Peki bu Charlie’nin neden İbranicesi yok

DERGİNİN son sayısı Arapça dahil altı dilde okunabilecek.

Haberin Devamı

Fransızca ve İtalyanca olarak basıldı; İngilizce, İspanyolca ve Arapça versiyonları da internetten okura ulaştırılıyor...
En önemli baskıları ise Türkçe olacakmış. Yayın yönetmeni Biard söylüyor. “Çünkü Türkiye zor bir dönemden geçiyor, orada laikliğe saldırı var” diyor.
Aklıma gelen ilk şey şu; fakat bu 6 dil arasında neden İbranice de yok?


* * *


Madem bu Charlie Hebdo’nun şiarı, ifade özgürlüğünü radikal biçimde savunmak, dokunmadık kutsal, saldırmadık tabu bırakmamaktır... İsrail kanunları mis gibi bir fırsat sunuyor işte.
İsrail’de ‘dini hassasiyetleri incitmek, inananları rencide etmek’ yasak. Yani ne Hz. Musa ne Hz. İsa ve ne de Hz. Muhammed’in karikatürünü çizebilirsiniz orada. Basın özgürlüğüne aykırı...
Değil karikatürlerini çizmek, değil peygamberlerle alay etmek... Değil dine ve dince kutsal sayılan değerlere muzipçe saldırmak... İnceden iğnelemek bile anlayışla karşılanmıyor.
Haaretz gazetesindeydi, Ido Amin adlı bir karikatürist, Charlie Hebdo dergisinin İsrail’de bırakın hoşgörülmeyi var bile olamayacağını, hayat hakkı dahi bulamayacağını yazıyordu hayıflanarak. Nerede kaldı Hz. Musa’yı sarakaya alan bir kapakla çıkması; kışkırtıcı satirizmini, kaba ve agresif espri anlayışını damara basa basa, kafaya vura vura sürdürmesi...
Madem Charlie Hebdo, mesela New York Times’tan daha radikal bir ifade özgürlüğü savunucusu, işte kaçmaz bir fırsattı... New York Times’ın bile sınırları aştığı gerekçesiyle sayfalarına basmama kararı aldığı Hz. Muhammed’li kapağı İbraniceye de çevirebilirdi... Hem İslam’a ve Müslümanlara hem de İsrail’in ‘yasakçı ve baskıcı’ kanunlarına aynı anda meydan okuyabilirdi... Ve bir kapakla iki kutsala birden saldırabilirdi...
Ama denemedi, denemeyi aklından bile geçirmedi.
Bilakis, geçmişte hafiften Yahudiliğe dokunduran bir şakası yüzünden meşhur bir çizerini işten attığı malum. Adam, Sarkozy’nin oğlu için “Para uğruna Yahudiliğe bile geçer” deme antisemitizmini göstermiş, büyük densizlik...
Yine, İsrail’e fazla bindiriyor diye ‘ifade özgürlüğü’nün küresel efsanelerinden Noam Chomsky’yi de yermeye doyamadığı biliniyor.
Kısacası, neredesin ey samimiyet, neredesin ey tutarlılık!...
Müslümanları ve Hristiyanları pervasızca sars, silkele, şok et; inançlarını yerden yere vur, değerlerini hurafe niyetine çiğne, adına da şaka de, özgürlükçülük de...Sıra aynı şakayı İsrailoğullarına yapmaya gelinceyse dilin tutulsun, birden ciddileş; sınır, yasak ve kutsal tanımazlık zurnan zırt sesi vermeye başlasın ha...


* * *

Haberin Devamı


Son kapağını tasvip etmedim. Müslümanların zihin kodlarını bir türlü anlamadıklarına ve anlamaya çalışmak yerine kendi doğrularını dayatma yanlışında hâlâ ısrar ettiklerine verdim.
Bununla birlikte önceki karikatürleri gibi kötü niyetli bir provokasyon olarak da görmedim. Ama öncekiler gibi bu da sansasyon arayışının eseri.
Tabii yine ifade özgürlüğüne sınır konamayacağını göstermek değil bence asıl motivasyonları. Sansasyonel olmaya bayıldıkları, dikkat çekmeyi çok sevdikleri için falan da değil. Bir çeşit manevi tatmin boyutu vardır elbet ama sadece egoları okşansın diye zevkine, keyfine de yapmıyorlar. Bu bir ticari strateji, bir satış ve pazarlama taktiği...
“Türkçe baskımız çok önemli çünkü Türkiye’de laiklik saldırı altında” cümlesi de, tavlamak istedikleri hedef kitleyi gösteriyor. Hz. Muhammed’li kapaklarını onlara bu selamla havada karada okutabileceklerini düşünüyorlar demek.


* * *

Haberin Devamı


Sivrilik ve abartı, mizahın yöntemidir. Haddi aşmadan kafa bulamaz, hicvedemezsiniz. Ancak incelik de bu had aşmanın ayrılmaz bir parçasıdır. Hınzırca muzırlıklar yapmanız beklenir; herkesin aklına gelebilecek harcıâlem fikirleri, beylik düşünce kalıplarını, küfür ve hakareti çizgiye dönüştürmek bir zekâ arzı değildir.
Charlie Hebdo’nun kapağını her şeyden evvel zekice bulmadım...
Siz de beğenmediniz mi? Almayıverirsiniz...
İnançlarınıza dil uzatmasından mı rahatsız oldunuz?
Çirkinliklerine ayna tutarsınız siz de, yerden göğe hakkınız. Ama provokasyonlarına çanak tutmak değil. Hele Paris’teki terör vahşetini haklı çıkarmak, ‘Azmış bile’ demek savunduğunuz dine de, insanlığa da sığmaz.
Fakat sizi çok mu kızdırdılar? Siz de asaplarını bozup onları çıldırtırsınız. “Kısmetse şakacı Charlie’nin dili ne zaman İbraniceye dönecek” demeniz yetecektir.

Yazarın Tüm Yazıları