Sarı lacivertli takımda bir Alex gerçeği var. Onunla kazanılan birçok başarı var. Şimdi Aragones onu oyundan almaya başlar, hatta hiç oynatmazsa ne olacak?
HER gittiğim yerde Aragones’in Fenerbahçe’de başarılı olup olamayacağı konuşuluyor. İspanya’yı Avrupa Şampiyonu yapan teknık adam, Raul’u kadroya almayışı, Torres,Xavi gibi yıldızları bile koşmadıklarını gördüğü an oyundan çıkarışı şimdiden tartışmaların odak konusu olmuş durumda.
Fenerbahçe’de bir Alex gerçeği var. Onunla kazanılan iki şampiyonluk, iki ikincilik.. Daha da önemlisi Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynama başarısı.. Alex, geride kalan 4 sezonda Fenerbahçe’nin ’olmazsa olmazı’ konumuna gelmiş durumda.. Şimdi Aragones onu oyundan almaya başlar, hatta hiç oynatmazsa ne olacak? Yanıt çok basit: Dünyada bu türlü restleşmelerin galibini sahada alacağınız sonuç belirler.. İster Aragones olun, ister Mourinho, isterseniz Scolari.. Yıldız oyunculardan bir veya birkaçını karşınıza almak büyük risktir.. Kazanmak istiyorsanız riske girmeli ama sizi yok edecek hamlelerden de uzak durmaya çalışmalı ve görev yaptığınız kulübün karakterini iyi analiz etmelisinizdir..
Bu ne mi demek? Ben Real Madrid ya da Barcelona’yı savunma ağırlıklı bir futbol anlayışıyla oynarlarken hiç hatırlamıyorum. Doğru ya da yanlış, ama Fenerbahçe’nin de salt amacı karşısındaki rakibi yenmek değildir. Taraftarınızı eğlendirmek, keyif verici hareketler yapan bir takım oluşturmak zorundasınızdır. O takımı tutan çocuklar için sahada top koşturan kahramanlar vardır. Platini, Zidane, Hagi, Sergen, Oğuz, Alex, Raul vardır..
* * *
’Kafasına çılgınlık girmemiş dahi yoktur’ der Aristo.. Euro 2008’de yaptıklarıyla ’dahi’ sınıfına sokulan Aragones’in İspanyası turnuvanın en keyifli futbolunu oynarken kupayı kazandı. Ama eksik ve tarihinin en zayıf kadrolarından birine sahip İtalya’yı yenemedi. Penaltılarda gülen taraf İtalya olsa o maçta Torres, Iniesta ve Xavi’yi oyundan alan Aragones ’asılacak adam’ ilan edilecekti büyük ihtimalle..
Fenerbahçe’nin kadrosu da bu ligi kazanacak güce sahip. Volkan- Gökhan, Edu, Lugano, R.Carlos- Kazım, Aurelio, Emre, Uğur- Alex, Semih onbiri ideale en yakın diziliş şu an. Aragones’in elinde ayrıca Kezman, Deivid, Güiza, Selçuk, Vederson, Önder gibi kaliteli isimler olacak. Bu kadro Aragones’e rağmen de ligi kazanabilir.. İspanyol teknik adamdan asıl beklenen 17 kez yaşanan mutluluğun tekrarlanması değil, geçen sezon yarım kalan büyük bir serüvenin tamamlanması..
Bunu yapabilecekse Aragones büyük bir beyindir Fenerbahçe için, yıldızlara rest çekmeyi sevdiği için değil!
Not: Çok büyük bir mutluluk yaşadıktan sonra dün hayata gözlerini kapayan Hasan Doğan’a Allah’tan rağmet, ailesine de baş sağlığı dilerim.
Beşiktaşlı olmak...
İNSANOĞLU kavga eder.. Doğasında vardır. Bu kavga bazen beyinde olur, bazen yürekte, bazen sözlerle, bazen de Beşiktaş’ın iki kaptanının yaptığı gibi yumruk yumruğa.. Kim haklı kim haksızın ötesinde Beşiktaş gibi saygın bir kurumu yaralayan tarihi bir olaya imza attı iki kaptan.. Onlar sonuçlarına katlanacak.. Ya kampa tam anlamıyla hakim olması gereken kişi Sinan Engin ne olacak?
Bir menajerin gözleri önünde olan böylesine büyük boyutlu bir olay, ’Biz senin menajerliğini tanımıyoruz’ anlamına gelmez mi? Ve biraz daha derine inildiğinde yerli futbolcular aylarca para alamazken yabancılara ödeme yapılmasının anlamı nedir?
Beşiktaşlılık duygusu şampiyon olamamayı, yıllarca kupa alamamayı kaldırır ama, kulübün büyüklüğüne gölge düşürenleri affetmez.. Bakarsınız iki kaptan kadro dışı bırakılmış, bakarsınız ’bir tribün sloganıyla’ ipiniz çekilivermiş!
Yorulmak olmaz!
G.SARAY, Lincoln’ü bütün olumsuzluklarına karşın kazanmaya çalışıyor. Geçen sezonki kötü performansını, sezon başındaki disiplinsiz davranışlarını unutma gayretinde.. Öte yandan sarı kırmızılı takımın geçmiş başarılarında büyük pay sahibi Hasan için, ’Gitsin mi, kalsın mı?’ oylamaları yapılıyor. Bu arada duydum ki, Hasan da kendini biraz koyuvermiş, göbek falan yapmış.. Hasan, biliyorum senin gibi mesleğinin zirvesine çıkmış insanların zor günleri çok daha zor geçer.. Senin adını Mısır’dan Amerika’ya, Almanya’dan Portekiz’e pekçok yerde duydum. Birçok meslektaşım ’Şimdi nerede?’ sorusunu sordular senin için.. Athena’nın bir şarkısı geldi aklıma senin yaşadıklarını düşünürken..
Bir gün düşsem başka gün kalkacağım,
Her defasında kafa üstü çakılacağım,
Yorulmak olmaz, yorulmak olmaz,
Bıkmadan, usanmadan devam yola!
Hürriyet treni
MUTLAKA takip ediyorsunuzdur.. Hürriyet’in 60.yıl treni Türkiye’nin en doğusundan başlayarak batıya doğru tarihi bir yolculuk yapacak. Kısmetse; Muş, Tatvan, Kayseri ve Adapazarı bölümlerinde ben de olacağım bu yolculuğun. Ama geçen ay Euro 2008’i izlerken İsviçre ve Avusturya arasında yaptığım tren yolculuklarında karşılaştığım tablo beni çok sevindirdi. Birlikte yolculuk yaptığım hemen tüm gazeteciler Hürriyet’i tanıyordu. Çoğu İstanbul’a en az bir kez gelmişti. Gelmeyenlerin ilk görmek istedikleri ülkelerin başında ise Türkiye vardı.. En az yarı finale kalmamız kadar mutlu etti o tren yolculukları beni.