ÖNCE Ankara, sonra Kadıköy, dün de Rize... Bir takım bu kadar gol kaçırmaz. Bu kadar gol kaçırırsa, bırakın şampiyonluğu, şampiyonluk yarışının içinde bile kalamaz.
10. dakika Alex, 11’de Semih, 20’de Nobre, 33’te Semih, 39’da Aurelio. F.Bahçe iyi oynayıp, organize olduğu koca bir 45 dakikada rakibine gol atamıyor, üstüne üstlük 3 oyuncusunun acemice yaptırdığı bir penaltıyla ilk yarıyı yenik kapıyor.
Bütün dünya liglerini telvizyon sayesinde izliyoruz. Artık futbolda rakip kaleye karşı topu alıp çok rahat hareketlerle kaleye inen forvetler yok. Savunmaların arasında tek vuruşlar yapan fırsatçı, akıllı, vuruş tekniği mükemmel oyuncular var. Bakın Beşiktaş’a, iki maçta kaç pozisyon yakaladı, kaçını attı? Ailton gibi neredeyse yüzde 70 bir oranla oynayan golcüsü var.
Kuralları bilmiyoruz
Fenerbahçe’nin böyle bir golcüsü yok. İkinci yarının hemen başında Nobre ve Semih’le gelen goller, hem çok arayış içinde olmaktan, hem de rakip savunmanın gerçek anlamda kötülüğünden kaynaklanıyordu.
Maçın içerisinde ilginç anlar da vardı. Seyircinin çoğunluğu auttan gelen topun ofsayt olmayacağını bilmediği için, 33. dakikada Nobre-Semih ikilisiyle gelişen böyle bir akına büyük tepki gösterdiler. Aslında hakemler dün iki takımdan da daha iyiydi. Fazla hata yapmadılar, maçın temposunu yüksek tutmaya çalıştılar.
En iyisi Appiah’tı
Hakemlerden kötü olanlara gelince... Sahada dokunulmazlığı olan bir Alex vardı. Kabul... Ne zaman ne yapacağı belli değil. Bazen sizi kurtarıyor. Ama o vakti bekleyinceye kadar da takımın el freni oluyor. Bu Alex’li F.Bahçe ne Avrupa’da, ne ligde can yakamaz. Alex değişir, koşmaya başlar, biraz olsun kıpırdanır, geçen sezonki halini hatırlatır, o başka...
Sahanın en iyisi, Appiah’tı. Gerçi yaptığı bir pas hatasıyla rakibe bir gol pozisyonu verdi ama saha içinde koşmadık yer bırakmadı. Sürekli arkadaşlarından destek istedi, kademeye girdi, kafaya yükseldi. En önemlisi, F.Bahçe’nin oyun direnci düştüğü anda ayakta kalan ilk isim oldu.