Tayfun Güneyer’in ilk fimi "Şans Kapıyı Kırınca"yı izledikten sonra bu köşede "Bravo Tayfun, iyi iş başarmışsın. Sinema gibi sinema yapmışsın" diye yazmıştım. Tayfun’un ince esprilerine övgüler dizmiştim.
Çarşamba gecesi filmin oyuncularıyla birlikte Tayfun’un yeni filmi Keloğlan Kara Prens’e Karşı’yı izledim. Bu kez çok iyi şeyler yazamayacağım. Film tam bir çorba. İçerken de çok keyif almıyorsunuz. Çocuklar alır mı? O bile şüpheli. Baştan söyleyeyim. Bu film sadece televizyonda iş yapar. O da bir kere.
Filmde Şans Kapıyı Kırınca’daki gibi "Çıplak Silah" esprileri yok değil. Tayfun espri anlayışını Keloğlan’a da taşımış. Soyduğu insanlara kitabını imzalayıp veren Robin Hood’lar, pantolunu kıçının arasına kaçtığı için çıplak dolaşan askerler, disko dans yapan prensler, han işleten Tolga Han’ların hepsi Keloğlan Kara Prens’te. Bu esprilere şaşırmamak lazım. Nasıl Mel Brooks ismini gördüğümüzde bu tür espriler beklentisi içerisine giriyorsak, Tayfun’un filmlerinde de artık bu tür esprilerin standart olduğunu bilmeliyiz. Artık bir Tayfun Güneyer sineması var bunu kabul edelim.
Sorun farklı esprileri ve sahneleri birbirine bağladığımızda Keloğlan Kara Prens’in bir bütün etmemesi. Komik diye çekilen bazı sahnelerin çok uzun olması ve güldürmemesi, sıkması. Bazı komik olsun diye yapılan esprilerin ise kör gözüm parmağına kalması. Ejderha ve devlerin görüldüğü sahnelerde ise epeyce bir "yapaylığın" hissedilmesi.
Oyunculara gelince... En başarılı oyuncu Özcan Deniz. Biçilen rolü hakkıyla oynamış. Mehmet Ali Erbil çok daha komik bir Keloğlan olabilirmiş ama kesinlikle yanlış oynatılmış. Çünkü senaryo daha çok Kara Prens üzerine kurulmuş.
Bülent Polat karakteri senaryonun en doğru karakteri ve oyuncu seçimi mükemmel olmuş. Ancak genel olarak baktığımda klasik Keloğlan’ın yanında çok postmodern bir Sanço Panço yorumu olduğunu söyleyebilirim. Ahu Türkpençe ve diğer popüler oyuncuların perdede resmi geçit yapması ise tabii ki Tayfun’un başarısı. Film gişe yapacaksa bu oyuncuların resmi geçidinin faydası büyük olacaktır. Niye Nükhet Duru’nun "Ayna ayna benden güzel kim var, söyle" yorumunu Nükhet Duru hayranları merak etmesinler değil mi?
Tayfun rüyalarının peşinden büyük bir cesaretle gidiyor. Çok saygı duyuyorum. Keşke hepimiz Tayfun kadar cesaretli olabilsek.
Vergi hukuku değil mizah kitabı
Hafta sonu için iki kitap öneriyorum. İlki soğuk yüzlü vergi konusunu sıcak yazılarıyla sevdiren, açık hale getiren sevgili meslekdaşım Şükrü Kızılot’un son kitabı "Askerliğini Yapmayan Kadın". Kitabın içinde yurdumun dört köşesinden, birbirinden gırgır vergi öyküleri var. Ve de çok güzel fıkralar. Bir tanesini hemen paylaşayım:
Bir kadın eczaneye girer ve arsenik ister. "Ne yapmayı düşünüyorsunuz?" diye sorar şüpheyle eczacı.
"Kocamı öldürmeyi..."
"Ne? Şaka mı yapıyorsunuz?" Cinayet işlemeniz için size ilaç satamam."
Kadın çantasını açmış ve kocasının eczacının karısıyla çekilmiş resmini göstermiş. Ezcacı yapıştırmış: "Aaa! Tabii, reçeteniz varsa durum değişir."
Anlayacağınız sevgili Kızılot’un kitabına vergi hukuku kitabı muamelesi yapmayın o bir mizah kitabı. Eline sağlık Sevgili Kızılot.
Birgit’te gazetecilik ve siyaset atbaşı
Diğer kitap Orhan Birgit’in Evvel Zaman İçinde isimli kitabı. Birgit uzun yıllar içinde yaşadığı basın ve siyaset dünyasını güzel üslubuyla oya gibi işleyerek anlatıyor.
Birgit’in kitabının bu ilk cildi. İlk cilt 1950-1965 arasında Türkiye’de siyasette ve basın dünyasında nelerin döndüğünü bize Orhan Birgit’in tuttuğu aynadan gösteriyor. CHP, DP, TKP arasındaki savaşlarda basının oynadığı rolü görmek oldukça heyecan verici. Örneğin "Kore nere Türkiye nere" bölümü. Niye Kore’lere gidip savaşlar yaptık merak etmiyor musunuz?
Türkiye’nin basın tarihini ve siyaset tarihini iç içe görmek isteyenler Birgit’in kitabını kaçırmasınlar. Özellikle de gazetecilik öğrencileri.
CUMA TAKINTISI
Bu hafta size kalamarı harika bir balık lokantası öneriyorum. Villa Bosphorus. Çengelköy’de... Deniz ürünleri gerçekten bir harika. Boğaz manzarası, gece gündüz anlatılacak gibi değil. Bu hafta sonu canınız balık çekiyorsa kesinlikle takmanız
gereken mekan Villa Bosphorus. Takın. Kalamar yerken de beni anımsarsanız sevinirim. Hem de çok... Sizin için canla başla, hayatınızı renklendireceğim diye çalışıyorum. Bu kadarcık bir şey istemişim çok mu? İki saniye düşünün ya.
CUMA LAKIRDISI
"Onların peşinden gidecek cesaretiniz varsa bütün rüyalar sizin olabilir." (Walt Disney)
CUMA İTİRAFI
seker-kiz; Cinsiyet: Kadın; Yaş: 18; Ülke: Almanya
Hayatımda ilk defa büyük bir yanlış yaptım, o da anneme sevgilimin olduğunu söylemekti. Mutlu bir beraberliğim vardı. Tam sekiz ay olmuştu. Anneme bunu itiraf etmek istedim ama annem bu sırrımı hemen babama yetiştirdi ve sevgilimden ayrılmak zorunda kaldım. Böyle bir yanlış bir daha asla yapmayacağım!
Yorum: Kızların en büyük sırdaşları anneleri. Ve bu kızlar düşünürleri ki "En son babalar duyar!". Ne büyük hata. Babalar da bilirler ki kızların en büyük sırdaşları anneleri. Bu nedenle olan her şeyden anneleri sorumlu tutarlar. Anneler de "bana niye söylemedin" riskine katlanmamak için her şeyi babalara söylerler. Yani babalar hep duyar ama duymamazlıktan gelirler. Bir şeyi annenize söylerken, annenizin ağzında bakla ıslanmayacağını bilin. Siz gideceksiniz, o kimle aynı evi paylaşacaksınız sanıyorsunuz.