Paylaş
Saçlarını benim için tarayacaksın, benim için giyineceksin, benim için soyunacaksın ve benim en sevdiğim yemeği yapmaya başlayacaksın. Malzemesi biraz karışık. Kıvamını tutturmak biraz zor. Ama başarırsan en sevdiğim yemeği yapmayı, beni çok mutlu edeceksin. Haydi başlayalım ne dersin?
* * *
Belki babandan kalma bir duygu bu, belki amcandan, belki de dayından. Bir tutam aşkı alıp önce tadacaksın. İstediğin kıvama geldiğine inanırsan eğer, ellerinle yoğuracaksın hamurunu. Hiçbir art düşünce katmadan içine, büyüteceksin kalbinde. Karda, yağmurda, kavurucu sıcakta.
Sevgiyle bir süre ısıtıp gazete sayfalarında fırınlayacaksın. Sevdiğin yazarları okurken, benimle ilgili başlıklarla çığlık atacaksın. Televizyon başında hop oturup hop kaldıracağım seni.
Sonra üzerinde sabır dolaştıracaksın. 27 yıl bekletsem de seni bir kupa için yine de güzel anılarla dilimleyeceksin malzemeni, özenerek. Her dilimi doyasıya koklayacaksın. Her rakibe saygı duyacaksın.
Beni yönetenlere en kızgın anında biraz şaşkınlık tozu serpeceksin yemeğin üstüne. Anelka’yı, Ortega’yı, R.Carlos’u o formanın içinde gördüğünde kızgınlık yerini şaşkınlığa bırakacak çünkü.
Tadını çıkaracaksın
Soğumaya başlarsa soğutmayacaksın. Yenilgilerde ayakta kalmaya çalışacaksın. Bileceksin ki en çok o anlarda sana ihtiyacım var benim.
Korku biberi dolaştıracaksın yanında, Alex’i, Volkan’ı, Emre’yi, Lugano’yu, Gökhan’ı kıskanırsan başkalarından.
Sonra...
* * *
Sonra yavaş yavaş başlayacaksın yemeğin tadını çıkarmaya. Yanında mutluluk şarabı bir kadeh. Tatlı olarak Cannes ’da güzel smaçlar izlemeyi öneririm sana. Veya korka korka çıktığın bir Şampiyonlar Ligi yolculuğunda yudumlamak geçmişimi. Farkına varmak büyüklüğümün.
Bazen öfkeden çıldıracak, çok kızacaksın bana. Sonra durup düşündüğünde, anlamaya çalıştığında beni ne kadar sevdiğini fark edeceksin. Yine her maçıma koşup geleceksin.
Kendinden geçince yemeğin güzelliğinden, içkinin etkisinden ve tatlının lezzetinden... Allah’a dua edeceksin bir gün Avrupa’nın en büyük kupasını sana hediye etmem için.
* * *
Ve uyanacaksın. Yine o yemeği yapmaya başlayacaksın.
Her gün, her gece. Her hafta, her ay. Ve her yıl. Ve her zaman. Her yerde.
Ama, unutma. Yanında bir damla su bulundur. Şampiyonlar Ligi kupasını sana armağan ettiğim gün gözlerinden süzülsün, aksın. Üstündeki güzel renklere.
Boş zamanda hayal et
Nerede mi yemeli bu yemeği? Belki Sevilla ’da bir sahil lokantasında. Belki Kadıköy ’de küçük bir hamburgercide. Belki Üsküdar’da bir kokoreççide. Belki Madrid’te, belki Barcelona’da, belki Urfa’da. Ya da her 19 Temmuz akşamı Cadde’de.
* * *
Bakacaksın, hızla geçmiş yıllar. İki renk girmiş hayatına. Hayal ettiğin veya edemeyeceğin birçok şey yaşatmış sana.
O yüzden her boş zamanında hayal et, hayallerini zorla ve iste benden. Gerçekleşmemiş bir hayalin kalırsa bozulur sihri
çünkü. Ben sana hayal edemeyeceğin hayalleri kurdurtmak için varım.
* * *
Bazen asker Mehmet, bazen polis Ahmet, bazen doktor Ayşe, bazen simitçi Arif, bazen öğrenci Hande, bazen yazar İslam’sın sen. Adın taraftar senin.
Ben mi kimim! Bazen kaptan Alex, bazen kral Aykut, bazen İmparator Oğuz’um. Üç sayı atarken İbo olurum. Smaç vururken Gamova. Ribauntlara Mirsad’la çıkarım, yetmezse Nevriye ile destek olurum. Kürekten, masa tenisinden, atletizmden, bokstan, yelkenden, yüzmeden de anlarım. En sevdiğim yemeği, şampiyonluk yemeğini seninle Kadıköy’de yemeye bayılırım. Beni çocukluğundan beri çok iyi tanıyorsun.
Evet, ben Fenerbahçe’yim!
Paylaş