POLİSAN'ın animasyon tekniğiyle hazırlanan ve seslendirmesinde Cem Karaca gibi ünlülerin kullanıldığı ‘‘az Nazlı, su bazlı’’ televizyon reklamı oldukça sevimli bir reklam olmuş.
Genellikle boya reklamı yaparken ‘‘Boyacıya mı seslensem yoksa evi boyanan kişiye mi?’’ diye haklı olarak iki arada bir derede kalınır. Bu reklamın stratejik açıdan sevdiğim yanı, her iki hedef kitleyi yakalayan mesajları bir potada eritmesi. Daha fazla yayınlansa, daha fazla hoşlanılacağı ve etkili olacağı kesin.
Reklamda iki boya fırçası gece kulübüne gidiyorlar. Orada Natura Hanım'ı görüyorlar. Fırçaların aralarında yaptıkları konuşmalardan anlıyoruz ki, Natura Hanım ‘‘tam fırçalarına’’ layık bir hanım. Çünkü Natura Hanım, naz yapmıyor ve su bazlı.
Sanırım boya kutusu yuvarlak olduğu için dişi rolü ona uygun görülmüş, bu durumda fırçaların da niye erkek oldukları çok açık ortada. Kıllarından tabii ki (Yanlış anladıysanız sizin içiniz kötü ben ne yapayım). Fırçanın boyaya daldırma eyleminin ise neyi tanımladığını söylemeyeceğim bile. Ay neler uyduruyorum değil mi? Uydurmuyorum. Biraz bilinçaltınızı zorlayın, bu reklamın niye hoşunuza gittiğini siz de şıp diye anlayacaksınız (* * * *).
Boya marka liginde DYO lider çıktı
BOYA sektörünün iç piyasada 2001 yılında yaklaşık % 50 daraldığını belirtelim. Aralık ayında PIAR TNS- Sofres Trendpoll araştırması kapsamında, sadece bizim için, Türkiye temsili 2005 kişiye hatırladıkları ilk üç boya markasını sordu. Analizimiz DYO'nun 84.1 ile ilk marka, Marshall'ın % 67,5 ile ikinci, ÇBS'nin ise % 33 ile üçüncü marka olduğunu gösterdi. Daha sonra % 28.8 ile Betek (Filli Boya) % 9.6 ile Polisan, % 3 ile Sadosan, % 2 ile Alpina ve % 1 ile İshakol geliyor. Ve tabii ki diğerleri.
Boya piyasasında pazar payı rakamları sağlıklı değil. Şöyle küçük bir araştırma yaptığımda DYO, % 19'la pazar lideri, sonra herbiri % 18 olmak üzere, Marshall ve Betek geliyor. Polisan'ın % 9 ile dördüncü, ÇBS'nin ise % 5 ile beşinci sırada olduğu konusunda yaygın bir kanı var. Krizde ise, diğer sektörlerde olduğu gibi boya sektöründe de market markalarının yükselişi göze çarpıyor. ÇBS'nin hiç iletişimde bulunmayıp, hálá bu kadar anımsanması ilginç geldi bana. İletişim eksikliğinin pazardaki intikamı da acı olmuş ama. Öyle değil mi?
NOT: Veri toplanmasında emeği geçen PIAR TN Sofres ve araştırmacılar Ayşe Çelebi ve Eda Çetin'e teşekkür ederim.
Taraftarı taştan oyarlar
GEÇEN hafta SPK Başkanı Dr. Doğan Cansızlar'ın İktisadi ve idari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü'nün davetlisi olarak Anadolu Üniversitesi'nde yaptığı konuşmadan öğrendim ki, SPK, Galatasaray ve Beşiktaş'ın halka açılmasına, geniş taraftar kitlesi sermaye piyasasına sahip çıksın diye izin vermiş. Sonuç ortada. Türkiye'de borsanın imajı hiç iyi değil. Küçüğünden büyüğüne herkes ‘‘birşeyler döndüğüne, büyüklerin küçükleri ezdiğine’’ inanıyor. Galatasaray -Beşiktaş hisselerinin bir günde tepetaklak olup, yatırımcısına para kaybettirmesi, küçükleri borsadan biraz daha soğuttu, büyüklerin bile soru işaretlerini artırdı. Cansızlar SPK'nın denetim ve düzenleme işlevini ayrıntılarıyla anlattı. ‘‘Manipülasyon yok’’ demedi. Bunun büyük suç olduğunu söyledi ve manipülasyonu engellemek için alınan önlemleri anlattı. Öğrencilerin, aldıkları yanıtlardan, ikna olmadığını gördüm. Güven oluştuğunda borsada yatırımcının neler yapabileceğini POAŞ örneğinde gördük. İki kat talep oluştu. Önerim SPK'nın bir an önce stratejik iletişim planlaması yapması. Eğer süper ligde daha çok takım olduğunu düşünüyorlarsa, diyeceğim birşey yok. Bu takdirde, yeşil sahalarda ortaya çıkacak sloganlara hazırlıklı olunmasında fayda var. Örneğin, ‘‘Taraftarı taştan oyarlar balam oyarlar, borsaya böyle...’’ gibi. Taraftar benden daha yaratıcı olacaktır, unutmayalım.
Herkes BMW'yi konuşuyor
BMW reklamlarını gördünüz değil mi? Gördünüz, düşündünüz, hatta hakkında konuştunuz bile. Bir haftadır Hürriyet'te yayınlanan ve bugün de merakımızı müthiş bir finalle gideren tam sayfa BMW reklamları meraklandırıcı metin yapısıyla, tasarımıyla, boyutuyla bize gazete reklamlarının neleri başarabileceğini bir kez daha hatırlattı. Basın reklamlarının nasıl ‘‘düşünce uyarıcı’’ olabileceğinin güzel bir dersini verdi. Şunu aklımızdan hiç çıkarmayalım: Ne televizyon reklamları basın reklamlarının yerini tutar, ne de basın reklamları televizyon reklamlarının. (* * * * *)
Toyota ve Oyakbank yanıt verdi
‘‘MUZCumhuriyeti Olmaya İtirazım’’ var başlıklı yazıma, Toyota'dan mesaj geldi. Mesajda, ‘‘Bugüne kadar Toyota markası için Türkiye'de yaptıklarımız karşısında ‘Muz Cumhuriyeti' yakıştırmasını haketmiyoruz. Bu haksız ve acımasız bir ithamdır’’ deniyor. 2002 yılında Toyota 3 milyon dolardan fazla reklam yatırımı yapacakmış. Daha önceki reklam yatırım harcamaları da benim ifade ettiğim gibi 300-500 bin dolar değil, bu rakamın çok çok üstündeymiş. Amacım doğrudan Toyota'yı hedef almak değildi, Toyota-Brad Pitt örneğini yazımdaki mesajı pekiştiren çok yakın bir örnek olduğu için seçtim. Toyota'nın itirazından yazımın amacına ulaştığını anlıyorum. Ben de Toyata'nın anlatmak istediğim şeyin tam merkezinde olan bir marka olmadığını kabul ediyorum. Toyota sınırlarını zorluyor. Darısı diğerlerinin başına..
Oyakbank reklamını eleştirdiğim yazıda ‘‘Emredin’’ kampanyasının açılan bir konkur sonucunda seçildiğini belirtmiştim. Konkur sonucu seçilen kampanya değil reklam ajansı imiş. Bilginize...