Paylaş
Beyazıt Meydanı’nda kuruluyor. Hani Ahmet Davutoğlu’nun sahura kadar uzayan kuyruklarda okura kitap imzaladığı yer.
Davutoğlu’nun ‘Medeniyetler ve Şehirler’i anlattığı son çalışmasına ilgidenmiş meğer o kuyruklar.
Fuara mahsus değil, o kitaba akın etmiş okur.
Aradaki fark neden mühim, gelin anlatayım size.
***
Türkiye Diyanet Vakfı, ana düzenleyicisi fuarın. Arkasındaki birçok sponsorun desteğiyle...
1981’den beri 35 yıldır ‘İstanbul’da ramazan’ vinyetiyle açılıyor.
Dini yayınlar için oldukça önemli bir etkinlik.
Fakat geçen yıl neydiyse yine o. Bir cazibe oluşturamıyor.
İftara bir saat vardı gittiğimde, ondan mı bilmem, kimsecikler yoktu, tek tük meraklı birkaç kitap kurdu.
Yandaki ramazan etkinliği alanında da in cin top oynuyordu.
Hâlâ yerleşik, oturmuş bir havası yok. ‘Gezici kitap sergisi’ tarzında bir çadır fuar.
Kültüre gelince, kaliteye neden bu kadar kayıtsız hükümet ve belediyeler, anlamak mümkün değil.
Son 14 yılda hayat standardında sağlanan ortalama gelişme, semtine bile uğramamış fuarın. Üvey evlat gibi.
Üstelik Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, çıtayı çok yukarılara çekmek istediği halde...
Bu yılki açılış konuşmasında, geçen yıl açılışa katılamamasının nedenini ‘mahcubiyetten’ diyerek açıklamıştı Görmez Hoca.
Daha önce ilan ettiği, fuara uluslararası bir nitelik kazandırma hedefini tutturamamanın mahcubiyeti...
Peki bu yıl? O mahcubiyeti tümüyle ortadan kaldıran bir durum var mı?
***
Yurtiçi ve yurtdışından toplam 180 yayıncı katılmış bu yılkine.
Fakat yabancı katılımcı oranı, göze gelmeyecek kadar küçük.
Yine de Görmez Hoca’nın koyduğu hedef kısmen gerçekleştirilmiş. Dışarıdan gelenler var.
Ancak hâlâ fuarı uluslararası yapmaya yetecek sayıda ve çapta değil.
Elbette fuarı dünyaya açmanın önünde konjonktürel birtakım engeller mevcut. Türkiye’nin kontrol edemediği faktörler mevcut...
İslam dünyasından katılımın düşüklüğünde bunlar belirleyici bir yere de sahip, tamam.
Sırf ilginin marjinalliğinden değil, şartların elverişli olmamasından da gelemeyenler oluyor, bu inkâr edilemez.
Fakat açıkça konuşalım, organizasyonun denetleyebildiğimiz şartları dört dörtlük mü?
Daha iyi bir altyapı, daha iyi fiziki koşullar hazırlanamaz mıydı?
***
Uluslararası kalibrede bu iş nasıl olur görmek istiyorsanız, hiç olmazsa gidip Kahire Kitap Fuarı’na bakın.
Gerçi orası muadili değil buranın, ayrı ligde, karma bir fuar. Dini yayınların dışında da pek çok kategoride eser buluşturuluyor okurla.
Dolayısıyla birebir örnek teşkil etmez.
Fakat Mısır, 1969’dan bu yana 47 yıldır bu ölçekte uluslararası bir kitap fuarının altından kalkabiliyorsa... Diyanet Vakfı neden kendi çapında onun dini yayınlarla sınırlı bir versiyonunu hayata geçiremesin?
47 yılda Frankfurt’tan sonra dünyanın en büyük ikinci kitap fuarı haline gelmek az şey mi? Ortadoğu’nun birincisi olmak...
Kahire’de bu sene 35 ülkeden 850 yayıncının fuar kapsamında faaliyet gösterdiği yazılıyor.
Darbeden sonra, Sisi rejimine rağmen bu ilgiyi alakayı düşünün.
Birkaç yıl önce gezmiştim, kesinlikle emsal alınabilecek başarılı bir organizasyondu.
Tertip komitesinden bir-iki kişi neden Kahire’ye gidip kopya çekmiyor?
Soru şu:
Yurtdışından yayıncılar, hangi motivasyonla kitaplarını getirip Kahire’de stant açma gereği duyuyorlar?
Bu sorunun somut cevapları bir ödev cetveli olarak çıkarılsa, sonra da tatbikata konsa fena mı!
Görmez Hoca’nın takdirlerine sunulur.
Paylaş