MARKA yaratmak ve yaşatmak, markayı rekabete göre konumlandırmakdır. Yani, markayı ayırt edici bir özellikle rekabetçi olarak zihinlere yerleştirmek ve bu yeri korumak. Zaman zaman da bu konumu değiştirmek...
Rakiplere karşı ayırt edici özellikler nereden kaynaklanır? Söyleyeyim... Kalite farkından, yeniliklerden, yaratıcılıktan, algılanan liderlikten, değerlerden, prestijden, güven duygusundan, performans üstünlüğünden, kolaylıktan, sosyal sorumlu davranıştan, teknolojik üstünlükten...
Oyak reklamı sizce Oyak’ı yukarıda saydığım özelliklerden hangisi üzerine konumlandırıyor? Bildiniz. Değerler üzerine. Oyak diyor ki: ‘Bu ülkede işini iyi yapan insanlar var kazanmak onların da hakkı...’ Yani Oyak işini iyi yapmayı, namuslu olmayı bir değer olarak ortaya koyup, kendi değerlerine gönderme yapıyor, ‘iyilerin bankası benim’ diyor. Diğer bankaları (kötüleri, işini iyi yapmayanları) bir yana kendini bir koyuyor.
Böyle bir söylem de hepimizin hoşuna gidiyor. Neden? Çünkü çoğumuz bu ülkede dürüst insan kalmadığına inanıyoruz. Sadece kendimizin iyi olduğunu diğerlerinin ise çaldığını, çırptığını düşünüyoruz. Oyak’ın tam bize göre bir banka olduğunu hissediyoruz. Ve Oyak’ı kendimize yakınlaştırıyor, diğer bankaları uzaklaştırıyoruz.
Oyak’ın reklamındaki konumlandırma stratejisi son zamanlarda gördüğüm en iyi banka konumlandırma stratejisi... Çok saldırgan, çok etkili... Hepimiz iyi olduğumuzu düşündüğümüze göre, lütfen söyler misiniz kötü bankalarla çalışanlar Marslı mı?
Oyak reklamının uygulaması çok daha iyi olabilirmiş... Sakın ha sakın bu stratejiden vazgeçilmesin. Daha yaratıcı çözümlerle üstüne gidildin... Oyak bu damarı derinleştirmezse yazık eder...
Semt pazarları canlı bomba dolu
TARIM ve Köy İşleri Bakanı Mehdi Eker’i ‘kuş gribi krizini’ yönetmedeki başarısı için kutlamak gerek. Gerçekten de çok daha derinleşme potansiyeli olan bir kriz Tarım ve Köy İşleri bakanlığına bağlı ekiplerin ‘Kriz Yönetimi Programını’ neredeyse aksaksız uygulaması ile kontrol altına alındı. Ancak denetimleri aksaksız yürütmek şart! Gevşememek lazım...
Mehdi Eker birçok semt pazarında hálá canlı canlı tavuk ve hindi kesimi yapıldığını biliyordur. Örnek vereyim, Küçükçekmece Altınşehir civarındaki pazarlara bir bakın bakalım. Pazar değil mezbaha sanki! İstanbul’un dibinde pazarda hálá salma tavuk kesildiğine göre sen Türkiye’nin diğer bölgelerini düşün...
Bir de kasaplara kadar gelip kapalı kamyonlar içinde ruhsatsız kesim yapan uyanıklar var. Yapmayın, bu ülkeye yazık etmeyin... Lütfen denetimleri aralıksız sürdürün sayın Bakanım. İlk günkü titizlikle...
Yasalar yetmiyorsa Meclis’e yasa teklifi getirin. Cezalar yetmiyorsa Bakanlar Kurulu kararıyla arttırın... AKP hükümetinin en başarılı bakanlarından birisiniz. Lütfen gevşemeyin...
Solo’nun özü sözü bir
SOLO‘yumuşak ve hesaplı’ marka özünü destekleyen yaratıcı reklamlara devam ediyor. Son reklamda babamız Solo’ları kuş tüyü yastık niyetine kullanıyor. Ne diye? Yürümeye başlayan çocuğu oraya buraya düştüğünde kafasını gözünü yarmasın diye... Hesaplı kısmı da 16’lık pakette 3 rulo bedava promosyonu... Solo’nun özü sözü bir anlayacağınız. Zaten marka olmak da böyle bir şey değil mi? Sözünü özüne uyduracaksın... Tabii ki bir özün varsa... Solcular reklamda çocukla ilgilenenin erkek, çalışan durumundaki kişinin de kadın olduğunu fark etmedik sanmasın! Bu duruma iki şekilde yaklaşabiliriz... Bir; masa sandalye yastıklama işi erkek işi. Yapacak bir şey yok... İki; Solo’nun hedef kitlesindeki erkekler light erkek. Bu erkeklerin yapmayacakları şey yok! Sizce hangisi?
