Herkesin ‘zevkine’ saygı duyarım. Her türlü zevkine... Yeme, içme, giyme, okuma, izleme, dinleme...
Sanmayın ki İbrahim Tatlıses, Seda Sayan, Yıldız Tilbe, Mehmet Ali Erbil, Kuşum Aydın çok izleniyor diye ‘ratingler yanlış, nasıl bunlar izlenir’ diyenlerdenim. Asla!
Televizyon ölçülerinin mantığını, işleyişini, mekaniğini (haydi çok iyi demeyeyim) bilen biri olarak böyle bir savunuda bulunmam imkansız..
‘Bin aileyle ölçüm olur mu, sonuçlar yanlış’ dönemi kapandığına göre niye ‘eş zamanlı anket’ sonuçlarından bile herkesin haberi olmasın. Olmalı da!
RTÜK denetim ve raporlama işinde diğer ülkelerde (dikkat edin, ölçme işinde değil!) gerekirse ‘kanun koyularak’ rol üstlenmeli.
A Grubu gerçekten A Grubu mu
Neden? Örneklerle açıklayayım. Şu anda yaklaşık 3.5 milyon evde uydu aracılığı ile televizyon izleniyor. Bu demek ki AGB panelindeki evlerin 500’ünde televizyon izlemenin uydudan yapılması gerekiyor. Yapılıyor mu? Yaklaşık 1 milyon digiturk 1.3 milyon da kablo TV abonesi var. Bu oranlar, hem de statü kırımlarına uyan bir şekilde, panelde de aynı mı? Futbol maçlarının olduğu saatlerde ‘other’ çok fazla artmıyor. Bunun nedeni digitürk üyelerinin panelde daha az temsil edilmesi olabilir mi? Ne de olsa paralı adamlar... Niye ‘iki üç hediye’ alacağım diye evlerine cihaz taktırsınlar. E öyleyse! Paneldeki A grubu da aslında gerçek, toplumda tüketim biçimleriyle A grubu değil mi? Aslında A grubu B grubu, B grubu da C grubu mu? Bu noktada çok ciddi denetim gerekmez mi?
Parçala beni yönetmenim
Diğer müdahale edilmesi gereken nokta... Program parçalama operasyonu. Yıldızların Altında yedi parça, İbo Show üç parça, ratingler paramparça... Bu sisteme izin verildiği sürece televizyon kanalları ellerindeki fırsatı en iyi şekilde değerlendirmekte haklı. Rating hakkından imansız gelir! Gerçek izleme davranışı ne kadar raporlamaya yansıyor peki? İzleyici aslında tek program mı izliyor? Beş altı farklı programı mı? Bırakalım reklam yerleştirme amaçlı planlama mantığını program planlamanın zemini yerinden oynamıyor mu?
‘Kamusal frekansı kullananların’ birbirleriyle yarışırken program çeşitliliğine önem vermelerinin önünü kesmiyor mu? Kesiyor, hem de bal gibi.
RTÜK’ün televizyon izleme ölçümü işinin özünü ve denetim mekanizmasını kavramasında yarar var. AGB panelindeki ev sayısı mutlaka 5000’e çıkmasını sağlamasında. Televizyon sistemini düzenlemek için kanunla, halk adına kurulan RTÜK ölçümlerle ilgilenmeyecek de neyle ilgilenecek! Hane sayısı 5000’e çıkmalı ki farklı program tatları arayanların da ihtiyaçları karşılansın, gelenekler görenekler yaşasın, daha fazla ses duyulsun..
Rating sistemi ‘düşük zevkleri’ mi pekiştiriyor? Bu sorun ölçümlerin uygulandığı her ülkede söz konusu. Türkiye’de önce program demokrasisini sağlayalım, televizyonu sadece tek tip eğlence gereksinimi karşılayan bir araç olmaktan çıkaralım, sonrasına bakarız.
Baydı..
Semra hanım kaynana, Semra hanım mağdur, Semra hanım eleştirmen, Semra hanım tiyatrocu, Semra hanım Paris’te, Semra hanım küçük hanımın şoförü... Vallahi de billahi de baydı bu Semra hanım. Semra hanım da baydı, Semra hanımı her allahın anı oraya buraya sokuşturup bize bayanlar da baydı. Yeter artık lütfen. Biraz otokontrol, biraz.
Kutlarım..
Şebnem Schaefer’in bekaretini tescil eden doktoru kutluyorum. Yüzyılın tescili bu. Ya da yüzyılın doktoru mu desek!
Mış gibi yapmak..
Bu ülkede, ‘içki kötüdür’ diye değil ‘içki günahtır’ diye içki yasaklanıyor. Sistemli bir şekilde. Göz göre göre.. Öyle bakıyoruz. Laikliği, Atatürk devrimlerini korumak için laflar söyleyip ‘mış’ gibi yapıyoruz. Sonra niye bu ülkede Milli Güvenlik Kurulu var, niye 28 Şubat’lar oluyor diye askere kızıyoruz, ‘Demokrasilerde asker bu kadar her şeyin içinde olmaz’ diye klişeler savuruyoruz. Söyleyin adım adım günah olan şeylerin sayısını artırıyorlar, ne yapıyoruz?
Özür
Salı günü Selvi Boylum Al Yazmalım’ın galasındaki izlenimlerimi aktarırken ‘Ancak filmi izlemeyen birinin bu oyundan çok fazla zevk alacağını sanmıyorum’ yazmıştım. Ne olduysa olmuş ‘filmi izlemeyen’, size ulaştığında ‘filmi izleyen’ olmuş. Düzeltir, özür dilerim.
Garipsedim
Hálá ısrarla soruyorum. Kaya Çiligiroğlu, Hülya Avşar’ın eski eşi olmaktan başka bir özelliğe sahip mi? Şarkıcı mı? Türkücü mü? Futbolcu mu? Yazar mı? Çizer mi? Düşünür mü? Siyasetçi mi?
Değil... Değilse hálá niye gündemde?.. Eski eşiyle evliliği bittiğine göre niye bu kadar önemli? Sadece tanınıyor olmak, gündemin tepsine oturmaya yetiyor mu?