Ali Ayşe’yi sevsin diye oyunculara bu kadar eziyet edilmez
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Devlet Tiyatroları bu yıl yaz döneminde çok geniş kapsamlı bir Anadolu turnesi yapıyor. Kim ne derse desin doğru bir iş.
Tiyatro ancak böyle sevdirilir, böyle yaşatılır. Devlet cesareti için Genel Müdür Lemi Bilgin’i yürekten kutlarım.
Turne kapsamında Adana Devlet Tiyatrosu Dinçer Sümer’in ‘Ali Ayşe’yi Seviyo’ adlı oyunuyla İç Anadolu’yu dolaşıyor. Kalktım bu oyunu görmeye gittim.
Salon ağzına kadar doluydu. Bir o kadar insan da bilet bulamadığı için kapıdan döndü. Tiyatroyu küçümseyenlerin, gelip kapıdan dönenlerin sinirli hallerini görmelerini isterim.
Oyun başladı. Şarkılı türkülü bir oyun. Anadolu turnesi ya... İnsanları sıkmamak, tiyatrodan soğutmamak için popülizmin doruğunu zorlayan şarkılı türkülü oyunlar seçiliyor. Şarkılı türkülü oyunlara itirazım yok ama şarkılı türkülü oyun da hakkıyla şarkılı türkülü bir oyun olsa...
‘Ali Ayşe’yi Seviyo’ 1984 yılında yazılmış, o yıllarda da kalmış. Nasıl kötü bir metin anlatamam.
Yönetmen Mustafa Kurt demodeliğin üstesinden gelebilmek için şarkı türkü seviyesini artırdıkça artırmış. Oyunculara diyecek yok. Metnin üstüne çıkıp izleyiciye hoş dakikalar geçirtmek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Demet İyigün, Gökhan Doğan, Savaş Özdemir ve Şekip Taşpınar nasıl güzel oynuyorlar anlatamam.
Savaş Özdemir, komedide çok başarılı, hayran oldum. Umarım birileri keşfeder ve Türkiye onu tanır. Oyuncular iyi ama eziyet çektikleri de her hallerinden belli. Oyunu kurtarmak için kıvırdıkça kıvırıyorlar ama bu kadar kıvırmak her tiyatro evladını ciddi şekilde bozar. Onları da bozuyor haliyle. Kıvırmakla oyunun da kurtulduğu falan yok. Durup dururken sahneye bir televizyon ekranı çıkıyor. Sonra oyun duruyor. Ve didaktik bir son.
ŞAKA GİBİ BİR SON
İzleyiciler ağzı açık ayran delisi bakıyor. Şaka gibi. Şakanın bile doğru dürüst bir sonu olur bu oyunun yok.
Yapmayın beyler! Allahaşkına yapmayın! Oyun seçiminde çuvallamayın!
Tiyatroyu sevdireceğiz diye insanları tiyatrodan soğutmayın. Turne işi doğru iş ama turneleri ‘dostlar turnede görsün’ diye yapmayın!
Oyuncunuza saygınız yoksa hiç olmazsa halka saygı duyun! Kalitesiz ‘popülizm’ halkı bir çile çıkarır kimseyi de salak sanmayın!
Tatlıses yanlış örnek
Salı günü Hürriyet’i elime aldım. Baktım üst başlıkta büyükçe bir İbrahim Tatlıses, yanında da küçük bir Asena fotoğrafı. Tatlıses, Asena için ‘Kız Ben Seni Vurmaz Mıyım’ diye şarkı söz yazmış. Yeni çıkacak albümünde yer alan bu şarkıyı da Televole gecesinde seslendirmiş, seslendirirken de sözlerini unutmuş. Haberin aslı Kelebek’te idi. Hemen Kelebek’e yöneldim. Aynı fotoğraflardan orada da var ve haber hemen hemen aynı. Ek bilgi yok! Varsın olmasın, ‘kanın beynime sıçraması için’ bu kadar Tatlıses haberi bile yetti. Adamın yazdığı söze bakar mısınız ‘Kız ben seni vurmaz mıyım?’.
Başkası yazsa önemli değil. Ama bu şarkı sözünü yazan adamın kadını aşağılayan, döven söven tavrını bilmeyen mi var! Tatlıses’in ‘ben durun dedim vurun demedim’ öykülerini bilmeyen mi var. Talıses’in yazdığı bu sözler bir kadının kocası ya da sevgilisi tarafından ‘öldürülebileceği’ inancını pekiştirmezse başka kimin sözleri pekiştirilebilir.
Tatlıses ünlü olabilir, Tatlıses ünlü bir gecede ünlü bir kişiye yazdığı şarkıyı söylerken bu sözleri unutmuş da olabilir, bu unutkanlığın haber değeri de olabilir. Ne olursa olsun haberi seçerken bazı değerlerin Tatlıses’in değerinden daha değerli olduğunu unutmamak gerekir.
Başkası yazsa önemli değil. Ama benim gazetem ‘maçoluğun, kadına el kaldırmanın, kadını dövmenin’ bayraktarlığını üstlenen İbrahim Tatlıses’i asla yazmamalı. İbrahim Tatlıses’i meşrulaştırmamalı..
