Sapla samanı karıştırmak

İLHAN Selçuk, Doğan Kitap’ın nasıl çalıştığını sanıyor acaba? Hasan Cemal’in ‘Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim’ isimli kitabı genel yayın yönetmeninin önüne gelecek, yayın yönetmeni kitabı okuyacak ve diyecek ki: ‘Abi yayınlayamayız, Aydın Doğan’a sormamız lazım hem bu kitabı yayınlarsak dincilerin ekmeğine yağ süreriz, üstelik de Cumhuriyet’e saldırmış oluruz!’

Böyle bir şey nasıl denir! Nerede kaldı konuşma özgürlüğü! Nerede kaldı basın özgürlüğü... Hasan Cemal’in görüşlerini sansürleyelim Cumhuriyet kurtulsun! Hasan Cemal konuşacak Cumhuriyet batacak..Olacak iş mi bu... Hangi Hasan Cemal böyle bir sansüre karşı durabilir?

Bastıracak tabii ki Hasan Cemal’in kitabını. Konuşma özgürlüğü varsa bastıracak, demokrasi varsa bastıracak. Doğan Kitap basmasa Moğan Kitap basardı. Kitap basıldıktan sonrası ise doğal süreç..

Popüler kültür dünyası çok kalabalık ve herhangi bir kitabın da bu dünyada pastadan bir dilim koparabilmesi için savaşması şart!

Doğan Kitap da Hasan Cemal’in Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim isimli kitabını duyurmak için elindeki fırsatları değerlendirdi. Ropörtajlarla, haberlerle, reklamlarla... Aynı diğer kitaplara yaptığı gibi... İçeriğine karışmadan!

Kitabın yazarı Hasan Cemal gibi bir ‘abi, arkadaş, dost, gazetecilik fenomeni’ olunca, konu da bir dönem Cumhuriyet gazetesinde yaşananlar olunca haliyle ‘kapsam’ biraz genişledi. Teknik anlatımıyla bütünleşik iletişim çok etkili bir hal aldı.

Hasan Cemal’in anılarında resmedilen halini beğenmeyen İlhan Selçuk da kıvrak bir kalem hareketiyle tam anlamıyla bir pozisyonlama yaptı: ‘Doğan Grubu topyekün savaş açtı, dincilerle birlik oldu, Cumhuriyet’i yok etmeye çalışıyor!’

İlginç bir ‘savunma’ ve mükemmel bir konudan uzaklaştırma stratejisi... Hedef ben değilim Cumhuriyet! Kimse Hasan Cemal’in kitapta anlattığı İlhan Selçuk’u tartışmasın, Cumhuriyet’e yapılan saldırıyı tartışsın... İlhan Selçuk gerçekten usta bir iknacı! Şapka çıkardım! Metin yazarı olsa rakipleri karşısında asla duramaz!

Oysa tartışılması gereken Hasan Cemal, Hasan Cemal’in anıları... Öykülerken kullandığı sıfatlar, yaptığı tanımlamalar... Bu konuları isteyen istediği gibi tartışır, yanlış der, doğru der, istediği gibi yorumlar. Hasan Cemal’in anıları bana kadar gelip dokunuyorsa Selçuk’un stratejik manevrası konusunda sizleri aydınlatmak benim görevim.

Haftada beş gün Hürriyet’te yazıyorum daha kimse, ne Aydın Bey, ne Ertuğrul Özkök çıkıp da şunu yaz bunu yazma diye bir şey demedi. AKP’nin Türkiye’yi ‘ılımlı İslam’ ülkesi yapma girişimlerine karşıyım, yazıyorum. Türkiye’yi küresel dünyadan koparmaya çalışanlara karşıyım yazıyorum. Devletçi kafalara karşıyım yazıyorum, şeyhçi, şıhçi kafalara karşıyım yazıyorum. Bu gazetenin de en önemli gelir kaynağı reklamları, reklam dünyasını eleştiriyorum, yazıyorum. Hiç kimse şunu yaz bunu yazma demiyor, sürekli yazıyorum. Hatta Aydın Bey, her karşılaşmamızda ‘Hoca çok doğru bir iş yapıyorsun, çok öğretici’ deyip destekliyor. Durum böyleyken Hasan Cemal’in yazdıklarının ucu gelip bana, benim yazdığım ortama dokunuyor anlayamıyorum.

Not: Aydın Bey’in İlhan Selçuk’a yazdığı mektuptaki yaklaşıma da şapka çıkardığımı belirteyim. ‘Beni karıştırmayın İlhan Bey, haberim yok, ben kimseye karışmadım, karışmam da! Nokta..’ Bir tartışma dışında kalmak bundan daha iyi nasıl noktalanabilir? Nitekim noktalandı da.

Şemdinli ve ROJ TV Erdoğan’a yaradı

SON zamanlarda ‘Bugün seçim olsa kime oy verirdiniz?’ anketleri çoğalmaya başladı. Hepsi yanlış. Bugün seçim yok. Ortada sandık bile yok. Ortada sandığın bile olmadığı yerde herkes geçmiş verilere göre kararsız oyları dağıtarak parti oyu hesaplamaya çalışıyor. Hata yapıyor.

