Amasra'ya gitmezsek çatlardık! Üstelik Gönderilmemiş Mektuplar'da Mehmet Aksın'ın o muhteşem Amasra görüntülerini izledikten sonra Amasra'ya gitmemek şanımıza yakışır mı?
Biliyorsunuz yakışmaz. Biz de öyle düşündük, 'Gençlik ve Erman Toroğlu Bayramı'nda, elimizde çekirdek televizyon izleyip 'şort boyu' tartışması yapacağımız yerde Amasra'ya sıçradık.
Amasra'nın yolunu biliyorsunuz herhalde, Bolu'dan sonra bir saat. Yeniçağa'dan yukarı, yol hiç fena değil, önce Devrek, sonra Mengen, peşinden Bartın ve ver elini Amasra.
Bir yol haritası bulun, gerisi kolay. Biz de yolu öyle bulduk zaten. Yeniçağ-Amasra arasını geçerken iki saat yeşil banyosu yaptık. Yeşilliklerin içine gömülmüş Karadeniz köylerinin seyrine doyum olmuyor.
Mengen'e ulaştığımızda arka koltukta oturan Büyük Himini Gülce birden 'Kalacağımız otel beş yıldızlı mı baba?' diye sordu.
'Allahım' dedim içimden 'Kızımı yine bize bağışladın. Ne olur bizle olduğu süreleri biraz uzun tut yarabbim!'
Gülce 15 yaşına basalı beri kapsama alanı dışında yaşamaya başladı da. 'Sinyal almaya' başladığı anlarda böyle sevindirik oluyoruz.
Gülce'yi kapsama alanının dışına çıkmadan yakaladım, 'Ne demek beş yıldız Gülce? Ayıp ediyorsun, senin için Amasra Robinson Tatil Köyü'nden yer ayırttım' dedim ve içime kurt bir düştü...
'Ya yer bulamazsak?'. Yanımızdan vızır vızır geçen İstanbul plakalı araçlara bakınca pek bulacağa da benzemiyorduk. Mengen'de yemek yerken Bartın'lı bir arkadaşımı arayıp Amasra'dan birkaç telefon numarası aldım.
Işıkaltın (315 39 51), Amastris (315 24 65), Türkili (315 37 50), Büyükliman (315 39 00), Belvü Palas (315 12 37) arandı, limon kısa sürede alındı: 'Şoför koltuğu dahil dolu beyefendi!'
Işıkaltın Oteli'nin resepsiyonuna 'Pansiyon yok mu bu Amasra'da' diye sordum. 'Film çekildi böyle oldu, Amasra boğazına kadar dolu beyefendi. Ben size bir numara vereyim, 0-533-446 19 89 Mehmet, arayın belki yardımcı olur' dedi.
Verilen numarayı aradım, Mehmet karşımda: 'Elimde bir tane pansiyon ev var, o da altmış milyon, kaçta varırsınız bir saatten fazla tutamam'.
Mengen'den bir saat sonra virajlı yoldan aşağı inip, muhteşem Amasra manzarasını izleye izleye Belediye'nin önüne geldik. Amasra anababa günü. Daracık mekanda insanlar yetmiyormuş gibi bir de araçlara izin vermişler her şey üst üste. Amasra Belediyesi bu araç terörüne bir dur dese çok iyi olur.
Mehmet'i, dili dışarda bulduk. Mehmet belediyede geçici işçi olarak çalışıp boş zamanlarında kendini Amasra Turizmi'ne adıyormuş. 'Size daha iyi bir ev buldum, çok temiz, deniz manzaralı ama 75 milyon' dedi. (Amasra Kod: 378)
Kupa Pub: Ahmet-Ünal Kardeşler Farkı!
İki adımda kendimi 'Kupa Pub'ın önünde buldum, yanımda da Mehmet. Bir apartmanın girişinden içeri girip Pub'a geçtik.
Kupa Pub, Amasra'yı dolaşırken soluklanmak istediğinizde oturup bir şeyler atıştırabileceğiniz, iki yudum bir şeyler içebileceğiniz şirin bir Pub. Her zaman dolapta soğuk bira da hazır (315 13 52)
Barda Ahmet'le tanıştık. Kalacağımız ev, Ahmetler'in eviymiş. Daha sonra Ünal geldi. Ahmet-Ünal Kardeşler Kupa Pub'ın sahipleri, çok temiz delikanlılar. Tanışıp, kısa sürede dost olduk.
Onların ilgilerini, insanlıklarını görünce işte bu 'misafirperverlik kardeşim', işte bu 'Türkiye'nin farkı' dedim. Bu ülke şu farkı ortaya koysun turizmde rakiplerine nal toplatmazsa ne olsun!
Ahmet anahtarı verdi. 'Pansiyon canavarı' Mehmet'i yanımıza alıp Amasra tepelerine doğru yol almaya başladık. Ah şu 'Hele bir zamanı gelsin, bakarız' alışkanlığım yok mu!
Bakıyoruz işte. Nereye? Bir kilometreden denize. Ahmetlerin evi bir sitedeki dört evden biri. Eve girdiğimizde Ünal'ın karısı Gülşah, son kontrolleri yapıyordu. Bizim 'böyle yerler kalite kontrol amiriniz' Ecmel 'Sorun yok' deyince Mehmet ayakları poposuna vura vura gözden uzaklaştı.
Gülşah, bütün canayakınlığı ile bize evi gezdirdi. Ocağı anlattı, şofbeni anlattı, sonra izin isteyip o da gitti. Kaldık hiç tanımadığımız birilerinin evinde cin başımıza. Çok farklı bir duygu.
Bir açıdan bakarsanız bizim gibi insanların yaşadığı tertemiz bir ev işte. Ama bir yanıyla da çok komik. Diş macunu bile sabah sıkıldığı şekliyle duruyor. Banyoda diş macununu öyle 'sıkılmış haliyle görünce' hepimizi bir gülme krizi tuttu makaraları koyverdik.
Haftaya Amasra gezimize Ağlayan Ağaç Türbesi, Canlı Balık, Yusuf ve Nesteren’in heykeliyle devam edeceğiz.
Cuma lakırdısı
Hayat bozuk para gibidir. Dilediğinizce harcayabilirsiniz, ama sadece bir kez. (Cervantes)
Cuma Takıntısı
Çok özür dilerim bu hafta tek takıntım Beşiktaş-Galatasaray maçı. Başka şeye takılmam mümkün değil. Size de öneririm. Bu maça takılın, heyecan nedir onu yaşayın. Kalbim Galatasarayla. Beşiktaş kazanırsa da helali hoş olsun.