BIRAKIN spor yazarlarını, eski teknik adamları, futbolu yeni bırakmış futbolcuları sokaktaki adam bile aynı şeyi söylüyor ve düşünüyordu..
Nasıl olur da Servet-Gökhan ikilisi yan yana oynardı? Ve nasıl olur da uluslararası bir turnuvaya katılacak takımımızın ilk onbirinde "hedef santrfor" bulunmazdı?
Bu iki kritik sorunun eşliğinde başlayan maç Portekiz’in etkili atakları, bizim ise "olursa" niteliğindeki hücumlarımızla geçti..
Topu bu kadar iyi saklayan, kanatlara yayan, iyi paslaşan bir oyuncu topluluğu "bitirici" sıkıntısı çekince Portekiz fazla da yorulmadan kalemize gelmeye başladı..
21 Mayıs’ta Moskova’da Cech’i avlarken yıldızlaşan ve sol kanatta fırtınalar estiren C.Ronaldo’yu ısrarla sağ kanatta oynatan Scolari bir anlamda takımının gücünü de, hızını da sınırlıyordu..
Ama bu hatasını çabuk fark etti adı Chelsea’den Fenerbahçe’ye birçok kulüple anılan Brezilyalı çalıştırıcı.. Yıldızını sola çeker çekmez göbeğimizdeki aksaklık daha da göze battı.. Gökhan’ın üst üste yaptığı hataların bazılarını arkadaşları önledi, bazılarını da direkler.. Gökhan sakatlanınca ondan çok daha çabuk olan Emre Güngör’ün oyuna girmesini umut ettim açıkçası.. Çünkü savunmamızdaki "ağır abi" kontenjanını zaten Servet dolduruyordu.. Kanatlardaki Hamit-Hakan ikilisi bütün iyi niyetlerine karşın hem kulvarlarını kapatıp, hem de ters kademe yapacak kadar çabuk değillerdi.. Yapamadılar da zaten..
Portekiz’in hakkıydı
Pepe’nin ofsayta takılan golü, Nuno Gomez ve Ronaldo’nun direkten dönen şutları derken, "bu şansla puanı kapacağız" havası esmeye başlamıştı bizim tribünlerde.. Biraz Kazım çırpınıyordu gol için.. Diğer umutlarımız; başta Tuncay ve Nihat olmak üzere "kötü günümüzdeyiz" diye bağırıyorlardı..
Kaleyi bulan "ilk" şutumuzu ilk yarının son saniyesinde çeken Mevlüt yoktu sahada.. Onun yerine Semih olması gerekirken Sabri vardı.. Gereğinden fazla "kontrollü" oynuyorduk artık..
Ve gereğinden fazla gol kaçıran Portekiz mükemmel bir paslaşma zinciri sonrası golünü buldu.. Ama topu içeri bırakan oyuncunun bir stoper oluşu işin en acı yanıydı..
Semih’in girişinden sonra topu daha fazla kanatlara yaymaya çalıştık.. Sabri ve Kazım’ın ortalarından "umut" aradık.. Ama maçın hakkı Portekiz’indi zaten, oynayan onlardı, ikinci golü atan da, kazanan da onlar oldu.. Önceki gün Scolari ve Terim’in basın toplantıları vardı.. Terim kendi normalinin ve doğasının ötesinde neşeli, esprili bir görüntü çizdi.. Gereğinden fazlaydı hocam! Tıpkı dünkü maçta oyunun kontrolünü gereğinden fazla rakibe bıraktığımız gibi..
Tıpkı Hakan’sızlık kararını alırken, Yıldıray’ı ilk onbir deneyip evine yollarken yaptığınız gibi.. Gereğinden fazlaydı!