‘Uğur Yücel film çekiyor’ haberini duyduğumdan bu yana ortaya nasıl bir şey çıkacağını merak ediyordum. Nedense Uğur Yücel’in bu işi yüzüne gözüne bulaştıracağını düşünüyordum.
Yazı Tura’ya böyle bir önyargıyla ve beklentim son derece düşük olarak gittim. Yazı Tura bittiğinde bir süre yutkundum, çevreme bakındım, yerimden kalkıp kalkmamakta tereddüt ettim. Etkilendim Yazı Tura’dan.
Yazı Tura’nın içimde yarattığı ‘gerçeklik’ duygusuyla aramızda dolaşan binlerce gazinin acısını içimde hissettim. Hálá da hissediyorum. Uğur Yücel’in sanırım yapmak istediği buydu. Türkiye’nin hálá yaşanan savaş acılarıyla bizi yüzleştirmek, sorumluluğa davet etmek, umursamazlıktan umursamaya geçişi sağlamak. Uğur Yücel çok başarılı olmuş.
Uğur Yücel Yazı Tura’ya ‘politik sinema’ demiyor ama Yazı Tura dibine kadar politik sinema. Savaşa karşı olmak bir ‘politika’ değil midir? Yazı Tura savaşa karşı bir yan almıyor mu? Alıyor. Peki o zaman Yazı Tura politik sinema değilse biz neye politik sinema diyeceğiz? Yazı Tura 1999 yılında geçiyor. Yazı Tura bize Güneydoğu’da birlikte askerlik yapıp memleketlerine dönen Şeytan Rıdvan (Olgun Şimşek) ve Hayalet Cevher’in (Kenan İmirzalıoğlu) dramını yaşatıyor.
Yazı Tura’da araya sıkıştırılmış iki öykü daha var ama senaryosu esas olarak bu iki gazinin öyküsü üzerine kurulmuş. Biri futbolcu olmak isteyen ama mayına basıp ayağını kaybeden Şeytan Rıdvan, diğeri geleceğini büfe açmaya bağlayan ama askerlik yaparken işitme kaybına uğrayan Hayalet Cevher. ‘Ya çıkarsa?’ diye bindikleri askerlik vagonunda Türkiye adına büyük ikramiyeyi kazanan iki kişi.
Şeytan Rıdvan ve Hayalet Cevher... Bizler için savaşıp, savaşın izlerini içinde taşıyan ve tutunamayanlar... Kenan İmirzalıoğlu’nu Hayalet Cevher rolünde çok başarılı buldum. Umarım oyunculuğunu çeşitlendirme yeteneğine sahiptir.
Teknik açıdan bakacak olursak Uğur Yücel’in gerçeklik duygusunu vermek üzere kullandığı hareketli kamera tekniği ve dijital efektler oldukça etkili. Burada Uğur Yücel’e ‘Önce zorunlu hareketleri becerseydin de sonra artistik hareketlere geçseydin’ demenin bir gereği yok. Uğur Yücel bütçesi içinde farklı teknikleri denemiş, elde ettiği sonuç da oldukça başarılı.
Kendi adıma, ondan kuşku duyduğum için özür dilerim. Yazı Tura’yla Türkiye çok iyi bir yönetmen kazanmış. Yazı Tura’ya mutlaka gidin, Türkiye’nin acılarını içinizde hissedin. İnsan olmanın keyfine varın.
İran gezisinden son notlar
İran’da en zorlandığım şey kredi kartının geçmemesi oldu. Ne kadar alışmışım kredi kartı olayına. İran hükümeti şu kredi kartı işini bir daha düşünse çok iyi olur. Bir ülke ‘kapalı bir toplum’ bile olsa hálá kredi kartına kapalı olması çok ayıp. İnsanın canı bir şey istiyor alamıyor. Ben de ne diyorum değil mi? Kredi kartı olayı başlasa İran zaten açık toplum olur, bir daha da İran’ı kimse toplayamaz. Değil mi ama?
İran’da Şah dönemine ait birçok sarayı gezdik. Hiç etkilenmedim. Hepsi de çok bakımsız. İran’ın İslami Cumhuriyeti geçmiş dönemi yok saymış adeta. Madem sahip çıkmayacaksın, bakım yapmayacaksın niye Şah’ın saraylarını ziyarete açarsın ki! Kapat, yık, yerine hipermarket yap, niye korkuyorsun ki? Kimden?
