Cumhurbaşkanı Erdoğan: 10 maddenin neresini kabul edeceğim

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Çözüm Süreci kapsamında yapılan ‘Dolmabahçe açıklaması’nı eleştirerek, “Hükümetin Başbakan Yardımcısı’yla şu an parlamento içinde olan bir grubun yan yana o resmi vermesini ben şahsen doğru bulmuyorum. Açıklanan 10 maddelik metne gelince, o metinde bir demokrasi çağrısı yok. Bu metnin demokrasi adına neresini kabul edeceğim? Daha sonra Başbakan Yardımcımızın yaptığı bir açıklama var. Onların tamamen aksine. O zaman neyi görüştüler?” dedi.

Türkiye-Ukrayna Yüksek Düzeyli Stratejik Konseyi’nin 4’üncü Toplantısı için Ukrayna’nın başkenti Kiev’e giden Erdoğan, dönüş yolunda uçakta gazetecilerin sorularını cevaplandırdı ve özetle şunları söyledi:

-Bugün (dün) Diyarbakır’da Nevruz kutlamaları var ve bu Nevruz’da silahların bırakılmasına ilişkin net bir çağrı bekleniyor. Sizin beklentiniz nedir?

Ben yıllardır bekliyorum, yeni değil. 2005’ten bu yana, Diyarbakır konuşmasından bu yana bekliyoruz. Nitekim geçenlerde ne dedim? Uygulamayı görmek lazım. Uygulamayı görmedikten sonra bu konuda bir şey söylemek mümkün değil. Açık açık bir şey söyledim. Ret politikalarını kaldıran iktidar, bizim iktidarımızdır. İnkâr politikalarını kaldıran bizim iktidarımızdır. Asimilasyon politikalarını kaldıran bizim iktidarımızdır. Bunlar kalktıktan sonra hâlâ bu ülkede Kürt sorunu vardır denilebilir mi?
Kürt vatandaşlarımın sorunları olabilir, Türk vatandaşlarımın sorunları olabilir. Ama Kürt sorunu demek suretiyle bu ülkede maalesef adeta bir ayrımcılığa doğru çanak tutanlar, bundan rant elde edenler var. Buradan siyasi Kürtçülük yapıyorlar ve bu siyasi Kürtçülükten de rant elde ediyorlar. Biz diyoruz ki bu ülkede benim Kürt vatandaşımın elde edemediği ne var? Cumhurbaşkanı mı olamıyor? Başbakan mı olamıyor? Bakan mı olamıyor? Milletvekili mi olamıyor? Genel Müdür mü olamıyor? Müsteşar mı olamıyor? Ne olamıyor?
Devlet dairelerinde göreve mi gelemiyor? Milli Eğitim Bakanlığı’na eleman alınacak, bilgisayarlar çalıştırılıyor, bilgisayarların çalıştırılması neticesinde de bakıyorsunuz yüzlerce, binlerce, belki de on binlerce Kürt vatandaşım değişik yerlerde öğretmenlik kazanıyor, gidiyor orada öğretmenliğini yapıyor. Aynı şekilde KPSS’de olan durumlar böyle. Ve bütün bunlara rağmen bakıyorsunuz, hâlâ Kürt sorunu diyorlar. Silahların gölgesinde siyaset yapanlar var. Gelinen noktada da tablo ortada: İmralı başka, dağ başka; parti içinde de biliyorsunuz, eşbaşkanları başka, Dolmabahçe’de konuşanlar başka...

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Erdoğan: 10 maddenin neresini kabul edeceğim

DOLMABAHÇE ELEŞTİRİSİ

-Kürt sorunu yoksa ve önemli ölçüde her şey çözülmüşse Çözüm Süreci dediğimiz şey ile ne yapılmaya çalışılıyor? Örneğin 28 Şubat günü Dolmabahçe’de bir metin okundu...

Bir metin okunmadı iki metin okundu. Onların okuduğu metinle Yalçın Bey’in (Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan) okuduğu metin birbirinden tamamen ayrı. Aynı metin değildi dikkat ederseniz.

-Onların okuduğu metindeki 10 madde, Kürt sorununun HDP ile en azından bir anlamda görüşülmesi anlamına gelmiyor mu?

