Okul içleri kana bulandı. Şimdiden iki cinayet var.
Kuşku yok ki okullardaki şiddeti sadece "medya şuçlu!" deyip geçiştirmek mümkün değil. Şiddetin nedenleri çok değişkenli... İçinde çocuk yetiştirme düzenimizden, aile içi iletişimsizliğe, okul sistemindeki bozukluklardan öğretmen yetiştirme düzenimizdeki bozukluklara kadar her şey var. Ama medyanın rolünü de küçümseyemeyiz.
Şubat ayında medya ve şiddet konusunda bu köşede üç yazı yazdım. Bakın birinde ne demişim:
"Bazı etkiler vardır ki, ortaya çıkması için uzun süre gerekir. Bir çikolata bir şey yapmaz ama ya çikolata kürü yaparsanız? Cilt hastalıkları başlayabilir, değil mi? Medyadaki şiddetin birikimli etkisi de biraz böyledir. Onca yükü taşıyıp, bir tüy değince yere yıkılan deve gibi... Williams’ın 1986 Kanada’daki araştırma sonuçlarına göre çocuklar sürekli televizyonda şiddete maruz kaldıktan iki yıl sonra ısırmaya, vurmaya, kırmaya başlamışlar.
Brian Centerwall’in araştırmasına göre televizyon ABD, Kanada ve Güney Afrika’ya girdikten 10 ile 15 yıl içinde cinayet oranları ikiye katlanmış. Centerwall bu tırmanışta şehirleşmenin, silah artışının da etken olduğunu söylüyor ama en önemli etki televizyonla büyüyen çocuklar..."
Ortaokullarda, liselerde "racon kesme, çeteleşme eğilimleri, kız meseleleri hep vardı. Televizyon çoçukları sayısız dizi izlediler. Dizileri taklit ettiler. Aynı Deli Yürek dizisinde olduğu gibi. Deli Yürek yayınlanırken Miroğlu gibi racon kesmek, onun paltosunu giymek moda olmuştu.
Kurtlar Vadisi’nden sonra da büyüme çağındaki çocuklar etkilendiler. Okullarda diziden bir gün sonra yaka kaldırıp "racon kesen" gençten geçilmiyordu. Ama Polat’ın bir huyu daha vardı. Aynen kendisinin sözleriyle yinelersek: "Racon kesmem, kafa keserim" deyip kıtır kıtır gırtlak kesiyordu.
Şimdi gazetelerden bir lisedeki son cinayetin ayrıntılarını okuyalım:
"Sultanbeyli’de Aydos Anadolu Lisesi öğrencisi 16 yaşındaki Şahin Açık, okul arkadaşı 16 yaşındaki V.K., tarafından boğazından bıçaklanarak öldürüldü."
Kurtlar Vadisi’ni izlemek "eğlence olmaktan çıktı!" Hemen yayından kaldırılmalı. Bir gencin daha gırtlağı kesilmeden!
Ve diğer ses markaları
Pazar günü TNS Piar’ın "Aklınıza gelen üç şarkıcı ya da ses sanatçımızı söyleyin" araştırmasında yer alan ilk otuz şarkıcımıza yer verdim. "Diğerleri kaçıncı sırada" diye merak edip arayanlar, soranlar, e-posta gönderenler oldu. Geri kalan yirmiyi de yayınlayalım, merakınızı giderelim...
Dikkat ederseniz, soruda ilk akla gelen üç ses sanatçısı soruluyor. Ve de teorik olarak ilk söylenenlerle dinlenenler ya da sevilenler arasında bir bağlantı olabileceğini belirtelim.
Tabii ki popüler olmakla, canlı canlı her yerde görünmekle akıllara kazınmanın paralel gittiğini de...
Türkiye’deki genel "zevk" durumunun da söz konusu 50’lik liste incelendiğinde kolayca anlaşılabileceğini de...
Sanatçılar Hatırlanma oranları
31- BARIŞ MANÇO1,74
32- NİLÜFER1,71
33- YAVUZ BİNGÖL1,68
34- HAKKI BULUT1,55
35- MUSTAFA YILDIZDOĞAN1,54
36- CEYLAN1,51
37- SERDAR ORTAÇ1,44
38- FATİH KISAPARMAK1,37
39- MUSTAFA SANDAL1,36
40- MAHMUT TUNCER1,35
41- EMRAH1,33
42- HALUK LEVENT1,31
43- BEDİHA AKARTÜRK1,28
44- UĞUR IŞILAK1,19
45- AHMET ÖZHAN1,17
46- İSMAİL TÜRÜT1,14
47- MUSA EROĞLU1,10
48- LATİF DOĞAN1,09
49- RAFET EL ROMAN1,07
50- ALİŞAN1.04
Ya TRT
Merkez Bankası Başkanı sorunu hálá çözülemedi. "AKP bu atamayı da yüzüne gözüne bulaştırdı" diye ayağa kalkan kalkana... "Merkez Bankası gibi önemli bir kurum başkansız olur mu" diye soran sorana...
Ya TRT? TRT önemsiz mi? Kaç aydır TRT’ye Genel Müdür atanamadı tahmin edin bakalım. "TRT’nin Genel Müdürü yok mu" diye sorduğunuzu duyar gibiyim?
Evet yok. Ağustos 2005’ten bu yana TRT başsız. Medyayı bu kadar önemseyen AKP, özel kanalların "rating" yarışını dengeleyecek programları yayınlaması gereken TRT’yi niye bu kadar boşluyor acaba? Boşlamak "etkisiz" hale getirmenin yollarından biri olmasın!