Sigorta sektöründe savaş sinyalleri

‘‘Bireysel Emeklilik’’ pazarından pay almak isteyen sigorta şirketleri, reklamsız farklılaşamayacaklarını sonunda anlamış olacaklar, birbiri ardına reklam yapmaya başladılar.

Böyle bir durumda ben ne merak ederim?

Evet, ‘sigorta marka ligini’ merak ederim. Dünyanın ve Türkiye'nin önemli araştırma şirketlerinden, Taylor Nelson Sofres (TNS) ünlü trendpoll araştırmasında, sadece bizim için, ‘‘Aklınıza gelen ilk üç sigorta şirketi nedir?’’ sorusunu sordu.

Bu araştırma, Türkiye temsili 18 yaş üstü 2.039 kişi ile yapılıyor. Deneklerin yüzde 69'u (1.404 kişi) en az bir sigorta şirketinin ismini anımsayabildi.

Anlayacağınız deneklerin yüzde 31'i hiçbir şirketin ismini anımsayamadı. Bence bu sonuç bile durup düşünülecek bir sonuç.

Sigorta şiketleri bir araya gelip ‘ortak’ reklam yapmanın yollarını arasalar iyi olur. Ne konuda mı reklam yapacaklar? Tabi ki genel olarak sigortalanma bilinci konusunda, başka ne olabilir?

Marka ligi sonuçlarımıza göre, Türkiye'de ‘sigorta deyince’ ilk akla gelen, Anadolu Sigorta (Yüzde 39). Daha sonra sırayı yüzde 34,8 ile yine bir Anadolu markası alıyor, Anadolu Hayat. Bana Anadolu markası altında böyle iki marka olması doğru gelmiyor ama marka sahiplerinin bu ayrımı sürdürmekte eminim haklı bir nedenleri vardır.

Üçüncü sırada Ak Sigorta var (Yüzde 28,5, henüz Ak Hayat'a rastlamamış olmak ilginç!), dördüncü sırada ise Axa Oyak (Yüzde 27,6). Yine ilginç bir sonuç deneklerin yüzde 13,7 sadece Oyak Sigorta'dan söz ediyor, Axa'dan söz etmiyor.

Anlayacağınız sigorta şirketleri bugüne kadar kurumsal kimlik sorunlarını çözememenin, daha doğrusu kurumsal kimliklerini iyi yönetememenin cezasını çekiyorlar.

Beşinci sırada bulunan Başak Sigorta ile altıncı sırada bulunan Güneş Sigorta ve yedinci sırada bulunan İsviçre Sigorta dışında anımsanma oranı açışından yüzde 10'un üstüne çıkabilen sigorta şirketi bulunmuyor.

Yani?

Yanisi şu, eğer diğer sigorta şirketlerinden bireysel emeklilik pazarına göz dikenler varsa, vakit geçirmeksiniz varlıklarını hissettirseler iyi olur. Atı alan üsküdarı geçmek üzere de... Haksız mıyım?

Reklam Yaz Okulu yarın başlıyor


Reklamcılık Vakfı ve Reklamcılar Derneği'nin birlikte düzenledikleri Reklam Yaz Okulu başlıyor.

Vakıf Başkanı Faruk Kaptan'ı ve Vakıf yönetim kurulu üyesi Sevgi Tuncel'i, üç yıl gibi kısa bir sürede yaz okulunu başarıyla markalaştırdıkları için buradan kutlamak istiyorum.

Kısıtlı olanakları büyük bir özveriyle bir araya getirip, hoş bir reklam eğitimi ortaya çıkardılar her ikisi de kutlanmayı hakediyorlar.

Reklam Yaz Okulu'nda üç hafta boyunca yoğun dersler olacak. Reklamcılık mesleğine girmek isteyenler bu meslekle ilgili her türlü ayrıntıyı enine boyuna öğrenecekler. Hem de yaz kampı ortamında... Takımlar oluşturup bir reklam kampanyası üzerinde çalışarak...

Hocalar da süper... Reklamcılar var, akademisyenler var... Türkiye'nin en ünlü, en deneyimli, en yetenekli, en uçuk reklamcıları ile tanışmak istemiyor musunuz?

Hiçbirşey kaçmış değil. Yarın sabah dokuzdan önce İstanbul Ortaköy'deki Feriye tesislerine gelir, kaydınızı olursanız siz de hemen derslere başlarsınız.

Ben de orada olacağım. Reklamcılık üzerine çok güzel de bir panel var. Bütün gazeteciler de davetli... Kaçırmayın.

Kırmızı'ya sahip çıkalım!


ÖĞrenciliğimden beri bu kadar uzun süre Amerika'da kalmamıştım. Süre uzun olunca Amerikan medyası ile fazla haşır neşir oldum. Ne farkettim biliyor musunuz? Amerika'nın hem ulusal hem eyalet gazetelerindeki reklamlar çok ama çok daha fazla yaratıcı olmaya başlamış. Kesinlikle bir on beş yıl önce böyle değildi!

New York Times ve The Wall Street Journal'i bir yana bırakalım. USA Today'daki reklamlar bile daha bir durdurucu, daha bir okutucu, daha bir eğlenceli hale gelmiş. Hatta iddia ediyorum, Amerika'da gazete reklamları, yaratıcılıkta televizyon reklamlarını geçmiş!

Türkiye'de de olması gereken de bu işte! Gazete ve dergi reklamlarının üretim sürecinde en az televizyon reklamlarının üretim sürecinde olduğu gibi titizlenmek gerekir.

Aksi takdirde basının gerçek gücünü hissedemeyen reklamveren bu ortamdan uzaklaşır. İletişim sorununu başka ortamlarla çözmeye kalkar. Ne kadar yanlış! Reklamcı, reklamveren ve medya çalışanları lütfen McLuhan'ın şu sözünü hiç unutmasınlar: Medya mesajdır.

Yani herhangi bir reklam ortamına bir mesaj yerleştirildiginde o ortamın özellikleri reklamın mesajına ek bir katkı getirir. Bu nedenle de hiç bir reklam ortamı diğer bir ortamın yerini tutamaz.

Basın reklamlarımızın daha yaratıcı olması için elimizden geleni ardımıza koymamamız lazım. Bizim reklamcılarımız Amerikalı meslekdaşlarından daha az yaratıcı değiller. Yeter ki önleri açılsın, yeter ki bir reklam ortamında yaratıcılık onlar için doğal rekabet halini alsin!

Hürriyet'in basın reklamları arasında düzenlediği 'Kırmızı' isimli yeni reklam yarışmasını aynı Kristal Elma'yı önemsediğim gibi çok önemsiyorum. Çünkü Kırmızı'nın reklam yaratıcıları arasındaki rekabeti pompalayacağına inanıyorum.

İşte bu nedenle tüm reklam sektörünü ve tüm basın sektörünü , basın reklamlarının geleceği açısından, ‘Kırmızı’ isimli reklam yarışmasına sahip çıkmaya çağırıyorum.

Lütfen Kırmızı'dan desteğimizi esirgemeyelim. Bu yarışmada sadece Hürriyet'te çıkan değil tüm gazete ve dergilerde çıkan reklamlar yarışacak, bunu unutmayalım..

Yaratıcılık hepimize lazım. Kurtuluş yaratıcılıkta. Yalan mı?

Çekirgelik


Her başarılı erkegin arkasında -giyecek hiçbirşeyi olmayan- bir kadın vardır

(L. Grant Glickman)
Yazarın Tüm Yazıları