Paylaş
DAVUTOĞLU-Kılıçdaroğlu görüşmesinden sonra elimizde ne var, bir bakalım.
Yemek mönüsünü biliyoruz, sır olmaktan çıktı. Başbakanlık resmi konutunda kurulan masaya bamya çorbası, zeytinyağlı tabağı, ızgara çeşitleri, salata, kek, çay ve kahve servis edilmiş.
Takriben 4 buçuk saat konuştuklarını da biliyoruz.
Büyük ihtimalle karar oturumu olacak demiştim. Uzatmaya kaldı, karar vermek için perşembe günü tekrar oturmaya karar verdiler.
Sonrasında yapılan açıklamalar, ha kuruldu ha kurulacak, sanki bir AK Parti-CHP koalisyonuna ramak kalmış duygusu uyandırdı.
Kara bulutlar dağılır, güneş açar gibi oldu birden. Karamsarlık yerini iyimserliğe bıraktı, beklenti yükseleceği yere kadar yükseldi ama düne göre bugün koalisyon ihtimali daha da güçlendi mi? Hayır...
Umutlanmak için daha çok nedenimiz yok, gerçekçi olalım. İşin içyüzünü bile bile iyimserlik havası yaymak, toplumdaki ‘büyük uzlaşma’ ümitleri ve hayalleriyle oynamaktır. Başka bir şey değil.
Fakat yanlış manalara çekilmesin, koalisyon ihtimali, düne göre bugün daha zayıflamadı da. Neydiyse o. Bir kuyrukluyıldızın yolunu şaşırıp başını dünyamıza çarpma ihtimali ne kadarsa yine o kadar. Yani bilmem kaç milyarda bir...
* * *
Davutoğlu ile Kılıçdaroğlu her şeye rağmen koalisyon kurmayı başarırlarsa sevinin. Ancak başaramazlarsa üzülmeyin. Çünkü erken seçim dünyanın sonu değil, kıyamet kopmayacak.
Hiç değilse uzlaşma yolunda hatırı sayılır mesafeler aldı AK Parti ile CHP. Bu tecrübe kÂr hanesine yazılır, bu kazanımlar cebe atılır, koalisyon görüşmelerine bir seçim molası verilir, 7 Haziran’da iradesi koalisyon yönünde tecelli eden seçmene ‘Emin misin, bak kuruyoruz birader, bizden günah gitti, bir daha düşün istersen, kuralım mı kurmayalım mı’ diye son kararı sorulur, cevabı sandıkta alınır, koalisyon tablosu değişti değişti, değişmediyse kaldığı yerden... Hem AK Parti’yle CHP içinden gelen itirazlar, homurdanmalar, mırın kırınlar, koalisyon karşıtı sesler de kesilir, kimsenin söyleyecek sözü kalmaz bir daha.
* * *
Taktik icabı ya da değil, CHP’de ‘büyük koalisyon’ için arzu, iştiyak eksikliği görülmüyor. AK Parti’yle ortaklığa hazır ve istekli oldukları izlenimini bir biçimde verdi Haluk Koç. Tavırları rahat, mesajları net, keyfi yerindeydi.
Buna karşılık AK Parti’ye erken seçim motivasyonu daha hâkim sanki. Ömer Çelik’in aşırı temkinli haline de o yansıdı. CHP kadar koalisyona yükseldikleri, şevkle, arzuyla doldukları söylenemez.
Taraflardan birinin kanına sandık virüsü girdiyse, içine o kurt bir kere düştüyse, kaçış yok demektir seçimden. ‘Şansımızı denesek belki de tek başımıza çıkardık’ düşüncesi her zaman ukde olarak kalacaktır çünkü, denenip sonucu görülmedikçe atılmaz içeriden.
Milli irade bir kez daha test edilir, tek başına iktidar yetkisi bir kez daha istenir, alındı alındı, yoksa seçmenin koalisyon istediğinden emin olunur ve kaldığı yerden devam eder müzakereler. Fakat baştan başlanmaz bir dahaki sefere.
Tekraren; nihai kararın perşembe günkü ikinci bir liderler oturumuna bırakılması, araya erken seçimin girme ihtimalini azaltmamış, olsa olsa arttırmıştır.
Fikrim değişmedi, Ömer Çelik’le Haluk Koç’un bilgilendirmelerini dinledikten sonra görüşlerimde bir tadilat ihtiyacı doğmadı, hâlâ elde var bir...
Ümit Yaşar Oğuzcan’ın, Bülent Arınç tarafından siyasete sokulan ‘Milyon kere Ayten’ şiirindeki gibi. ‘Milyon kere erken seçim’ tutkusu yaşanıyor.
O “Tutturmuşum bir Ayten” diyor, burada tutturulmuş bir erken seçim. Her yol erken seçime çıkıyor. “İki kere iki dört, elde var Ayten” gibi. 35 saat istikşafi görüşme, 4 buçuk saat zirve, elde var yine seçim.
Paylaş