Hakan, Tanju Çolak’ın, Metin Oktay’ın rekorunu kırma telaşı içinde olmasa.. Gol atamadığı zaman dünyanın başına yıkıldığını düşünmese.. Hatalı pas atan arkadaşına, eski Hakan gibi, moral verse.. Eleştiriler karşısında küsmese.. O zaman Hakan’ın seyrine doyulmaz..
SAKARYASPOR, Bursaspor, Galatasaray, Torino, Galatasaray, İnter, Parma, Blackburn formalarını giymiş ve tekrar G.Saray’a dönmüş..
1993, 94, 97, 98, 99, 2000 ve 2006’da Türkiye Ligi’nde, 1993, 96, 99, 2000 ve 2005’te Türkiye Kupası’nda, 2003’te Parma’yla İtalya Kupası’nda şampiyonluk yaşamış..
2000 yılında Galatasaray’ın UEFA Kupası’nı kazanan kadrosunda yer almış.. 1997 yılında 38 gol atarak FIFA tarafından yılın golcüsü seçilmiş..
2002 Dünya Kupası üçüncülük maçında Güney Kore ağlarını 11. saniyede havalandırarak Dünya Kupası rekoru kırmış..
46 golle milli forma altında tüm zamanların en golcü ismi olmuş.. Onu 21 golle Lefter izlemiş..
36 golle Avrupa Kupaları’nda en golcü oyuncu unvanını da eline geçirmiş onun arkasındaki isim 15 gollü Metin Oktay olmuş..
Hakan 235 golle, 240 gollü Tanju Çolak’tan sonra tüm zamanların Türkiye 1. Ligi’nde en golcü futbolcusu unvanını da eline geçirmiş..
Milli futbolcu yine 214 golle Galatasaray tarihinin en golcü ikinci ismi ve Metin Oktay’ın rekorunu kırmaya sadece 3 golü kalmış..
Bütün bu rakamlar ilk anda Hakan’la ilgili aklımıza gelenler.. Bir de bunun dünyaya yansıması var.. Dünya Kupası’nda karşılaştığımız bir Amerikalı futbolseverin Türk olduğumuzu öğrenince ilk aklına gelen ismin Hakan Şükür oluşu örneğin.. Dünya üzerinde basılan birçok futbol kitabında Türkiye ile ilgili bölümlerinde onun adının bir şekilde geçmesi.. Hala Hakan’ı en popüler Türk futbolcusu kılıyor..
Ve nasıl ki G.Saray hangi kadroyla çıkarsa çıksın Avrupa kupalarında her rakip karşısında korku salıyor, telaşa düşürüyorsa Hakan da aynı etkiyi yapıyor.. Onu tutacak savunma oyuncusu telaşa düşüyor, panikliyor. Bu sezona bir bakın.. Hakan’lı G.Saray Boleslav’a iki maçta 6 atıyor.. Aynı Boleslav Ribery’li Marsilya’yı eliyor..
* * *
Bütün bunlar Hakan’ın artıları, kariyerindeki başarıları ve Türk futbolunun gelmiş geçmiş en büyük forveti olduğunun bir kanıtı.. Sadece rakamsal veriler değil, oyun tarzı da Türk futbolu için başlı başına bir ekol.. Hava toplarındaki hakimiyetiyle belki de dünyanın en iyi forvetlerinden biri.. Kolay kolay sakatlanmaz.. İdman kaçırmaz.. Kulübünü sever.. Gençlere iyi örnek olur.. Ama Hakan öyle bir noktada ki her teknik adam için giyotin gibi bir futbolcu.. Kadroya almazsanız ve kaybederseniz "Neden Hakan yok?" en çok sorulan soru..
Oynatır ve kaybederseniz, "Neden alıyorsunuz?" sorusu en çok sorulan soru..
Ve Hagi için de, Şenol Güneş için de, Ersun Yanal için de, Gerets için de, Terim için de aynı senaryo geçerli..
Hagi Gençlerbirliği maçında onu oyunda aldı ve 2-1 kaybetti.. Hakan çıkarken kaptanlık pazubantını yere atınca Rumen çalıştırıcı hedef tahtası haline geldi.. Hagi’nin taktik anlamda Hakan’ı çıkarması yanlıştı ama Hakan haklıyken haksız duruma düşecek bir eylem yaptı..Yanal onu oyun sistemine uymadığı için kadroya davet etmedi.. (Gerekçesi böyleydi) Ukrayna’ya kaybedip, Yunanistan’ı yenemeyince görevi Terim’e devretti.
Gerets Hakan’ı bazen yedek oturtmaya çalıştı.. Ama Hakan buna tepki gösterip, örneğin Bordeaux maçında affını istedi..
Ve son olarak Fatih Terim, formsuz bir döneminde Hakan’ı Milli Takım kadrosuna aldığı için eleştirilerle karşılaşmaya başladı. Bu eleştirilere de haddinden fazla tepki gösterdi..
* * *
Bu gece Terim için de Hakan için de çok önemli bir gece.. Ama bu gece sadece onların kariyerleri, başarıları, seçimleri için önemli değil.. Bu gece dünya üzerindeki tüm Türkler için önemli bir gece..
Bu gece 2002’de dünya üçüncüsü olduğumuzda New York’ta, Frankfurt’ta, Moskova’da, Berlin’de, Londra’da, dünyanın diğer bütün şehirlerinde bayram yapan Türkler için önemli bir gece..
