pazar’ın Keyif ekinde yazan Ömür Gedik’in anlatımı mı sürükledi bilinmez; Babil’e gittim bu hafta.. Ama önce Denizlispor-Fenerbahçe. Golsüz bir maç.. İki takım da geçen sezonun son maçını unutamamışlar. Gol atmaktan çok yemekten korkar durumdalar.

Maça çıkarken 83 pozisyonla ligin en üretken takımı Fenerbahçe.. Denizlispor karşısında tek akın yapabilmişler.. Bunda suçlu Zico mu, yoksa rakibi iyi analiz edip önlemlerini alan Hadzıbegiç mi başarılı? Koca bir 90 dakika, sadece gol olmadığı için bu fikre sıkışıp gidebiliyor.. Maç sonrası Yusuf’un gözlerinde, sözlerinde saklı çok şey aslında.. Abi, para değil her şey.. İş sahada bitiyor.. Yani milyon dolarları vermek, starları almak işin şovu aslında.. Garantisi değil.. Real Madrid de yapıyor bunu Inter de, Barcelona da.. Ama o kadar yıldızı aldıktan sonra bir türlü bu yıldızlar arasında iletişim köprüsünü kuramıyorlar.. Tıpkı Babil’deki genç Japon kız gibi yabancılaşıp gitmek üzere Carrusca Galatasaray’dan..

* * *

Futbol sadece bireysel beceri, taktik, teknik, mücadele, güç değil.. Öncelikle iletişim.. Önce saha dışında başlıyor her şey.. Sonra sahada şekilleniyor. İdmanlarda uygulananlar sahaya yansıyor. Babil’de de günümüz dünyasında iletişimin, iletişimsizliğin altı çiziliyor en sert şekilde..

Örneğin Fas’taki kardeşler arasında yaşanan problemler aktarılırken, küçücük bir köy odasında Fas Milli Takımı’nın posteri göze çarpıyor.. Filmin başrolünü oynayan iki küçük çocuğun seçimi sırasında "Fas Milli Takımı dünya şampiyonu olsa ne yapardınız?" sorusuna verdikleri tepki sonucu seçildiklerini öğrendim Ömür Gedik’in yazısından.. Ama o iki Faslı çocuğun ellerine verilen tüfeği yanlış kullandıkları zaman neler olabileceğini de görüyorsunuz aynı zamanda.. Ve dinler arasındaki dayanışmanın güzelliğini görüyorsunuz..

* * *

İkinci maçım İnönü’de.. Sivas rakibi olmuş Beşiktaş’ın.. 3 gün önce Fenerbahçe’yle oynamış Sivas.. Beşiktaş da 1 hafta sonra Fenerbahçe’yle oynayacak.. Tigana’yı bıraktım, yardımcısı atlasa gitse Sivas-Fenerbahçe maçına, iki rakibini birden çıplak gözle izlese daha yararlı olmaz mı takım için.. Balili-Mehmet Yıldız ikilisinin geniş alanda ne yaptıklarını görmezler mi? Ben haftada üç maç izlemeye çalışırken milyonlarca Euro alan Tigana, Zico, Gerets veya yardımcıları neden yetinir tek maçla anlamam ki?

* * *

İkinci filmim Sınav.. Ömer Faruk Sorak başarıyla kotarmış filmi.. Güldürürken ağlatan, iğnelerken düşündüren bir film.. Sınav’ın amacı kopya çekilmesinin ne kadar kötü bir şey olduğunu öğrencilere anlatmak.. Ama öyle güzel anlatılıyor ki, kopya çekme yöntemleri, uzun süre kopya çeken grubu hayran hayran izliyorsunuz..

Sınav; Van Damme’ı, Okan Bayülgen’i, Altan Erkekli’siyle iyi bir film. Gidin, izleyin.. Hele hele bir futbolcuysanız ve saha içinde kendinizi atmayı seviyorsanız, hayatın size sürekli kötülük yaptığını düşünüyorsanız mutlaka seyredin.. Film, derken derbiyi unuttuk.. Boş verin.. Bu devirde her gün derbi artık..

* * *

İki maç, iki film derken sıra geldi haftanın kremasına.. G.Saray değişik takım.. Hızlı oynuyorlar çünkü savunmayı sevmiyorlar. Topu alanda dolaştıracaklarına doğrudan rakip alana yönlendiriyorlar. Bir deplasman dönüşü, hakem üçlüsüyle sohbet etme şansı bulmuştum. Sordum, "Hangi takımın maçları sizi zorluyor?" diye.. Tempo olarak G.Saray’ın en hızlı futbol oynadığını söylediler.. Ondan sonra hangi hakemle karşılaşsam aynı yanıtı aldım...

