Fabrika ayarlarının nesi kötü?

7 Haziran’dan sonra AK Parti’nin gündemine oturan bir kavram bu, fabrika ayarlarına geri dönmek.

Haberin Devamı

Fakat o gün bugündür sureta ‘AK Parti’ci bir çevreyi mutlu etmiyor ‘fabrika ayarlarına geri dönme’ ihtimali.

Nasıl oluyorsa fabrika ayarlarından uzaklaşmayı değil de fabrika ayarlarına dönmeyi ‘ihanet’ görüyorlar.



* * *

 

‘AK Parti kuruluş ideallerini unutmasın’ diyorsunuz... Dünyanın en cılk fikriymiş gibi nevirleri dönüyor, abraş bir suratla ayağa fırlıyorlar.

Kavgacı, ayrımcı, ayrıştırıcı, ötekileştirici dili kötülüyorsunuz... Kendilerini kaybediyor, küfür kıyamet sövmüşsünüz gibi size saydırıyorlar.

‘Uzlaşmacı siyaset’e duyulan ihtiyaçtan dem vuruyorsunuz... Öcü çağırmışsınız gibi heyheylenip evhama kapılıyorlar.

AK Parti’nin demokratikleşme reformlarıyla Türkiye’ye sınıf atlattığı dönemi hayır ve özlemle anıyorsunuz... ‘Bana bir şey mi dedin’ diye nem kapıyor, hop oturup hop kalkıyorlar.

Haberin Devamı

‘2002 ruhu ne güzel bir ruhtu’ şeklinde siyasi güzellemeler yapıyorsunuz... Geçmiş politika ve icraatları övüyorsunuz... Bugünün tartışmalı bazı iktidar kullanma biçimlerini canhıraş savunmaya geçiyorlar.

‘Eleştiri de bir nimettir, yararlanacağı yerde AK Parti niye bu nimetten mahrum kalsın’ diyorsunuz... Akılları çıkıyor, eleştiriyi düşmanlığa verip hemen kara listeye alıyorlar.

 

* * *

 

Yüzde 49 buçuk oyun muhatabı siyasetçilerdir, onları destekleyen gazeteciler değil. 

Fakat siyasi aktörlermiş, temsil yetkisini halktan onlar almış gibi iktidar adına konuşan, devlet gücünü tepe tepe kullanan, rakiplerinin başında kılıç sallandıran nevzuhur tipler türedi ‘yeni medya’da.

Hatırlatıyorsunuz, e hani bu tür yozlaşma ve deformasyonlar eski Türkiye’nin hastalıklarıydı diye...

Üstüne gidiyorsunuz, e hani herkes yerini bilecekti diye...

‘E hani’leri peş peşe diziyorsunuz...

E hani sandıktan çıkmayan kayıtdışı aktörler milli iradeyi bir daha gasp edemeyecek, kimse halktan almadığı bir iktidar yetkisini kullanamayacaktı?

E hani memleketi seçimle gelmiş siyasetçiler yönetecekti; üniformalılar, cübbeliler, kendini bilmez kalemşorlar değil?

Haberin Devamı

E hani o devir geçmişti? Hani medyanın ‘başbakanlar getirip başbakanlar götürdüğü’ o günler geride kalmıştı? Hani AK Parti millet iradesini bu gibi müdahale, zorbalık ve tasallutlardan kurtarmıştı?

E hani asarız keseriz diye ortalığa düşen, ‘el koyar biz yönetiriz’ diyen, ‘buralar artık bizden sorulur’ diye milleti haraca kesmeye kalkan kerkenezlere bırakılmayacaktı meydan?..

Siz cevabı iktidardan bekliyorsunuz, yine pişkin ‘irade gaspçıları’ndan geliyor.

 

* * *

 

Birkaç sorum daha var; alabildiğine yalın, alabildiğine sade birkaç soru.

Fakat öncesinde zorunlu bir uyarı...

AK Parti’den milletin emanet ettiği iktidara mukayyet olmasını, yüzde 49 buçuğa sahip çıkmasını, oy veren vermeyen her seçmenin hakkına hukukuna göz kulak olmasını istediğinizde... Medya içi polemik yapıyormuşsunuz, onlara laf sokuşturuyormuşsunuz gibi alınganlık gösterenlere sormuyorum.

Haberin Devamı

Hükümete seslendiğinizde, Başbakan’la Cumhurbaşkanı’yla konuşmaya çalıştığınızda... Zıpçıktıca kafalarını uzatıp araya girenlere de sormuyorum.

Asıl muhataplara, iktidar emanetinde hissesi olan her bir seçmene oyu kadar soruyorum.

 

* * *

 

O sorulara buyurun:

Başbakan Davutoğlu, yeni yasama döneminin ilk kapalı grup konuşmasında bazı mesajlar verdi. Var mı onlarda bir yanlışlık?

‘Kazancımla malvarlığım arasında değil uçurumlar, herhangi bir fark oluşursa, gelirim giderimi açıklamaya yetmezse benden hesap sorun’ demenin neresi kötü?

Milletvekillerine dönüp ‘Ama siz açıklayamazsanız ben de babamın oğlu dahi olsanız, gözünüzün yaşına bakmadan sizden hesap sorarım’ demekte ne tür bir sakınca olabilir?

Haberin Devamı

AK Parti’nin fabrika ayarlarına dönmekten kasıt, hepi topu şuncacık bir tavır değil midir?

Bir ortak akıl ve erdemliler hareketi olarak başlamamış mıydı AK Parti? Şimdi birazcık eleştiriye bile tahammül göstermez, azıcık uyarıdan dahi gocunursa kendi değerleriyle çelişmiş, kuruluş felsefesiyle ters düşmüş olmaz mı?

Yola çıkarken millete ‘3Y’ ile yani yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla sonuna kadar mücadeleyi vaat etmemiş miydi? Şimdi o sözlere sadık kalarak başlangıç ayarlarına dönmenin kime, ne zararı olabilir? Arkasında nasıl bir oyun, nasıl bir kumpas, nasıl bir ihanet saklanabilir bunun?

Yazarın Tüm Yazıları