Paylaş
Bundan bir yıl sonra, 23 Mart günü... Zarrab dosyasında adı geçen Halkbank yetkilisi Atilla, New York’a giriş yaptı. Havaalanında gümrük muhafaza yetkililerince sorgulandı. 27 Mart’ta çıkış yapmak üzere uçağa bineceği sırada FBI tarafından yakalanarak gözaltına alındı ve tutuklandı.
Biz daha birinci vakayı çözememişken, tam da yıldönümünde ikincisi patlak verdi böylece.
Gariplikler örgüsünün son düğümü de sanki burada atılı. Takvimlerdeki çakışma basit bir tesadüften mi ibaret?
ZURNANIN ZIRT DEDİĞİ YER
Gelelim halli gereken başka bir düğüme...
Tuhaf yıldönümü rastlantısı yetmezmiş gibi, bir o kadar tuhaf bir tarih karmaşası da yaşanıyor.
Halkbank, “Uluslararası Bankacılık Genel Müdür Yardımcımız Mehmet Hakan Atilla, 28 Mart’ta görev için bulunduğu ABD’de gözaltına alınmıştır” diyor.
Savcılık ofisi ise bu tarihi 27 Mart olarak veriyor.
Ayıklayın bakalım, hangisi doğru?
Böylesine kritik bir olayda tarihleri şaşıran ya da gün hatası yapanın, hayati detaylara hâkim olup olmadığına nasıl güvenilecek?
ELEKTEN DEVE GEÇMESİ DE CABASI
Yukarıdaki cümleyi bir daha okuyun şimdi. Sizin de dikkatinizi çekti mi; Atilla’nın orada ‘görev için bulunduğu’ yazıyor.
Tarih kayması izah edilebilir. Belki tutuklama kararı 27’sinde verildi ama 28’inde uygulandı, tarihlerdeki tutarsızlık ya da fark oradan kaynaklandı.
Fakat New York’a görev için gittiğini söylemek her şeyi değiştiriyor.
Yani banka, Atilla’nın New York’a gittiğini biliyordu, buna göz yummaktan öte izin verdi, görevli gönderdi ha... Vay vay vay...
Kafada kurduğunuz her şeyi unutun, bütün olasılık senaryoları çöpe gidiyor bu durumda.
Atilla, bankasının bilgisi ve onayıyla, FBI’ın ayağına gitmiş oluyor. Kadere kırk beş mi dersiniz, bile bile lades mi, adını siz koyun artık.
NE KRİPTO FETÖ’CÜ NE İTİRAFÇI ÖYLEYSE
Buyurun, elenen ihtimallere ve geriye kalanlara göz atalım...
A: Zarrab dosyasına adının karıştırıldığını... Soruşturulan eylemlerle doğrudan ilişkilendirildiğini... Aralarındaki telefon konuşması tapelerinin bile dosyaya suç delili diye kaydedildiğini duymamıştı Atilla.
Başına geleceklerden habersizce ve kimselere söylemeden gezmeye gitti.
Sıradan bir gidişti. Nereden bilecekti kaderin ağlarını ördüğünü, tutuklanıp Zarrab’la aynı cezaevine koyulacağını? Saflığının ve iyi niyetinin kurbanı oldu...
B: Aklından zoru vardı. Bile bile üstüne gitti.
Savcı Bharara el çektirildikten sonra işlerin değişip değişmediğini test etmek istedi.
‘Delirdin mi sen, elini kolunu sallayarak nereye öyle’ demeyi akıl eden de çıkmayınca... Ateşle oynamaya gitti.
Hiçbir şeyin değişmediğini anladı ama bu biraz pahalıya patladı, tam dönecekken bileti yandı...
C: Uyurgezer değildi, kripto FETÖ’cülükle de alakası yoktu ama bakanlara garezi vardı, Zarrab davasını kapanmadan illa Ankara’ya bulaştırmak istedi.
Tehlikenin farkındaydı. New York’un kendisi için hiç de tekin olmadığını adı gibi biliyordu.
Başını yakma pahasına yalan yanlış ötmeye gitti.
23’ünde görev ayağıyla atladı uçağa, ‘Gel beni tut’ der gibi... Hazırladı, tasarladı, taammüden, fedaice teslim olmaya gitti.
FBI ile 4 gün pazarlığa oturdu, işbirlikçilikte anlaştı, itirafçı olmayı kabul etti. Yani gafil avlanmadı, kasten ele verdi kendini.
D: Altında üstünde bit yeniği yok. Dümdüz göründüğü gibi oldu.
Unutkanlığına mı geldi, ciddiye mi almadı, artık ne derseniz... Ortada Zarrab davası hiç yokmuş gibi kalktı ve gitti Atilla.
Zamanlamasında filan mesaj aranmamalıydı. Plansız, programsız, komplosuz, alelade bir gidişti. Kimsenin aklına da ‘Dur, ne yapıyorsun’ demek gelmedi.
Gönderenlerin aklı sonradan başına geldi ama gidiş de o gidiş...
Halkbank açıklamasından sonra hangi şıklar iptal, hangisi daha vahim sizce?
İŞTE SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
Paylaş