Arda, bu ülkenin Tuncay, Gökdeniz ve Gökhan Zan’la birlikte Avrupa’da oynamaya yakın en yakın üç aday isminden biri. Eskiden Hagi’yi seyretmek için Galatasaray, Sergen’i görmek için Beşiktaş maçlarına giderdim.. Oğuz-Aykut hayranıydım. Şimdi eminim ki, yeni kuşak Tuncay-Arda ikilisine hayran yetişiyor.. Dilerim, bu ikili futbol dışındaki yönlerini de geliştirir Euro 2008’e damgalarını vururlar..

Kısacası; bazen bir maçla, bazen bir filmle, bazen bir futbolcuyla, bazen bir oyuncuyla doğru mesajı alıyorsunuz hayattan.. Ama inanın mutlaka alıyorsunuz..

Parreira’nın maçı

BU pazar bir derbi var. Öyle sıradan bir derbi değil yine.. Beşiktaş kaybederse puan farkı 9 olacak dile kolay.. F.Bahçe kaybederse derbi serisine yenilgiyle başlanacak, baltalar bilenecek.. Maç savunmaların maçı olabilir. Maç hatalı goller yiyen kalecilerin maçı olabilir. Maç İnönü’den gelen Tümer’le Kadıköy’ün Boğa’sı Nobre’nin maçı da olabilir. Ama maç aslında 2006 Dünya Kupası kadrosunu belirleyen Carlos Alberto Parreira’nın maçı olacak. Keşke bir yolu olsa da gelip bu maçı izleseydi. Çünkü, Ricardinho’ya çok güvendiği için Alex’i almadı Parreira.. Ve beklenmedik şekilde elenip gitti. Hem de ölü toplardan gol bulamadan.. Doğru dürüst Samba yapamadan.. Bir yandan 10 gol, 9 asistle Alex.. Diğer yandan tek gollü, tek asisti olan Ricardinho.. Bakalım bu kez istatistikler Parreira’dan yana olacak mı?

Frikik mi, o da ne?

GEÇEN
gün Sadi Kemal Yaşar, "Ne oldu usta" diye bir başlık attı ve Alex’in frikik gollerini unuttuğunu yazdı. Ben de dedim ki, "Bırakın Alex’i, bu sezon Üç Büyükler arasında frikik golü atan yok ki.." Aynı muhabbet Lig TV’deki Tam Saha programında da sürdü. Melih Şendil sordu, Halil Özer, "Sanırım Galatasaray en son Prates’le atmıştı" dedi.. Öyle ya da böyle Fenerbahçe belki Alex’le, Tümer’le, hatta Kezman ve Yozgatlı’yla bu sorunu çözmeye en yakın takım. Beşiktaş’ın, Gaziantep maçında da Delgado’nun frikiği üst direkten dönmüş, Bobo golü atmıştı. Galatasaray’da şimdilik vuruşların çoğunu Sabri yapıyor ve Liverpool direğinin yanına çarpan top hariç "tık" yok.. Bakalım Büyükler arasında ilk frikik golünü kim atacak?

Bir Alman gelmişti

EVET,
bir Alman gelmişti Fenerbahçe’ye.. 1993-94 sezonunda... Rıdvan Dilmen ve Tanju Çolak’ı kadro dışı bıraktığı için büyük eleştiri almıştı. Ama Rıdvan ondan bahsederken, "Fenerbahçe’ye gelen en iyi teknik adamlardan biri" der..

Bu isim, Holger Osieck.. Çok dinamik ve mücadeleci bir futbol oynatırdı Osieck. O takımın maestrosu Oğuz Çetin, şimdi Milli Takım’da ikinci adam.. O takımın gol kralı Bülent Uygun şimdi Sivasspor’un başında.. O takımın bir başka golcüsü Aykut Kocaman ligin en az yenilen takımının başında. O takımın kalecisi Bursaspor’da 2’de 2 yaptı. O takımın sağbeki İlker Yağcıoğlu Ankaragücü’nde Hikmet Karaman’ın yardımcısı olarak büyük bir çıkış yakaladı.

Evet, Osieck gitti ama onun takımında bir arada oynayan futbolcular şu anda ligi ele geçirmiş durumda. Ali Nail ve Feyyaz gibi Süper Lig’de teknik direktörlük yapmayı hedefleyen isimleri de sayarsak Alman hocanın nasıl bir miras bıraktığı açıkça görülüyor.
Yazarın Tüm Yazıları