TARKAN'ın Hazır Kart takvimi için çektirdiği resimler oldukça iç gıcıklayıcı.
Bunlardan bir tanesi de otobüs duraklarında, raketlerde kullanılmış. Yarı çıplak, saçlar kabarık, hafif sakal, gözler sürmeli... Bu resme baktıkça benim aklıma her nedense ‘‘Atıl Kurt!’’ demek geliyor. Biraz düşününce bunun nedenini buldum. Bizim Tarkan bu resimde bir zamanların efsane Tarkan'ına benzemiş (hani şu Kartal Tibet'in oynadığı kurtlu, Eva Bender'li Tarkan var ya işte o!) Bir perçemi eksik. Demek Tarkan iki ay sonra başka bir ürünün reklamında oynasa kesin ya Kara Murat ya Malkoçoğlu. Ne demişler, ruhun bukalemun olsun, cebin akarken dolsun! (Ben uydurdum, nasıl ama?)
Çekirgeler reklam yorumlamamı istiyor
İLGİNÇTİR, oldukça fazla sayıda genç okurumdan (birkaçı 15 yaşında) Aria'nın bayram sofrası atmosferini kullanarak (şimdilerde yıbaşına uyarlandı) yayınladığı promosyon içerikli reklamlarını eleştirmemi isteyen mesajlar aldım. Bu reklamın çok sinirlerine gittiğini, halasını aramak isteyen genç kızın düpedüz bir salak olduğunu söylüyorlar. Hatta bir tanesi niye bunlar da ‘‘yeşil kanepede oturmuyorlar’’ diye benim bir yazıma gönderme yapmış. Ben ise hiç de öyle düşünmüyorum. Bu reklamlar Aria'nın bu zamana kadar yaptığı en doğru, en güzel, en duygusal dokunuşu olan reklamları. Eğer Aria bu çizgiyi devam ettirirse farklılaşmanın nimetlerinden kısa sürede yararlanabilir. (Dört yıldız)
AXA OYAK'ın çocukların ağzından kendini anlattığı reklamın stratejisinde de uygulamasında da sorunlar var. Çocukların ağzından kendini övdürmek bir fikir, ama bu ne kadar ikna edici ciddi şüphelerim var. Üstelik çocuklar o kadar ‘‘müsamere’’ ağzıyla konuşuyorlar ki, zaten ikna ‘‘sorunu olan’’ reklam, ‘‘sinirsel tahriş’’ nedeniyle bir de yerlerde sürünüyor. (Bir buçuk yıldız)
PAZARLAMADA‘‘G’’ kategorisi olur mu? Yani sadece gay'leri bir alt grup kabul edip onlara yönelik pazarlama eylemlerinde bulunabilir miyiz? Gelin, bunu bir örnek üzerinde açıklayalım. İş Bankası'nın şu anda yayınlanmakta olan televizyon reklamını anımsayın. Hani ‘‘yakışıklısı da var, genci de, enteli de var, ev hanımı da..’’ diyen reklam var ya işte o. O reklama bir de şu planı eklediğinizi düşünün: ‘‘Gay'i de var, geyiği de..’’
Böyle bir durumda ‘‘Herkese her keseye bankamızın pala bıyıklı erkekleri Ne düşünür dersiniz?’’ Bilmem anlatabiliyor muyum. (Bu konuya yeniden döneceğiz)
GEÇEN hafta bir yerde oturmuş yemek yiyorum. Yandaki masada oturan 50 yaşlarındaki iki kadının konuşmalarına tanık oldum. Bir tanesi menapoza girdiğini, alışverişe gittiğinde Orkid raflarının önünden geçerken nasıl hıçkıra hıçkıra ağladığını anlatıyordu. Diğeri de yine menapoza girdiğini söylüyor, evli kızının arayıp ‘‘Anne Orkid'in renklileri çıktı, ohhh sen kullanamayacaksın’’ diye dalga geçtiğinden söz ediyordu. Hatta sonra kızına inat menapoz tedavisine başlamış. İlaçlarla biraz düzelince kızını aramış ve ona ‘‘Çatla! Bir süre de olsa ben de Orkid'in renklilerinden kullanabileceğim demiş!’’ Muhabbete bakar mısınız? Tam kanatlı muhabbeti. Üstelik burada Orkid için yeni bir ürün fırsatı var. Menapoza girmiş kadınlar için tokluk hissi veren Post- Orkid! Çıksa kapış kapış gidecek valla. Nasıl fikir ama? Şaka yapmıyorum.
