Koşun muhafızlar Fehmi Abi kaçıyor

İÇİNDEN geleni söylemiş Fehmi Koru.

Haberin Devamı

“Evet’çiler arasında da kafası karışık, soru işaretleri olan, karar vermekte zorlanan bir kesim var, taklaya gelmesek, yol yakınken şu referandumdan vaz mı geçsek” türünden şeyler...

Orwell’in Big Brother’ı tarafından yönetilen bir baskı toplumunda yaşadığımızı zannedenler yok mu?

Hani kendilerini de bu kara ütopyanın düşünce polisi zannedenler...
Hani zihinleri denetleyeceklerine, düşünceyi kontrol edebileceklerine, evet oylarını disipline ve tek kalıba sokabileceklerine inananlar...
Hani muhalefete göz açtırmamaya özgürlük, eleştiriye nefes aldırmamaya demokrasi süsü verenler...
Hani adına birleştiricilik derlerse, bölücülüğü birleştiricilik gibi sunabileceklerini sananlar...
Hani referandumu ‘Kim daha gür evet diyecek müsabakası’ olarak algılatanlar...

ÇİFTDÜŞÜN, YENİKONUŞ ZAMANI 
Başbakan Yıldırım’ı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, Hükümet Sözcüsü Kurtulmuş’u duymuyorlar bile.

Demokratik yarışmış, isteyen evet isteyen hayır dermiş, herkes seçiminde özgürmüş, tercihlere saygı varmış umurları değil.

Gerçeğin tersyüz edildiği ‘Çiftdüşün’ sistemine geçtiğimizi sanıyorlar.

‘Hayır demek serbesttir’i, Orwell’in ‘Yenikonuş’ diline çeviriyorlar.

‘Yasak değil, özgürce hayır diyebilirsiniz elbette ama haberiniz olsun, suç kapsamına giriyor, yalnız bölücüler, hainler ve teröristler hayır der ha’ demeye getiriyorlar. Onlara kalsa başıboş bırakmayacak, nizamiye talimatnamesi gibi bir milli ve makbul seçmene doğru oy kullandırma yönetmeliği hazırlanmasını önerecekler.

Oldu olacak, Orwell’in savaş işlerine bakan Barış Bakanlığı’ndan esinlenip... ‘Yanlış oy’a meylettirmeme işlerine vaziyet edecek bir Özgür İrade Bakanlığı kurulmasını isterlerse şaşırmayın.


KOLPADAN EVET'ÇİLER YAŞADI
Hani neredeyse... Öyle gürüldeyerek, çağıldayarak, canıgönülden verilmeyen evet oyu geçersizdir, kabul olmaz diyecekler.

Tereddütlü, nazlı ‘evet’i ‘evet’ten saymayacak, sahibinin dininden, imanından şüphe edecekler. Kameralara büyük bir iştahla, bin bir cilveyle ama kolpadan, ama dümenden evet diyenlerin, sandıkta evet deyip demediklerine bakmayacaklar.

Dili hiç düşünmeden, tereddütsüz ‘Evet’ diyenlerin, kalbi ‘Hayır’ demiş, aldırmayacaklar.

Düşünerek, kararsızlık geçirerek ‘Evet’ diyenler daha içten, daha beklentisiz, daha hesapsız, belki endişeli ama gösterişsiz, ama şovsuz evet demiş, umurları olmayacak.

Riyakârlığı özendirdiklerine, ikiyüzlülüğü teşvik ettiklerine, sahteciliği, kolpacılığı, ucuz şovculuğu ödüllendirdiklerine sevinecekler.

Samimiyeti, sahiciliği ise gözlerini kırpmadan cezalandıracaklar.

Bin bereket dedikleri o oyların gerçek sahiplerinden kimilerini itip kakacak, gürleyip yağmayan şovmenlerden gelmiş gibi yapacaklar.


YAZ KÂTİP, SUÇU TAKİYE YAPMAMAK
Değil mi ki tereddüt belirtmiş, endişe göstermiş; bittabii sinsi ve hain ‘Evet’çi olacak Fehmi Koru. Artık sandıkta ‘Evet’ dese bile çok geç, oyu kendine mal edilmeyip kolpacıların hanesine yazılacak, nimetinden ‘Evet’çi görünüp hayır veren dümenciler faydalanacak.

Referandumun askıya alınmasını içinden geçtiği gibi teklif etmiş, ne sinsi ne aldatıcı bir cüret... Hür fikrin fedaisi düşünce muhafızı komutanları durur mu!
‘Tutun’ diye bağıracaklar tabii, ‘Kaçıyor kaçıyor, yakalayın muhafızlar...’

Cezası, milli iradeden derhal kovulmak.

Tövbe ve temyiz yolu kapalı olacak, dünyasını kararttığı gibi ahiretini de yakmış sayacaklar.


KENDİME Mİ SAKLASAM BU AKILLARI?
Sandığın kesinlikle kurulmasından, referandumun aynen icrasından yanayım. Evet çıkma ihtimalini de daha yüksek görüyorum. Fehmi Koru’ya katılmıyorum yani.

Ama tartışmanın ve tercihlerin serbest bırakılmasından yanayım. Kimin ‘Hayır’ dediğine değil de... ‘Evet’in ne getirip ne götürdüğüne bakarak karar verilmesini savunuyorum.

Hem meşru ve demokratik bir haktır deyip hem de ‘Hayır’ı antidemokratik ve gayrimeşru göstermeyi... Hayır diyenleri şeytanla, bölücüler, hainler ve teröristlerle eş tutmayı tehlikeli ve yanlış buluyorum.

‘Hayır’ın gerekçelerini çürütüp ‘Evet’in doğruluğunu anlatmak yerine... ‘Hayır’cıları bir çuvala doldurup çürüğe çıkaran propagandanın ters tepebileceğini de koyun üstüne.

Kendi haklılığını karşısındakini ötekileştirme ve düşmanlaştırma üzerinden tarif eden ‘kimlik siyaseti’nin... Tutsa ve kazandırsa bile toplumsal barışa kaybettirmesinden, demokrasinin kalitesini gölgelemesinden korkuyorum.

Adına çoğulculuk dense bile tek sesçilik ve tek tipçilikle çoğulculuk arasındaki farkın mutlaka anlaşılacağını düşünüyorum.

Paralel evrene, alternatif gerçekliğe intibak sağlayamadım galiba henüz.

Bilmem söylesem mi, söylemesem mi?

Yazarın Tüm Yazıları