BU pazar yine biraz gelen e-postalara yer vereyim diyorum. Yer vereyim ki ‘Kim neye takıyor, nasıl izliyor, nasıl okuyor’ bilgimizi tazeleyelim. Önce birkaç kabızlık yoğurdu e-postası. Okurum Tahir Özata şöyle diyor:
‘Danone Activia ile ilgili yazınızı okudum. Bir süredir kabızlık problemi çektiğim için Danone 14 gün ilgimi çekti denedim. (Eşim de aynı şekilde denedi). Tam 24 gün düzenli şekilde eşimle birlikte kullandık. Ama inanın ikimizde de en ufak bir değişiklik olmadı (Satış fişleriyle belgeleyebilirim). Tabii ki herkese aynı şekilde olumlu etki yapacağını üretici firma iddia etmiyor. Ama eşimde ya da bende bir farklılık olması gerekmez miydi? Yine aynı işyerindeki bir bayan arkadaşımız da denemesine rağmen hiçbir fayda görmediğini söylüyor! Herhalde 3 kişi de tesadüf olamaz değil mi? Siz her iki markayı da denediğinizi yazmışsınız. Merak ediyorum, sizde bir değişiklik oldu mu acaba?’
Yanıt: Olasılık kuramına göre üç kişi de tesadüf olabilir. Merak etmeyin, ben iyiyim.
Hayri Karagür’ün aynı konuda izlenimleri ise şöyle:
‘Danone Activia yazınız tam zamanında yazılmış bir yazı. Uzun süredir kabızlık çekiyordum. Activia’yı bir arkadaşım önerdi. 14 gün nasıl beklerim diyordum ama daha üç gün geçmedi yer yemez tutamaz hale geldim. Kim bu ürünü icat ettiyse Allah ondan razı olsun. Siz ne alemdesiniz?’
Yanıt: Sizin için sevindim. Merak etmeyin, gerçekten iyiyim.
Yeni tanım: İğrenç üstü
Nur Altunköse, reklamlarda kadının aciz gösterilmesinden yakınıyor:
‘Güzel yorumlarınızı okuyorum, hiç yanıldığınızı görmedim, iyi ki varsınız. Lütfen Ford reklamlarının güzelliğini ve bizim reklamımız olan Favori ve Digitürk reklamlarını karşılaştırır mısınız? Biz kadınlar bu kadar aciz miyiz? Eve alınacak bir Digitürk’te bile kocamıza dönük yaşıyoruz. Milyarlarca lira para kazanan Digitürk yaptığı iğrenç üstü reklamı hiç mi kendi izlemiyor. Favori reklamında da dünyadaki tüm kadınlar boyunlarına taktıkları bir kolye ile kendilerini kaybedip çıplak sokağa çıkıyor, yani kısacası iğrenç. Ford reklamı ise insanın yüzünde gülümseme bırakıyor.’
Yanıt: Bir reklamcı tek başına toplumun genel geçer düşüncelerine nasıl karşı koyabilir.
Ömer Demir ise Şahan’ı eleştirmeme bozulmuş:
‘Garanti Bankası ve Ritmix reklamlarında oynayan Şahan’ın izlediği yolla ilgili bir hata yaptığını yazıyorsunuz. Bu onun tamamen kişisel tercihi. Sonra mı çıkardı, 2 taneyle mi çıkardı, 3 mü olurdu. Hiç mi çıkmazdı. Kendisinin birazcık ün kazandıktan sonra bir iki haberini okudum, havalanması konusunun doğru tespit olduğunu düşünüyorum. Bu magazin konusu size ne ki! Şahan iki farklı karakteri canlandırıp görevini yapmış daha ne yapsın.’
Yanıt: Eleştirimde ısrarcıyım. Şahan eğer böyle ‘ün ve para arsızlığına’ direnemezse, eğlence sektörü onu üç yılda tüketir ve bir kenara atar diye korkuyorum.
