Malcolm Gladwell’in Kıvılcım Anı (Tipping Point) isimli kitabı sonunda Türkçe’ye çevrildi. İngilizce’sini okuduğumda ben de çeviri haklarını satın almak için başvurmuştum.
Salyangoz Yayınları benden önce davranmış, alamadım. Biraz kıskandım. Kıvılcım Anı gibi bir kitabı Türkçe’ye kazandırmak büyük bir ayrıcalık. Kıskançlığımın nedeni bu.
Gladwell bir gazeteci. Uzun yıllar Washington Post Gazetesi’nde çalışmış. İşletme ve bilim haberleri konusunda uzmanlaşmış. Daha sonra The New Yorker Dergisi’nde köşe yazmaya başlamış. 2000 yılında ilk kitabı Kıvılcım Anı yayınlandığında da büyük bir üne kavuşmuş. Şöyle söyleyeyim; Gladwell’i Time Dergisi 2005 yılında en etkili 100 kişi arasında gösterdi.
Ne anlatıyor Kıvılcım Anı diye merak ediyorsunuz değil mi? Kıvılcım Anı’nı anlamak çok önemli olduğu için biraz uzun anlatacağım.
HUSH PUPPY’LER NASIL MODA OLDU
Gladwell kitabın ilk bölümünde bir örnek olay veriyor. Hush Puppies örneği:
"Hafif lastik tabanlı, klasik düz süet Amerikan ayakkabı markası Hush Puppies açısından Kıvılcım Anı, 1994’ün sonlarına, hatta 1995’in ilk aylarına rastlar. Marka, söz konusu tarih itibariyle neredeyse yok olmak üzeredir. Yıllık 30 bin çifte kadar düşen satışlarda alıcıların önemli bölümünü, kent dışındaki fabrika satış noktalarıyla taşradaki aile mağazaları oluşturmaktadır. Hush Puppies’in üreticisi Wolverine firması yönetimi, ününü borçlu olduğu bu ayakkabı markasını piyasadan çekmeyi düşünmektedir. Ama birden ilginç bir şey olur. Hush Puppies’in yöneticileri Owen Baxter ve Geoffrey Lewis, bir moda çekimi sırasında, klasik Hush Puppies ayakkabılarının Manhattan merkezindeki bar ve gece kulüplerinde bayağı gözde olduğunu söyleyen, New Yorklu bir modacıyla tanışır. "Bize söylediklerine bakılırsa", diyerek anımsıyor Baxter, "Ayakkabılar, Soho’daki Village’ın ikinci el satış mağazalarında satılıyormuş. İnsanlar bu markayı hálá stoklarında tutan şu küçük aile mağazalarına gidiyorlarmış." Baxter ve Lewis, önce şaşırırlar. Modası bariz biçimde geçmiş bu markanın yeniden ilgi toplamasına pek anlam veremezler. "Bize, Isaac Mizrahi’nin bile bu ayakkabıları giydiğini söylediler. Ama açıkça söylemeliyim ki o aralar Isaac Mizrahi’nin kim olduğuna dair bir fikrimiz bile yoktu," diye anlatıyor Lewis.
1995’in sonbaharından itibaren işler çok hızlı ilerlemeye başlar. İlk olarak, moda tasarımcısı John Bartlett arar. Hush Puppies’i ilkbahar kreasyonunda kullanmak istemektedir. Daha sonra, bir diğer Manhattanlı tasarımcı Anna Sui, defilesinde Hush Puppies’i kullanmayı talep eder. Los Angeles’ta, tasarımcı Joel Fitzgerald, Hollywood’daki mağazasının çatısına, Hush Puppies’in sembolü olan av köpeği şeklinde yedi buçuk metrelik şişirilebilir bir balon koyar ve bitişikteki sanat galerisini, Hush Puppies butiğine dönüştürmek için işe koyulur. İddalara göre, içeride daha raflar düzenlenip, duvarlar boyanırken, aktör Pee-wee Herman mağazaya girmiş ve bir çift ayakkabı istemiştir. Fitzgerald, bunun sadece bir söylenti olduğunu söylüyor.