Ben oradaki toplantıyı da doğru bulmuyorum. Çünkü bu toplantıda hükümetin Başbakan Yardımcısı’yla şu an parlamento içinde olan bir grubun yan yana o resmi vermesini ben şahsen doğru bulmuyorum. Daha önceleri gerektiğinde bir arkadaşımız onlarla görüşmeler yapar ve açıklama yapılırdı. Ama o toplantıda olduğu gibi medyanın karşısına çıkmak suretiyle iki ayrı metin deklare edilmiyordu. Böyle bir şey hiç yaşanmamıştır. Bunu doğru bulmuyorum. Açıklanan 10 maddelik metne gelince, o metinde bir demokrasi çağrısı yok. Bu metnin demokrasi adına neresini kabul edeceğim? Metni incelersek oradaki konuların çoğunun demokrasiyle falan yakından uzaktan alakası yok. Hâlâ yeni yeni talepler ortaya çıkıyor. Daha sonra Başbakan Yardımcımızın yaptığı bir açıklama var. Onların tamamen aksine. Yani birbiriyle tamamen örtüşen bir şey yok. O zaman neyi görüştüler? Buna ortak bir deklarasyon diyebilir misiniz? Böyle bir şey var mı?

78 MİLYON SÜRECE DAHİL

-Peki Çözüm Süreci’ni bu noktada nasıl algılamalıyız?

Çözüm Süreci meselesi, sadece Kürt meselesi üzerine bina edilmiş bir mesele değil. Sürecin meselesi; Güneydoğu’da, Doğu’da, ülkemizin genelinde ölümler dursun, anneler ağlamasın üzerine kurulu. Süreç, tüm bunlara yönelik bir adımdır. 78 milyon tümüyle sürece dahil. Onun içindir ki tüm vatandaşlarımız buraya katkı sağlıyor. Biliyorsunuz bunun ilk adımı ‘Demokratik Açılım’dır. Ondan sonra ‘Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’dir. Ondan sonra buna ‘Çözüm Süreci’ dedik. Yani böyle bir süreç gelişti. Bu Kürt sorunundan ari bir süreçtir. Kürt sorunu ifadesini kullananlarla ilgili sürekli olarak diyorum ki demek ki bazıları hâlâ ret, inkâr, asimilasyon politikalarının devam ettiğini sanıyor. Halbuki biz tüm bunlara son verdik. Bunlar ayaklarımızın altında. Kimse kalkıp da bu ülkede ‘Tayyip Erdoğan Kürtleri yok farz ediyor’ diyemez. ‘Kürtlere herhangi bir tavır sergiliyor’ diyemez. Hakkari bu işin en güzel örneği. Hakkari’de havalimanı yapıyoruz. Adamlar durmadan müteahhit değiştiriyorlardı. Gelip makineleri yakıyorlar, tehdit ediyorlar, müteahhit gidiyor. Kaçıp giden müteahhit de Kürt. Aynı şeyi Ağrı’da, Kars ve Iğdır’da da yaptılar. Buralar dikkat ederseniz Kürt vatandaşlarımızın yoğun olduğu bölgeler. Ama biz bu tehditlere rağmen oraları da bitirdik, Hakkari’yi de bitireceğiz. Siz daha ne istiyorsunuz? Gazetelerden bir tanesinde ‘Evlatlarımızı istiyoruz’ diye yazıyor. Tamam da bu evlatlar öldüyse, öbür tarafta Türkün evlatları da öldü. Aynı şeyi maalesef diğer etnik unsurlara mensup olan vatandaşlarımızın evlatları da yaşadı. Zaten bütün derdimizi bunun üzerine bina ediyoruz. 40 bin insan öldürüldü bu ülkede. Yazıktır, günahtır. Diyarbakır Meydanı’ndaki anneler niçin ağlıyorlar? Evlatları dağa kaçırıldığı için. Bu anneler Kürt değil mi? Kürt. 5’inci kattan atılan Yasin Börü, Kürt değil mi? Kürt. E nasıl sen onu hem oradan atıyorsun hem de araçla üzerinden geçiyorsun? Bunun hangi vicdanda yeri var?