Şener Amca
ŞENER Şen ilk Pamukbank reklamına çıktığı yıllarda ‘‘Genç Pamukbank’’ sloganını taşıyabiliyordu Şimdi onun ağzından ‘‘Genç Pamukbank’’ lafını duyunca ‘‘Hey gidi günler hey!’’ diyorum. Her ne kadar son bir iki reklamdır Şener Şen'e ‘‘Şener Abi’’diye hitap ettirilerek, ‘‘Bakın arkadaşlar, Şener Şen'in Pamukbank'ın sözcülüğü için azıcık yaşlı kaldığını biz de biliyoruz ama o sizin pekala Şener Abi'niz olabilir’’ dense de, bu çözüm Pamukbank'ı kurtarmıyor. Şener Şen'in oyunculuğunun reklamlara çok şey kattığını, reklamda sürekliliğin önemini, yaratılan bir karakterden vazgeçmenin ne kadar zor olduğunu ben de biliyorum ama ortada da bir gerçek var: Ya slogan değişsin ya da ona kısaca ‘‘Şener Amca’’ deyin!
PAMUKBANK internet sitesini yenilemiş. Yenilikleri duyurmak için yayınladığı reklamda da çeşitli tiplemeleri kullanarak sitenin verdiği hizmetleri anlatıyor. Tiplemelerden biri de ‘‘borsada oynayan adam’’ tiplemesi. Dikkat ettiyseniz bu adam her nedense diğer tiplerden ayrılıyor. Bir kere pembe ceket giymiş, sesi davudi ve hafif de yıllarca güzellik yarışmalarında jüri üyeliği yapmış gibi bir hali var. Bu tipi gördükten sonra ben, bizzat, şahsen, kendim, bizim borsanın niye sırtının yerden kalkmadığını anladım. Eğer seans salonlarında bu renk ceket giyen birkaç adam dolaşıyorsa kesin brokerlar gülmekten ya işlem yapamıyorlardır ya da yanlış işlem yapıyorlardır. İMKB yönetimi uyuyor mu?
PAMUKBANK'ın ‘‘tanıdık’’ konseptli reklamında strateji çok doğru. Hálá ‘‘Bir bankada öncelikle ne ararsınız?’’ diye sorduğunuzda Türklerin neredeyse % 50'si ‘‘tanıdık’’ yanıtını veriyor. Yaratıcı strateji açısından da sorun yok. Yabancı ellerde, uzak doğuda bir garibi ‘‘Şener Abi’’yle karşılaştırmak hoş ve eğlenceli çözüm. Ancak uygulamada yapılanlarla anlatılmak istenen çok iyi anlatılamamış gibi geldi bana. Mesaj net geçmiyor. Çekik gözlü kızın ağzından Pamukbank'ı dinlemek ikna ediciliği azaltmış (* * *).
Sevdiklerinize küçük de olsa birşeyler alın
YARIN akşam yılbaşı. Şimdi sizden bir kaç söz istiyorum. Lütfen abartıp evin sapına kadar erkek babasına ‘‘Noel Baba’’ elbisesi giydirip, şempanze gibi ortalarda dolaştırmayın, adamı konu komşuya rezil etmeyin.
Yeni yılı televizyon karşısında elinizde rakı kadehi öyle ‘‘armut’’ gibi oturup da beklemeyin. Maksat sadece içmek değil! Dansözle birlikte iki dönün, saat 12.00'yi çalınca sevdiklerinizi şapur şupur, telefonun öbür ucundakilere yarabbi şükür deyin.
‘‘Aa bu Noel Baba da nerede kaldı? Yine bizi es geçti!’’ numaralarıyla pencereden dışarıya bakmaktan vazgeçin. Kimse artık bu numaraları yemiyor. ‘‘Türkiye İçin Seve Seve...’’ kampanyası kapsamında ‘‘indirimli mi yoksa kazıklanıyor muyuz?’’ duygularıyla aldığınız ufak tefek hediyeleri sevdiklerinizle paylaşın.
Yılbaşı ağacı falan süsleyebilirsiniz. Ama koca koca ampulleri üstüne asıp onu donanma vapuru haline getirmenize gerek yok! Bu iş için köşebaşındaki elektrikçide renkli, sarfiyatsız, yanıp sönen ampuller var. Hem de daha güvenli. Geceyi hastanede geçirmektense bunları deneyin.
Yılbaşı kutlaması diye midenize iki lokma girmeden, içmeye başlamayın. Geçen yıl, aç karnına iki kadeh götürdükten sonra böğüre böğüre tuvalete koştuğunuzu ve yeni yılı orada geçirdiğinizi unutmayın. Lütfen krizlerden ders alın!
‘‘Yılbaşı Balo’’larında takma gözlük ve bıyıkla, Hugo kılığında, ‘‘Çıktık açık alınla!’’ eşliğinde, zevkin doruğuna ulaşanlardan, iki tepinme amacıyla, pistin kenarında kendine yer edinmek için poposuyla köy devirenlerden ise burada asla söz etmek istemiyorum. Onlarınki kutlama değil bence düpedüz işkence..
Hepinize iyi yıllar. Sizleri seviyorum. Şunu unutmayın, yılbaşları önemli, ama zaman da kesintisiz akıp gidiyor. Eğer birşeyleri değiştirmek, birşeylere yeniden başlamak gerekiyorsa mutlaka yılbaşına kadar beklemek gerekmiyor.