Medyanın usta yorumcuları Anelka’yla Brezilyalılar ve Daum arasında problem olduğunu öne sürüyor. Oysa Fransız yıldız güçsüzlükten ve ruhsuzluktan sahada geziniyor. Tıpkı daha önceki kulüplerinde yaptığı gibi...
CANBartu.. Erman Toroğlu.. Attila Gökçe.. Onur Belge.. Ülke medyasının en önde gelen isimleri.. Ve bu isimler Fenerbahçe’nin Fransız yıldızı Anelka ile Brezilyalı futbolcuları arasında problem olduğunu ya da Daum’un Anelka’dan yeterince yararlanamadığını söylüyorlar..
Bu iddialara karşıyım... Ve karşı olurken iki tez atıyorum ortaya... Biri Anelka’nın Real Madrid’ten Arsenal’e, PSG’den Liverpool’a hiç de profesyonelce olmayan geçmişi.. İkincisi ise bu sezon başında sakatlığını öne sürerek hazırlık kampının bir gününe dahi katılmayışı...
Süper oyuncu
Anelka güçsüz.. Anelka ruhsuz.. Ama bazı özellikleri itibariyle Anelka dünya üzerinde çok az rastlanacak bir oyuncu... Topu ayağına aldığında çok rahat adam geçiyor... Ama adam geçip ne yapıyor? Yattara gibi kalecinin belini kırıp boş kaleye gol mü attırıyor?
Fatih Tekke gibi imkansız yerlere kafa uzatıp nefis goller mi atıyor?
Ümit Karan gibi bıkmadan usanmadan rakip onsekiz içinde diri bir şekilde pozisyon mu kovalıyor?
Nobre gibi ölümüne mücadele edip tekmeye kafa mı uzatıyor?
Tuncay gibi 90 dakika durmadan koşup rakip savunmayı allak bullak mı ediyor?
Geçmişteki Hakan Şükür gibi hava hakimiyeti mükemmel mi?
Hiçbiri...
Fenerbahçe maçlarını izleyen taraftarlar ya da medya mensupları biraz hafızalarını zorlasınlar.. Anelka’nın yatarak bir top aldığını hatırlayacaklar mı?
Devam edelim...
Diyarbakırspor maçı... Anelka’ya verilen iki pas var... Biri Alex, diğeri Aurelio. İki şut da auta gidiyor.. İkinci yarı Anelka çıkıyor, Tuncay forvete, Ümit, Tuncay’ın bölgesine gidiyor. Fenerbahçe 2-2’yi yakalıyor. Bir o kadar da pozisyon yakalıyor...
Rize maçında yok... ‘Sakatım’ diyor. Aslında Newcastle ile transfer görüşmeleri sürdüğü için oynamıyor.
Bir hafta sonra birden iyileşiyor. Samsun maçında sahada.. Maçın henüz ilk 10 dakikasında Alex bir kontra pozisyon yakalıyor. Topu kendi sahasında alıyor. Sağında Nobre kaleye daha yakın ve dikine bir koşu yapıyor. Anelka solda ve daha çarpraz..
Vuruşu zayıf
Ama Alex pas atmak için Anelka’yı seçiyor. Çünkü Nobre’nin topla koşu özelliği, Anelka kadar güçlü değil.. Anelka topu alıyor kaleciyle karşı karşıya kalıyor, ama vuruşu çok zayıf... Ali Uyanık’da kalıyor...
Bu kez ikinci yarı... Aurelio sağ içten bir top alıyor, Anelka’yla verkaça giriyor, sağ korner bayrağının oradan ortasını yapıyor. Nobre uçarak golünü atıyor..
Ve son not... Anelka o kadar güçsüz ki, MehmetYozgatlı’nın son dakikada attığı harika ara pasında savunmanın en gerisinden yürüyerek ofsayttan kurtulmaya çalışıyor. Ama bir o kadar da akıllı ki topa doğru hiç hareketlenmeyerek Alex’in golü atmasını sağlıyor.
Hazırlık kampına katılmadığı için 90 dakikayı çıkartacak veya 40 metrelik 15-20 depar atacak gücü yok. Topu alıyor, adamını geçiyor, son harekette yine topu eziyor.
İşte Anelka’nın özeti bu.. Ruhsuz ve güçsüz.. Kaliteli ve zeki..
Allah hem basına, hem taraftara, en çok da Daum’a Anelka konusunda kolaylık versin.
Alkışlarken acı çekmek
Beşiktaş- Diyarbakır maçındaki yazımdan sonra birçok e-mail aldım. ‘Neden Beşiktaş’ı bu kadar çabuk eleştiriyorsun’ diye...
Beşiktaş’ı eleştirmedim yazımda, Rıza Hoca’ya zarar vermek istemedim. Onunla bir hesabım da yok.. Röportaj istedim o geri çevirdi falan gibi kin duygusu güden bir gazeteci de değilim... Sadece Beşiktaş tribünlerinin takıma bakış açısını statta, çıplak gözle çok daha iyi gördüm...
Maalesef şu anda Beşiktaş camiasının üzerindeki en etkili güç, ne yönetim, ne teknik direktör, ne medya, ne futbolcu, ne de başka bir organ... Güç taraftar da... Özellikle de kapalı tribündeki zaman zaman muhteşem zaman zaman çılgın hale gelen taraftarda... Maçı alan da onlar, veren de... Takımı coşturan da onlar, strese sokan da...
Rıza Hoca bu taraftarı çok iyi tanıyor ve özellikle iç saha maçlarında geri düşmemeye çalışıyor. Ama bazen işler istediği gibi gitmiyor. Vaduz maçı, Diyarbakır maçı iki örnek...
Fenerbahçe derbisi ilk ciddi sınav... Rıza Hoca’nın bildiği yolda ilerlemesi şart. Benim, başkalarının sözlerine istediği kadar kulak verir ya da vermez. Ama takımı mücadele açısından götürdüğü yol doğru... Sonuna kadar oynayan, yenemiyorsan asla yenilme, diyen bir Beşiktaş var artık..
Ancak taktik açıdan üçlü savunma yapan, kanatlara çok yük bindiren, şişirme ortalara çok başvuran, Ailton’un önüne iyi toplar atamayan bir takım da Rıza Hoca’nın elinde...
Umarız Rıza Hoca sorunları çözer.. Çünkü Daum’u, Gerets’i alkışlamak kolay... Ama Rıza bir Türk.. Bazılarının eli alkışlarken acı çekiyor... O yüzden işi bir kat daha zor...
Artı 90’da gelebilir
Yarın Danimarka’yla oynayacağız. Açıkçası Fatih Terim’e ve ekibine sonuna kadar güveniyorum. Evet, alınmayan ve alınan futbolcular konusunda farklı fikirlere sahibim. Ama Türkiye’nin Danimarka’yı yenecek gücü olduğunu da biliyorum.
Yeter ki ligdeki mücadele unutulmasın. Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor artı 95’te attıkları gollerle puanlar aldılar. Fenerbahçe 3 maçtır yenilgiden maçı çeviriyor. Türkiye yenik duruma düşse bile umudu kesmek yok..