Bu arada Kelebek’i yeniden ‘kanatlandıran’ ekibi burada takdir etmek isterim. Selim Akçin, Cengiz Semercioğlu, Şenay Ordu ve Nigar Akan gerçekten iyi iş başardılar, Kelebek’i sıkı havalandırdılar. Kelebek’i keyifle okuyor, her gün daha da iyileştiğini gördükçe memnun oluyorum. Kelebekçiler ellerinize sağlık... Bu teşekkür olsa olsa Sahrap Soysal’a uygun bir teşekkür olabilir.
Şöylesi daha iyi: Beyinlerinize sağlık!
Poptrinam: Levent Yüksel’in kavruk sesini seviyorum
Levent Yüksel’in albümü çıkalı bir ay olmuş, ben yeni aldım, iki dinledim, Uslanmadım araba kullanırken dinlediğim ‘esas’ poptrinam albümlerinden biri oldu.
Biraz kendimi dinledim ‘Niye Levent’i seviyorum’ diye, sonra karar verdim. Levent’in kavruk sesi beni çok etkiliyor.
Bu Aşkın Katili Sensin, Levent’in kavruk sesine kavrukluk katmış.
Uslanmadım tam bir Sezen Aksu klasiği, Levent de hakkından çok iyi gelmiş.
Kaybedenler’de sözler müthiş ama Sezen Aksu müziği çamaşıra denk getirmiş, bir de müzik iyi olsaymış var ya, Kaybedenler bu yıla damgasını vuran şarkı olurmuş.
Orhan Gencebay’ın Yarabbim’i albüme müthiş renk katmış. Yarabbim Orhan Gencebay’ın TRT yasağını kırıp bir yılbaşı gecesi ekranlarda söylediği ilk şarkıydı. O günleri anımsadım.
Ve Zeynep Talu’nun Zor Geliyor’u. Dinledikçe dinleyesi geliyor insanın. Şu yaralı halimin bir sebebi olmalı, kime sitem etmeli, kime hesap sormalı, büyüyor düşündükçe yalnızlığım, hani neredeler şimdi can dostlarım, benimle gülenler, ağlarken nerdeler, demek ki yalandı, demek dost değildiler, bu dertli günümde beni unuttular, demek ki yalandı, yalandı sevgiler...
Levent Yüksel’in Uslanmadım’ı çok keyifli anlayacağınız. İşin sırrı, yeni şarkılarla eski şarkıların başarıyla birleştirilmesinde. Buna bir çeşit retromarketing başarısı da diyebiliriz.
Mutlaka dinleyin Levent Yüksel’i, beğeneceksiniz. Ben hálá dinliyorum. Candan, Nalan, Levent bir süredir üç vazgeçilmezim oldu.
Size de öneririm.
Sefa Önal biraz geç kaldı
Yazar-yönetmen Sefa Önal, Gönderilmemiş Mektuplar filmiyle yıllar sonra Türkan Şoray ve Kadir İnanır’ı bir araya getiren Yusuf Kurçenli’yi ‘Yaşlarına uygun öykü bulunmalıydı. Öykü uygun olmayınca gördüğünüz gibi film çuvalladı’ diye eleştirmiş.
Anımsarsanız ben bu yorumu daha filmin ilk gösteriminde izler izlemez yapmış ve çuvallayacağını söylemiştim. Bayram değil seyran değil Sefa Önal, Kurçenli’yi niye öptü bilemem ama her niyeyse bu öpüş geç bir öpüş oldu!
CUMA İTİRAFI
t_u_a_n_a; Cinsiyet: Kadın; Yaş: 29; İl: İstanbul
Ali Atıf Bir, Hürriyet Cuma’daki köşesinde ‘Cuma İtirafı’ başlığıyla itiraf.com’dan bir itiraf yayınlıyor. Her hafta itirafları daha bir dikkatli okuyorum. ‘Acaba bu hafta hangisi yayınlanır?’ diye her birini süzgeçten geçiriyorum. Ama hiçbir hafta tahminim tutmuyor. Yine de çalışmalarıma titizlikle devam ediyorum. Bir gün mutlaka Ali Atıf Hoca’nın yayınlayacağı itirafı tutturacağım.
Yorum: Tuana’ya magmanın dibini gördüğü itiraflar eyle yarabbim! Yoksa... Yoksa... Tutturdu mu ne?
CUMA TAKINTISI
Bu hafta sonu size Marmara Ereğlisi’nde deniz manzaralı bir balık lokantası önereceğim: Ariflerin Yeri Balık Lokantası. Buradaki ‘Arif’, Arif’e tarif gerekmezdeki Arif oluyormuş. Ariflerin Yeri çok şirin bir yer. Mezeler çok lezzetli ve değişik. Közlenmiş kırmızı biber, patlıcan ezme, yoğurtlu yeşil biber kızartması önerilerim. Şu sıralar balık yiyecekseniz kofana doğru seçim olur. Oltayla tutuluyormuş. Tadından yenmiyor. Ayrıca deniz ürünleri konusunda Arif olanların tereyağında karides ve kalamarı da denemelerinde fayda var. İkisi de süper!
Bağımlılığın her türlüsü, alkol ya da morfin, ya da idealizm ne olursa olsun kötüdür.