Firma, 1995’te 430 bin çift Hush Puppies satar ve bu rakam sonraki yıl dörde katlanır. Bir sonraki yıl ise satışlar daha da patlar ve bu böyle devam eder, ta ki Hush Puppies her genç Amerikan erkeğinin dolabındaki değişmez yerini tekrar alana kadar. 1996’da Hush Puppies, Moda Tasarımcıları Konseyi’nin en iyi aksesuvar ödülünü kazanır. Firmanın başkanı, Lincoln Kültür Merkezi’ndeki yemekli törende, Calvin Klein ve Donna Karan’la aynı podyumu paylaşır. Ve kendisinin de kabul edeceği gibi, firmasının neredeyse hiç çaba harcamadan gerçekleştirdiği bu başarı için sunulan ödülü alır. Hush Puppies birden patlamış, bu patlama sadece Soho ve East Village’daki bir avuç gençle başlamıştır."
SALGIN KURALI
Galdwell, Hush Puppy’lerin başarısını "salgın kuralı"na bağlıyor. Ve bu salgınların nedenlerini kitap boyunca üç faktörle mükemmel şekilde açıklıyor: Birkaç İnsan Yasası, Takım Faktörü ve Bağlamın Gücü.
Bu faktörleri öğrendikten sonra siz de Babam ve Oğlum niye birden 4 milyon izleyiciye ulaştı, Şu Çılgın Türkler’i bu kadar çok sattıran neydi anlayabiliyorsunuz. Tabii ki "Türban ve imam hatipler çoğalmaya devam ederse bir ’kıvılcım anı’ nelere neden olabilir" diye düşünmeden edemiyorsunuz.
Gladwell "salgın kuralını" açıklarken diyor ki:
"Şayet, suç veya moda salgın hale gelebiliyorsa, o halde her şey virüsler kadar bulaşıcı olabilir demektir. Örneğin, esneme hakkında düşündünüz mü hiç? Esneme hayret verici derecede güçlü bir eylem. Sırf önceki iki cümlede, iki kere esneme sözcüğünü okuduğunuz için, çoğunuz büyük ihtimalle birkaç dakika içerisinde esneyeceksiniz.
Eğer yazdıklarımı dışarıda bir yerde okuyorsanız ve esnediyseniz, sizin esnediğinizi görenlerin çoğunun esneme olasılığı bir hayli yüksek ve sizi esnerken gören insanları izleyenlerin çoğu da esneyecek ve bu böyle, hatta daha da genişleyen bir esneme çemberi şeklinde devam edecek.
Esnemek, inanılmaz derecede bulaşıcı. Sadece ’esneme’ sözcüğünü yazarak bile, birçoğunuzun bu kelimeyi okuyup esnemesini sağladım. Bu arada, bir de sizi esnerken görüp esneyen insanlara, sizin esneme görüntünüzle, ikinci türden bulaşıcı olan esneme ’virüs’ü sirayet etti. Belki de, sırf sizin esneme sesinizi duyarak esnediler, zira esneme işitsel olarak da bulaşıcı: Kör insanlara teypten esneme sesi dinletirseniz, onların da esnemeye başladığını görürsünüz. Son olarak, eğer bunu okurken esnediyseniz, her ne kadar bilinçsiz bir şekilde ve kısa bir an için de olsa, yorgun olabileceğiniz düşüncesi aklınızdan geçti mi? Sanırım, bazılarınızın aklından geçmiştir. Bu da demektir ki, esneme aynı zamanda duygusal olarak da bulaşıcı. Sadece kelimeyi yazarak bile, aklınızda bir düşünce oluşturdum. Grip virüsü aynı şeyi yapıyor olabilir mi sizce? Başka bir deyişle, bulaşıcılık, her şeye ait beklenmedik bir özelliktir. Eğer salgın halindeki bir değişimi tanımlayıp, teşhis etmemiz gerekiyorsa, bu hususu aklımızdan çıkarmamalıyız."
Emin olun Gladwell’in satırlarını okurken arka arkaya üç kere esnedim. Kitabı bitirdiğimde ise yakından bildiğim düşünce salgınları ile ilgili yeterince kanıt elde ettim. Kıvılcım Anı "Nasıl oluyor da trendler oluşuyor?" diye düşünen herkesin kitabı. Mutlaka okumalısınız. Şaka yapmıyorum, okuyan aydınlanır, okumayan... Aziz Nesin’i haklı çıkarır.
CUMA LAKIRDISI
"Evliliğin en zor yılı içinde bulunduğunuz yıldır." (Minnie Peal)
CUMA TAKINTISI
Bu hafta sonu canınız balık çekerse, İstanbul Arnavutköy’de Vira Vira’yı öneririm. Balık bu kadar mı güzel pişer kardeşim. Harikulade. Geçen hafta bir levrek ızgara yedim. Süper... Kalamar tava süper... Salata süper... Takın bu hafta Vira Vira’ya, stressiz bir balık operasyonu yapın. Beni anımsamayı da unutmayın.