Seçmen yaşındakilerin yüzde 50’si hala kararsızsa hangi varsayımlarla bu kararsızları dağıtırsınız? Saçmalamayın... Para kazanacağız diye abuk sabuk araştırmalar yapmayın... Yüzde 50 kararsız seçmen, sandık ortaya konduğunda diğer yüzde 50’yi bile etkileyebilecek bir kamuoyu gücüne sahip olabilir. En doğrusu farklı sorularla tahminlerde bulunmak... Örneğin TNS Piar’ın yaptığı liderlerin form grafiği araştırmasına bakarak...

18 yaş üstü kır-kent temsili 2000 kişiyle her ay yapılan araştırmanın sonuçları geldi. Kasım Ayı sonuçları. Başbakan Erdoğan 3.8 puan formunu arttırmış. Erdoğan’ı olumlu bulanların oranını yüzde 42.8’ye çıkmış. Şemdinli’de yaptığı çıkış, ROJ TV’yi engellemesi Erdoğan’a yaramış.

Erdoğan’ın formu her zaman AKP’den yüksek çıkmıştır. Şu an AKP’ye oy vereceklerin oranını yüzde 42,8 sanmayın. Geçmişteki araştırmalar ve seçim sonuçları ilişkilendirildiğinde AKP’nin oylarının en fazla yüzde 28 olduğu söylenebilir. Yani Türkiye’nin yüzde 72’si hala AKP’nin karşısında..

AKP içkiyi yasaklarken, imam hatiplilerin önünü açarken bu sonucu görmezden gelmese iyi olur.

Peki ya diğerleri? Sağ’dakilerin hepsi ya yerinde sayıyor düşüşte..Sadece Baykal’da 1.5 puanlık bir artış var. Sonuç: Türkiye’nin alternatif lider arayışı sürüyor!

Üç ayda liderlerin form grafiği (%)

Liderler Eylül Ekim Kasım

Erdoğan 40.1 39.0 42.8

Baykal 11.1 10.3 12.6

Bahçeli 13.9 11.9 11.9

Ağar 12.9 10.5 9.9

Mumcu 12.0 10.5 9.7

Kaynak: TNS Piar, bağımsız araştırma, o liderle ilgili olumlu görüş bildirenlerin oranı. Saha: 7-29 Kasım.

Doğru soruyla dünya markası olmak

‘SABUN cildi kurutuyor, ne yapalım?’ sorusuyla başlayan marka macerası dünyanın en başarılı markalarından birini doğurdu: Dove... Dove o kadar başarılı bir marka ki genişledikçe genişliyor. Artık sadece sabun değil (pardon nemlendirici diyecektim), saç kremi, şampuan, cilt bakım kremi olarak da Dove var. Dove reklamları hep basit, hep damardan... Hep nemli... Şu anda yayınlanmakta olan cilt bakım kremi reklamı da mükemmel. Dove’un cilde yaptığı etkiyi suyun çiçeğe yaptığı etkiyle anlatıyor. Bir yandan da kadınlara ‘Siz çiçeksiniz’ diyor. Bir mesaj bundan daha basit, daha etkili ve damardan nasıl verilebilir?

Ekim ayında TNS Piar bizim için Trendpoll araştırmasında 18 yaş üstü 2000 kişiye ‘Aklınıza gelen ilk üç güzellik ve bakım kremi nedir?’ diye sordu... 1354 kişi (Yüzde 67) en az bir marka anımsayabildi... Bu kategoride hala gidilecek yol var anlayacağınız.

Kim mi ilk anımsanan marka? Tahmin edin bakalım... Arkoooooo. Anımsanma oranı yüzde 56.7, sonra Nivea geliyor (Yüzde 52,6). Arko, gördüğünüz gibi, Nivea gibi bir dünya deviyle iyi mücadele veriyor. Doğru stratejileri uygularlarsa bizim markalarımız da küresel markalarla çok rahat rekabet edebiliyor. Yeter ki reklamın değerini anlasınlar.

Dove ise pazara geç girmesine rağmen yüzde 17 ile dördüncü sırada ve çabalarına baktığımda uzun süre bu oranda kalacak gibi görünmüyor. Çok katlı pazarlama taktikleri uygulayan Avon ve Oriflame’in ilk beş marka arasına girmesi ise kadınlara birebir pazarlama yapmanın ne kadar etkili olduğunu göstergesi. İş bilenin pazar payı anımsananın.

Güzellik ve Bakım Kremi Marka Ligi

Markalar Anınmsanma (%)

Arko 56.7

Nivea 52.6

Avon 28.2

Dove 17.0

Oriflame 9.3

Loreal 6.0

Vichy 5.3

Vazelin 2.8

Lancome 2.2

Hobby 1.7

Eker aradı

TARIM ve Köy İşleri Bakanı Mehdi Eker geçen hafta yapdığım ihbar üzerine aradı ve tüm semt pazarlarında izinsiz tavuk kesimini önlemek için İl Tarım Müdürlerine emir verdiğini söyledi. Aynı zamanda kuşların uğrak yeri olan havzalarda nasıl virüs taraması yaptırdığını anlattı. Daha önce de belirttiğim gibi Mehdi Eker’in ‘kuş gribi’ gibi bir krizi yaşarken bakanlık yapması hepimizin bir şans. Kuş gribi krizi gıda sektöründe hijyen sorununun çözmemiz fırsat ve Mehdi Eker bu fırsatın farkında... Eker’e uyarılarım devam edecek.

Çekirgelik

HER gazeteci eğer aptal değilse ya da kendi önemini abartmıyorsa ahlaki olarak neyin doğru olup olmadığını bilir.

Janet Malcolm
Yazarın Tüm Yazıları