Futbol bizim ulusal bütünlüğümüz için son derece önemli bir olgu.. Bir milli maçı kazandığımız zaman yaşadığımız keyif çok büyük.. Terim artık bunun bilincine varmalı.. Hakaret içermeyen her türlü eleştiri ve soruya açık olmalı..
Hakan’lı ve Hakan’sız bu takıma maç kazandırmanın formüllerini üretmeli.. Örneğin deplasmanlarda ve üzerimize gelen takımlara karşı Nihat gibi, Fatih gibi, Tuncay gibi hızlı adamlarla oynarken, kapanan takımlara karşı Hakan silahını daha öne çıkarmalı..
Hakan bazen oyuna sonradan girebilmeli.. Bazen çıkabilmeli.. Trabzonspor’da müthiş bir form grafiği çizen Ersen Martin onun iyi bir alternatifi olarak bu takıma yerleştirilmeli..
* * *
Hakan, Tanju Çolak’ın, Metin Oktay’ın rekorunu kırma telaşı içinde olmasa.. Gol atamadığı her pozisyon sonrası dünyanın başına yıkıldığını düşünmese.. Hatalı pas atan arkadaşına, eski Hakan gibi, biraz moral verse.. Eleştiriler karşısında küsmese.. İşte o zaman Hakan’ın seyrine doyulmaz..
Hakan artık Hakan’a karşı oynuyor.. Milli Takım’ı bırakıp bırakmama kararı da, futboldan kopma anı da ona kalmış..
Önce Macarlar Hakan.. Ardından Moldova.. Unutma, seni tutacak stoperlerin ayakları titriyor şu anda.. Gol atmayı, pas vermeyi, kendini kanıtlamayı bırak Hakan.. Yukarıdaki rakamları dünya biliyor zaten.. Oynadığın oyundan zevk almaya bak..
Göreceksin her şey daha güzel olacak..
Aramıza hoşgeldiniz
ÜÇ Büyükler’in oyun sistemine yönelik önemli eleştiriler var.. Biz spor yazarlarının kaleminden, en çok eleştiri alan kişiler de Zico, Gerets, Tigana.. Ancak artık sadece spor yazarları eleştirmiyor onları.. İş futbolculara gitmeye başladı.. Daha önce Ümit Özat, "Savunma sadece savunma oyuncularının işi değildir, takım olarak savunma yapmalıyız" dedi.. Gökhan Zan çok benzer cümlelerle Tigana’yı suçladı.. İbrahim Toraman Erciyes maçı sonrası hem teknik direktörü hem arkadaşları için ağır ifadeler kullandı..
Ardından Kezman, gelir gelmez bir teşhis koydu ve "Bu tempoyla işimiz çok zor.Belki Türkiye’de işler iyi gider ama Avrupa’da sonuç alınmaz" yorumunu yaptı.. Galatasaray’da Hasan Şaş da kaybettikleri maçlar sonrası sıkıntıyı dile getirip üstü kapalı Gerets’i eleştirdi.
Son olarak Alex işi biraz daha resmileştirdi.. "Oynadığımız futbolla pozisyon üretemiyoruz" diye yazdı, kendi internet sitesinde..
O zaman ben de karar verdim.. Artık Zico’yu, Tigana’yı, Gerets’i eleştirmeyeceğim.. Takımla, sistemle, oyuncu değişiklikleriyle ilgili düşündüklerimi doğrudan Alex’e, İbrahim’e, Hasan’a yönelteceğim.. Hatta internet sitelerine e-mail atıp gelen yanıtı sizlerle paylaşacağım..
Bakalım yazılandan rahatsız olan yöneticilerin tavrı o zaman ne olacak?
Bir ilk olacak...
ŞENESErzik’in bu ülkeye kazandırdıkları saymakla bitmez. Türkiye’yi uluslar arası arenada temsil etmedeki başarısı 2005 Şampiyonlar Ligi finalinin alınışı bunların ilk akla gelenleri.. 2009 UEFA finalinin Kadıköy’e kazandırılmasının altında da onun payı büyük.. Şenes Bey’e ülke olarak teşekkür borçluyuz..
Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy döneminde de hem kulüpler hem de milli takım düzeyinde önemli başarılar kazandık. Aziz Yıldırım da Fenerbahçe’ye kurumsal kişilik kazandırması, tesisleşme yolundaki adımlarıyla önemli bir isim..
Özellikle 2009 UEFA Kupası finalinin Türkiye’ye getirilmesinde bu üç ismin ortak çabasının büyük rolü olduğunu öğrendim. Stat yapılırken Aziz Yıldırım, Şenes Erzik’e danışıyor.. "Acaba Fikirtepe’ye mi yapsak bu stadı?" Erzik diyor ki, "Hayır başkan burası çok uygun.. Siz bu stadı yapın. Ben de size UEFA finali sözü veriyorum.."
Bu arada Futbol Federasyonu da başvurusunu yapıyor.. Ve final Kadıköy’e alınıyor.. Bir ara Federasyon’la Fenerbahçe arasındaki problemler yüzünden Fenerbahçe talebini geri çekmeyi düşünüyor ama başkan Yıldırım bu kararından vazgeçiyor..
Ardından UEFA 5 ülke arasından tercihini Şükrü Saracoğlu Stadı’ndan yana kullanıyor.. Bu seçimin çok önemli bir başka yönü de var.. Şenes Erzik hatırlattı.. İlk kez bir Avrupa kupası finali Asya kıtasında oynanacak.. Ve ülkemiz bir ilke gerçekleştirmiş olacak..