HÜKÜMETLE YAKLAŞIM FARKI

-İzleme Komitesi’ni doğru bulmadığınızı söylemiştiniz. Şimdi de Dolmabahçe görüşmesini doğru bulmadığınızı söylüyorsunuz. Siz süreci başlatan insansınız. Sizin iradeniz, kararınızı olmasaydı bu noktaya zaten gelinmezdi. Cumhurbaşkanı olmadan da söylediniz 'ben bu işin devamlı takipçisi olacağım' diye. Hükümet zaten bu konularda sürekli sizle istişare ediyor. Bir taraftan hükümete bakıyoruz, siz sonra o yanlış oldu diyorsunuz?


Bakın, hükümetle Cumhurbaşkanı her an her konuyu görüşüyor diye bir şey yok. Yani olaya böyle abartılı yaklaşım doğru değil. O dediğiniz başkanlık sistemine geçtiğimiz zaman olabilir. Başkanlık sistemine geçmeden olmuyor. Orada kendi tasarruflarını kullanmışlar. ‘Hayırlı olsun’ demek düşer bana. Ama ben de bu durumdan rahatsız olduğumu söyleme hakkına da sahibim. Bunu söyledim. Akil İnsanlar’dan böyle bir grubun gönderilmesi konusu benim Başbakanlığım zamanımda da gündeme gelmişti. Bana bunu sordular ve ben dedim ki doğru bulmuyorum. Şimdi bu bilindiği halde, şu an böyle bir şey yapılıyorsa, konu bana sorulduğunda ben yine aynı şeyi söylemek durumundayım. Nitekim, yine aynı şekilde, buna katılmadığımı söylüyorum. Niye katılmıyorum? Çünkü birileri hep bundan geçmişte prim yapmışlardır. Hatırlarsınız. Sizlerin de bizlerin de görüştüğümüz bazı köşe yazarları dağa gitmiştir. Dağa gittikten sonra da kitabını yazmıştır ve o görüşmeden prim yapmıştır. Hatta bizim resmi konutta ben bir yemekli toplantıda bunu söylemiştim de bir tane köşe yazarımız ‘Ama bu hakaret oluyor’ diye isyan etti. Yok dedim, vakıa bu; şöhret basamaklarını daha kolay tırmanmak için böyle bir şey içerisine giriyorlar. Dolayısıyla bu husus istismara açık bir olay. Mesele İmralı’nın ne dediğini öğrenmek değil mi? Bunu öğrenmek için bunun siyasi temsilcisi olan parti üç temsilci seçiyor ve muntazaman kendisiyle konuşuyorlar. Başkalarının da gitmesine ne gerek var? Mesele bilgi almak ve mesaj vermekse zaten bu yapılıyor.

İZLEME KOMİTESİ’NE NEDEN KARŞI

-İzleme Komitesi’nin varlığına tamamen mi karşısınız?

Akil İnsanları kuran benim. Ama Ada’ya bir de böyle bir ekibin gönderilmesini yanlış buluyorum. Bir ara şu çıktı. 15 kişi gitsin. On kişi gitsin. Bu ayrı bir felakettir. Bu Ada’nın meşruiyetini artırma adımıdır. Dolayısıyla bu tehlikeli bir adımdır.

ANADİLDE ZORUNLU DERS

-Sözlerinizden şunu çıkarabilir miyiz: Özerklik, anadilde eğitime geçmek gibi talepleri aşırı mı buluyorsunuz?

Anadilde yaygın eğitim diyorsunuz. Bir defa eğitim sistemimizin içerisinde anadil seçmeli ders olarak konuldu mu? Bitti. Daha ne olacak? Bir de zorunlu mu olsun diyorsunuz? Olabilir mi böyle bir şey? Bu ülkenin resmi bir dili var. Batılı ülkelerde, kendi evlatlarımız için bırakın zorunluyu seçmeli derse bile müsaade etmiyorlar. Halbuki AB müktesebatının içerisinde var bu. Türkiye’de seçmeli ders olarak biz bunu zaten koymuş durumdayız. Şimdi kalkıp bir de zorunlu istiyorlar. Bu istemelerin ardı arkası kesilmez. Bunlar hep devam eder. Hiçbir alanda bu bitmeyecektir. Niye? Samimi ve dürüst davranmıyorlar.

Partiyi kurup da ben Güneydoğu’yu dolaştığım zaman, oradaki kanaat önderleriyle yaptığım toplantılarda bana ne söylüyorlardı biliyor musunuz; ‘Sadece şu olağanüstü hali kaldırın yeter. Biz sizden başka bir şey istemiyoruz.’ Ve biz olağanüstü hali Abdullah Bey’in Başbakanlığı döneminde iki ay içerisinde kaldırdık. Kimileri bugün halen bu ülkeyi bölmeye yönelik adımlar, talepler peşinde. Onun için bölücü terör örgütünün bu tür taleplerine evet demek bu milletin tarihine de mevcut yapısına da çok çok terstir.