Aslında eczacılar karşı değil
ECZACI okurum Aslı Ekiz diyor ki:
‘Sayın Hocam, ben Manisa’dan yazıyorum. Üniversite yıllarından beri sizi zevkle okurum. Programınızı da keyifle izlerim. Türkiye’deki ilaç ve eczacılık alanında inanılmaz yanlışlıklar var. Halkın bu sektöre bakışı farklı. Bu haftaki yazınızda yoğurtlara değinmişsiniz. Ne kadar yararlı oldukları gerçekten tartışılır. Ben de pazarın çok büyük olduğunu düşünüyorum. Ama eczaneler buna sulanır lafından inanılmaz rahatsız oldum. Hocam biz bu işin eğitimini almış insanlarız. Elbetteki ilaç ve ilaç içerikli her ürün eczanede satılır. Olaya düz mantıkla bakarsak ben nasıl deterjan satmıyorsam onlar da ilaç satamaz. İlaç eczaneden ve eczacıdan alınır. Yovita türü ürünlerin marketlerde satılmasından rahatsız değilim. Ancak sizin gibi çok okunan bir köşede mesleğimin bu şekilde gösterilmesine hatta sizin böyle düşünüyor olmasına çok üzüldüm.’
Yanıt: Sevgili Aslı lütfen Sağlık Bakanlığı’ndan gelen yanıtı oku. Amacım kesinlikle seni ve diğer eczacıları üzmek değil. Mesleğinize büyük saygı duyuyorum. ‘Eczanede yoğurt mu’ başlıklı yazımda eczanelerde terlik dahil her şeyi satıp daha sonra reçetesiz ilaç reklamlarına karşı çıkan eczacılara gönderme yapıyordum. Aslında siz eczacılar reçetesiz ilaç reklamlarına karşı değilsiniz. Ancak bu tür ilaç reklamları serbest kalırsa, marketlerde de reçetesiz ilaç satışına izin verilebileceğini, bu nedenle de pazar kaybedeceğinizi düşünüyorsunuz. Ben ne eczacıdan ne marketten yanayım. Ben ilaç tüketen insandan yanayım. Reçetesiz ilaç reklamları ilaç tüketicisinin yararına. Üstelik, reçete göstermeden aldığım bir başağrısı ilacı için fellik fellik dolaşıp nöbetçi eczane aramanın gerekliliğini bana anlatabilir misin?
Doksandokuş...
DOĞA Can Karaca, Carte Dor reklamında ilginç bir nokta yakaladığını sanmış.
Algida Carte Dor reklamında küçük çocuğa ilginin artmasından dolayı yaşça büyük olan diğer çocuğa karşı oluşan ilgisizlik reklamın girişi yapılmış. Durumu fark eden anne hemen açtığı bir Carte Dor ile baba ile çocuğun arasında oluşan buzu eritmeye çalışıyor. Oysa babanın, yaşça büyük olan diğer çocuğun yaptığı bir resme, onun emeğine dikkat etmemesi ve kayıtsız kalması ne kadar yürek yaralayıcı bir durum. İlgiye en az küçük kardeşi kadar şiddetle ihtiyacı olan bu çocuğun sevgisini somut bir şeyle kazanmaya çalışmak onun emeğini takdir edip onu teşvik etmek yerine hiç birşey olmamış gibi durumu üç top dondurmayla idare etmek garipsenecek bir durum değil mi?
Yanıt: Aman Doğa ne yapıyorsun! Durup dururken RTÜK’ü kıllandırma. Şimdi kalkar ‘çocukların ruh sağlığını bozuyor’ diye reklamı yasaklarlar falan. Sence dondurma zaten çocuk eğitiminde kullanılan bir ödül nesnesi değil mi? Algida’nın bunda ne suçu var?
Gülşen Kurt detay avcılığı yapmış:
‘Yataşın hani şu s’lerin ş olarak söylendiği reklamları var ya. Gelin kayınvalideye kilosunu soruyor, kayınpedere yanıt veriyor: Doksandokuş. İyi ama doksandokuzda bir tane s var, doğru söyleyiş var, dokşandokuz olacaktı. İşiniz yok da bu ayrıntılara mı gözünüz çarpıyor diyorsanız, ne yapalım, bu alışkanlığı siz kazandırdınız.’
Yanıt: Şizi kutlarım. Şayenizde bir hatayı yakaladık. Şevgiler..
ÇEKİRGELİK
Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu, onu icat etmektir.