Hayata hazır gençler
BANAT reklamında anne ‘Keşke masa toplayan bir robot icat edilse’ diyor. Baba da ‘Biz zamanında icat ettik ya’ deyip hafif silikondan yapılmış izlenimi veren genci gösteriyor. Ama genç masayı toplamama konusunda kararlı. ‘İşim var, dişimi fırçalayacağım, diş etime masaj yapacağım’ diye yan çiziyor. Tam burada Alaadinin Sihirli Sesi devreye giriyor ve anne babaları uyarıyor: ‘Şimdi Banat tri-action var... Çocuğunuzun her türlü diş bakımını yapıyor. Fırçalıyor, masaj yapıyor, dil temizliyor, hatta masayı da topluyor, diyeceğiz ama siz kızarsınız diye diyemiyouz. O yüzden siz ona kanmayın masayı toplatın!’
Reklamın fikri de uygulaması da yapay. Fikir yapay olsa bile hiç olmazsa uygulama iyi olsaydı değil mi? Ama o da yapay... Zevk vermiyor. Bu tür formül reklamlarda bile bir beğenilirlik yaratmak, zevk vermek önemli... Beğenileceğim derken itici duruma düşmek ise çok fena..
Banat reklamı bana her nedense ‘Hayata hazır gençler yetiştiriyor muyuz?’ sorusunu sordurdu. Öyle bir soru bu reklamla, markayla falan ilgisi yok..
İzmir’deki olayı düşünelim? 19 yaşında, 16 yaşındaki kız arkadaşını ‘aldatıyor’ diye parçalara ayıran gençten söz ediyorum...
Neler oluyor bize? Eğlenelim, gülelim, göbek atalım, hayattan zevk alalım, korku filmi izleyelim, kadın sorunlarına eğilelim, tüketelim de tüketelim derken neyi unutuyoruz? Çocukları, gençlerin silikondan yapılmış yapay yaratıklar olduğunu mu düşünüyoruz? Onları ailede, okulda, medyada ne kadar hayata hazırlıyoruz? Yoksa hayatlarını mı dağıtıyoruz? Yanıtını yarın vereceğim... Kaçırmayın...
Muhabbet Kart sıktı artık
MUHABBET Kart Mustafa Sandal’ı kullandığı anlamsız reklamlardan ne elde etti bilmek istiyorum?Ortada reklam ajansı yok, tahminen bir senaryo da yok, tahminen bir strateji de yok. Sadece ‘Pekin Ördeği’ var, bir de bilmem ne Kaplanı, Türk uzay gemisi ve de anlamsız bir Mustafa Sandal suratı. Ne bunlar ya! Mesaj vermek böyle bir şey mi? Yoksa alay mı ediyorsunuz bizimle... Belki de kamera şakasıdır... Neyse ne. Böyle giderse ortada Muhabbet Kart diye de bir şey kalmayacak. Allahaşkına kendimizi tatmin etmek için bir mesleğe ihanet etmeyelim. Reklamcılık ciddi bir iş. Sadece ünlüler, ajanslar para kazansın diye yapımıyor. Arasıra ‘Tüketici bu reklamlardan ne anlıyor acaba?’ diye de düşünmek gerekiyor.
KC’nin GORA’da işi ne
KC Grup ‘sat-yap’ (yap-sat’ın post modern versiyonu) sektöründe ciddi şekilde atakta... Yükselen ‘inşaat’ kategorisinde markalaşma çabalarını takdir etmek lazım. Verdiği mesajı biraz daha basitleştirmesi ve tek yarara odaklanmasında fayda var. Anlamadığım KC grubun GORA filminin televizyon yayınına sponsorluğu... Amacı neydi? GORA’nın inşaatla özdeşleşen bizim bilmediğimiz bir çağrışımı mı var? KC gruptan biri bana bunu söylese diyorum?
Çekirgelik
İNSAN hayatını yaşayacak mı yoksa anlatacak mı karar vermelidir.(Jean Paul Sartre)