İran’da siyah çarşaflı kadın da çok, saçını eğreti örtüyormuş gibi yapan kadın da... Örtüyü giyiminin estetik bir unsuru yapan bir kadın da... İslam polisi sesini şimdilik çıkarmıyormuş. Ancak her an karışma olasılığının olduğu da söyleniyor. Bence zor. İran’da kadın bir değişim sürecini yaşıyor ve İranlı yöneticilerin bu değişimin karşısında durmaları zor.
İran’da Türkçe bilen ne kadar çok insan var ve çoğunluk da Türk televizyonlarını izlediklerini söylüyorlar. Kulaklarıma inanamadım.
İran’da en beğendiğim mağazalardan biri bir kuruyemişçi mağazası oldu. İranlılar kuruyemiş işini sanat haline getirmişler. Mandalina kabuğunu bile kurutup kuruyemişçide satıyorlar. İthalatçılara duyurular.
İran’ın en çok satan gazetesi Hemşehri. Farsça yayınlanıyor ve 500 bin tirajı var. İkinci sırada 360 bin tirajlı İran Daily var, dili İngilizce. Ancak bu tirajlara güvenilmiyor. Gazeteler tiraja göre devlet yardımı aldıkları için bir takım ‘şişirme’ operasyonları olduğu söyleniyor.
İran’daki Türk elçimiz Bozkurt Eren. Biz orada iken Bozkurt Eren görevdeydi. Bu nedenle kafilemize verilen mükemmel yemekte bize Zeynep Eren eşlik etti. İran’daki elçilik malikanemizi çok beğendim. Kocaman bir bahçesi var. Malikane Atatürk İran’a gelmeden hemen önce kısa sürede yapılmış. Yemeği bahçede yedik. Çok güzel bir yemekti. Türk konukseverliğinin elçiliklerimizde böylesine yaşatılması beni çok mutlu etti. Bozkurt Eren’e ve sevgili eşi Zeynep Eren’e buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. Bu arada yemekte Türk rakısı içtiğimizi de anımsatayım.
CUMA İTİRAFI
Otoparkta; Cinsiyet: Erkek; Yaş: 32; İl: Ankara
Çeşitli nedenlerden ötürü arabada sevişmek zorunda olanlar için birkaç tavsiye. Gazi Hastanesi otoparkı 23.00’ten sonra çok uygun. Beğendik otoparkı saat 20.00 ile 21.00 arası riskli ama eğlenceli. Beğendik’in hemen altında Büyükşehir Belediyesi otoparkı var. F katı dip köşelerde yer bulunursa günün her saati hem de uzun süreliğine rahat. Maltepe Çokkatlı Otoparkı’nda 21.00’den sonra in cin top oynuyor. Sıhhıye Çokkatlı Otoparkı da 21.00’den sonra en üst katında gökyüzünü seyrederek romantik bir gece için ideal. Bunlar başlarda yer bulamadığım için keşfettiğim mekanlardı. Fakat şimdi eğlence için tercih ediyorum. Bugünlerde hedefim Hipodrom’daki Migros Otoparkı. Henüz zayıf bir noktasını bulamadım. Ama azimliyim. Yorum: Arkadaşımız biraz gerilerde kalmış. Artık duran arabada sevişmek oldukça demode bir şey. Varsa ‘giden arabada nasıl sevişilir’ itirafı onu alalım. Yoksa ben bazı önerilerde bulunabilirim!
CUMA LAKIRDISI
Bir Alman şarabını sirkeden nasıl ayırırsınız? Etiketine bakarak.Mark Twain
Poptirinam: Rafet yeniden gözüme girdi
Rafet El Roman’ı bir aralar dinlerdim. Sonra kendini tekrar ettiği için uzaklaştım. ‘Adı üzerinde, pop kendini tabii ki tekrar edecek’ diyebilirsiniz. Ben öyle düşünmüyorum. Bir popçunun en fazla dikkat etmesi gereken şey kendini tekrarlamama konusu. Mümkün olduğunca aynı tür tınılardan, aynı tür söyleyişlerden kaçınmayan popçunun ömrü ne yazık ki kısa oluyor. Rafet El Roman’ın ömrünün de kısaldığını düşünmüştüm. Yanılmışım. Rafet son albümü ‘Sürgün’le farklı bir çıkış yaptı ve beni yeniden kazandı. Yalancı Şahidim ve Sürgün son bir aydır en çok dinlediğim şarkılar. Hissederek söylemiş Rafet Sürgün’de... Bu farklılık da onu daha samimi yapmış, ayrılmış eski albümlerinden yeni bir dünyaya yol almaya başlamış. Umarım Rafet’in bu çıkışı devam eder. Rafet’in sesini çok seviyorum. Onu unutmak istemiyorum. Yoksa Sürgün mutlaka edinin.