Paylaş
Farkında mısınız; dolarla birlikte komplo mucitleri de ortaya fırlamadı, milli ekonomimize maksatlı bir saldırıdan dem vurmuyor kimse.
Bu kez Soros’lardan girilip Rus bankerlerden çıkılmıyor; ‘keriz silkeleyen’ içimizdeki ve dışımızdaki ecnebilere bağlanmıyor.
Başbakan Binali Yıldırım başkanlığında toplanan Ekonomi Koordinasyon Kurulu, nedenini tespit etti: Dolardaki dizginlenemeyen dalgalanma küresel kaynaklı.
Ama etkisi bize özgü değil, özel olarak bizi hedef almıyor, hükümet devirmeyi filan amaçlamıyor.
* * *
İki teselli çıkarabiliriz bu tespitten.
Birincisi; piyasalar çalkalanıyor ama atasözümüzdeki gibi; el ile gelen düğün bayram...
Yalnız bizim başımıza gelse psikolojik olarak daha kötü hissedecektik.
Ama bu küresel bir sıkıntı. Sadece Türk Lirası değer kaybetmiyor, Meksika Pesosu da eriyor Amerikan Doları karşısında.
Hatta aynı gün Anadolu Ajansı bir haber geçti. Rus ekonomisi alarm zilleri çalıyor. İşsizlik binde 2 artmış, reel gelirler yıllık bazda yüzde 5.9 azalmış.
Dolar çıktıkça bizim kişi başına düşen milli gelirimiz de durduğu yerde iniyor. 7 bin 500 dolarlara kadar geriledi.
Fakat nispeten iyiyiz. Bizden beterleri var, ekonomimiz çökmüyor hiç değilse.
İSMET PAŞA’DAN BERİ YAKALANAMAYAN ‘GİZLİ ELLER’
İkinci teselliyi ise en başta yazdım.
Kurdaki tırmanış komplolarla açıklanmıyor, geleneksel ‘günah keçileri’ aranmıyor, olağan ‘şamar oğlanları’ndan çıkarılmıyor acısı.
Ekonomik bir saldırıya maruz kaldığımız söylenebilirdi. Buna başvurulmuyor.
Para sihirbazların üstüne yıkılmıyor olay.
Gizli ellerin operasyonuyla doların manipüle edildiği söylemine sarılınmıyor.
Oysa kökleri çok eskilere giden bir alışkanlığımız bu.
Siyasetçimizin de gazetecimizin de pek sevdiği bir alışkanlık.
En azından bu sefer terk edilmişe benziyor.
* * *
Ne zaman piyasalar çalkalansa aklıma gelir.
1940’larda para darlığı baş gösterince, gazetelerde hemen ‘piyasada para darlığı yaratan gizli eller’in peşine düşülüyor.
Ama hangi ellerin cebimizde gezindiği haliyle ortaya çıkmıyor. Çünkü siyasi amaçlarla üretilmiş hayal mahsulü bir söylentiden ibaret.
Tipik bir örnek olduğu için hatırlatmayı severim.
23 Ağustos 1949 tarihli bir belgede okumuştum.
İstanbul Valisi’yle İçişleri Bakanlığı arasında geçen bir yazışma.
Üstbaşlığı şöyleydi:
“Para darlığı yaratan gizli ellere dair Vatan gazetesinde intişar eden yazı hakkında.”
* * *
Konusu, 6 Haziran tarihinde Vatan gazetesinde çıkan imzasız bir yazı.
İkinci Dünya Savaşı sona erip Nazi Almanya’sı kaybedince... Milli Şef İsmet Paşa, savaş yıllarında izlediği denge politikasını bozuyor.
Yüzümüz, Sovyet Rusya’sına dönüyor.
İşte o günlerde, Vatan’da Rusları paramızla oynamakla suçlayan bir imzasız yazı çıkıyor.
Piyasaları manipüle ederek para darlığı yaratan gizli ellerin varlığına dikkat çekiliyor yazıda.
Ve Rus Dış Ticaret Bankası’nın İstanbul Şubesi’ndeki iki yönetici, zanlı olarak gösteriliyor.
Araştırılması için derhal talimat veriyor Milli Şef.
İki ay sonra da, sözünü ettiğim yazışmada sonuç bildiriliyor.
Polis, makaleyi Ahmet Emin Yalman’ın kaleme aldığını belirliyor.
Ancak yazıdaki iddiaları doğrulama imkânı bulamıyor. Çünkü uydurma...
* * *
Para gene bollaşıyor, darlaşıyor; dolar gene iniyor, çıkıyor.
Ama bu kez o eski milli hasletimiz depreşmiyor.
İsmet Paşa zamanından beri yakalanamayan ‘gizli eller’in peşine düşülmemesi bile bir teselli ikramiyesidir.
Hiç değilse yanlış yerde aramıyoruz suçluyu.
Öpüp başımıza koyalım.
Paylaş