Paylaş
İlk kez bir TV dizisinde oluyor bu. TRT’de oynuyor. Projenin adı, ‘Filinta: Bir Osmanlı polisiyesi’...
* * *
Hafta içinde yolum işte bu dizinin setine düştü. İzmit’te, eski SEKA arazisinde 300 bin metrekarelik bir film platosu kurulmuş. Set, burada 40 bin metrekarelik bir inşaat alanına oturuyor.
Platonun sahibi, dizinin de yapımcılarından Burhan Özkan. Dediğine bakılırsa buraya gömdüğü para 20 milyon doları buluyor. Karşılığında, dönem filmleri için eşsiz bir atmosfer elde edilmiş. Dış mekânından iç mekânına... Sokakları, dükkânları, tramvayı ile 19. yüzyıl Pera’sı üç boyutlu olarak canlandırılmış.
Türkiye’de benzersiz. Hatta bu çapıyla değil Türkiye’nin, Avrupa’nın bile en büyük dizi platosu sayılabilir.
* * *
Filinta’nın yönetmeni Kudret Sabancı. Arkasında da ‘Spider Man’in aksiyon sihirbazı Dusan Hyska’dan ‘Charlie’nin Melekleri’nin makyajcısı David C. Forest’a dünya markası isimler var.
Ayrıca özel sahnelerin çekiminde ‘Lost’ gibi dizilerin yönetmeni Bobby Roth’la çalışıyorlar.
Roth, diziye danışmanlık desteği de veriyor.
Platodaki Osmanlı dünyasına kıyafet yetiştirmek için bir atölye de harıl harıl üretiyor. Tasarlanan kostümler şu ana kadar 2 bin parçayı geçmiş.
Dizide binilen atlar bile plato içindeki manejden. Altyapısı o derece sağlam...
* * *
Görsel kalitesi, aksiyon sahneleri, senaryosu ve oyunculuklarıyla eli yüzü düzgün bir iş. Ucuza kaçmamış, ucuzluktan kaçınmışlar; ilk izleyişte fark ettiriyor kalibresini.
Yeşilçam usulü derme çatma bir kurguya dayanmıyor.
Onun için de ekranda henüz 7. haftasında olmasına rağmen dışarıdan talep almaya başlamış. Muhtemelen en yüksek fiyata satılan yerli dizi olacak.
Hatta yapımcılarının daha ileri bir iddiası var. İngiltere ve Kuzey Amerika’da izlenen ilk Türk dizisi olacaklarını söylüyorlar.
Filinta’yla Batı seyircisine açılabilir yerli dizi sektörü. Bir ‘Game of Thrones’ta buldukları tadı, Filinta Mustafa’nın 19. yüzyıl Osmanlı cemiyetinde geçen adalet maceralarında yakalayabilirler. Neden olmasın?...
Yerli dizilerimiz için, üçüncü dünya işi Brezilya dizilerinin pazarına hapsolmaktan kurtulmak demek bu. Sadece Ortadoğu’daki arabesk Türk dizisi hayranları değil, Hollywood entrikalarının seyircisi tarafından da sevilip izlenebilmek demek...
Fakat gelin görün ki yerli seyircimizin beğenisine hitap etmeye yetmiyor bu.
Kötü bir başlangıç yapmamış Filinta ama verilen emeğin ve harcanan paranın hakkı da değil aldığı reyting. İzlenme sıralamasında ilk 10’da ancak yer bulabiliyor kendine.
* * *
Polisiyenin, pembe diziden farklı olarak zihin konforunu bozan bir yanı var. Duygularınızdan çok aklınızla oynuyor. Daha çok dikkat, zihinsel yoğunlaşma, birçok melekeyi çalıştırma, bulmaca çözer gibi kendini vermeyi gerektiren bir oyun sahası bu.
Ve ağlak arabeske alıştırılmış yerli seyircinin alışkanlıklarını değiştirmek zaman alacak. Bir projeyle hemen olmuyor, sabır, sebat ve ısrar ister...
Filinta Mustafa’ya ise bu maliyetlerle, dış satışlardan yeterli hasılatı toplayıncaya dek para dayandırmak zor.
Umarım izleyicinin ısınmasını beklemeye dayanacak gücü vardır yapımcılarının. Tabii TRT’nin de tahammülü...
* * *
Ucuza, argo hafifliklerine, bayağı şakaya, sulu gözlü hikâyelere, Dallas’vari çarpık ilişki senaryolarına, ‘kim kime dum duma’ya bunca rağbet olan yerde, ağırbaşlı bir dönem polisiyesini tutturmak kolay değil.
Zorlama duygu fırtınaları, gazı köklenmiş ajitasyonlar birbiriyle kapışırken... Kalkıp beyin kaslarını zorlayan, hem de pahalı bir yapımın altına girmek delilik aslında.
Ama ekrandaki paçozlaşma döngüsünü bir yerinden kıracaksak, böyle delilikler sayesinde olacak.
Desteklenmeye ve teşvik edilmeye değer bir deneme. Tutarsa bu tutar, ha gayret!
Paylaş