REKTÖRLÜK SEÇİMLERİ

-İstanbul Üniversitesi rektör seçimleriyle ilgili son durum nedir? Bu konuda bir tartışma yaşanıyor. Kimi Rektör olarak atayacağınızı olgunlaştırdınız mı?

Biliyorsunuz önce üniversitede seçim yapılıyor. Sonra 6 isim YÖK’e gönderiliyor. YÖK de bu altı isim içerisinden 3 ismi bana gönderiyor. Şu an da YÖK’ten üç ismin bana gelmiş olması lazım. Ben de bu hafta içerisinde o gelen 3 ismin değerlendirmesini yapıp bu hafta içinde 6 üniversitenin rektörünü açıklayacağız.


UKRAYNA TÜRK AKIMI’NA ‘TAKILMASIN’

- Ukrayna devlet Başkanı Petro Poroşenko, ülkesinin durumuyla ilgili ne düşünüyor?

Poroşenko gerçekten Ukrayna için bir şans. Bildiğiniz gibi iş adamlığı alt yapısı olan birisi ve duruşuyla ve ortaya koyduğu iradeyle bütün olumsuzlukların karşısında direnebiliyor. Bizim bu ziyaretimiz onlar moral oldu. Batı IMF vasıtasıyla belli taahhütlerin içinde. 5 milyar Euro kendilerine verilmiş vaziyette. Bu yıl için verilen söz 1.7 milyar Euro. Ayrıca bu yıl bir donörler toplantısı olacak. Ukrayna’yla siyasi, askeri, ekonomik, ticari, kültürel tüm bu alanlarda iş birliği yapabilecek konumdayız. Ve 600 kadar iş adamımız Ukrayna’da, toplam iş hacimleri 4 milyar dolar civarında. Müteahhitlerimize karşı muhabbetleri bayağı fazla. Alt yapı çalışmalarında Türk müteahhitlerinden istifade edecekler. Önce ikili, sonra heyetler arası görüşme yaptık.

TANAP’A DESTEK VAR MI?

- Heyetler arası görüşmede hangi konular öne çıktı?

Heyetler arası görüşmede özellikle savunma sanayine yönelik ele aldığımız konular var. Ayrıca enerji ile ilgili ele aldığımız konular da var. Tabi enerjide Türk Akımı ile ilgili proje onları biraz düşündürüyor. ‘Bu bize karşı bir siyasi tavırdır’ diye değerlendiriyorlar. Halbuki biz bunu Sayın Putin’le görüştüğümüz zaman, Ukrayna’yla ilgili tek bir bir ifade geçmedi. Aksine Bulgaristan’ın kendilerine vermiş olduğu sözden caymaları üzerine gündeme geldi bu. Tabii şu an itibarıyla AB üyesi ülkeler, bu gazdan alır mı almaz mı o ayrı bir konu ama bizim halihazırda en büyük tedarikçimiz Rusya. İkinci sırada İran, üçüncü sırada Azerbaycan var. TANAP’ın devreye girmesi 2017-2018. TANAP devreye girdikten sonra biz daha rahat olacağız. Bir taraftan da tabi Türkiye sanayide ileri teknolojiye de ulaştığı için artık doğalgaz daha çok talep edilir hale gelmiş vaziyette. Gerek hidroelektrik, gerek rüzgâr santralleri, termik santraller bütün bunlar gücümüzü artırmış vaziyette. Ama buna rağmen tabi temiz enerji noktasında doğalgaz farklılığını ortaya koyuyor. Bundan biraz Rusya’yla olan bu adımdan dolayı bir rahatsızlıkları var. Kendilerine inşallah daha fazla buraya takılmazlar diye düşünüyorum. Ve gerçekten dolu dolu bir gün oldu. Onlarla görüşmeyi bitirdikten sonra Meclis Başkanıyla Meclis’te bir görüşmemiz oldu. Daha sonra Başbakanı kabul ettik onunla görüştük. Ardından Kırım Tatarları Milli Meclis Başkanı Rıfat Çubarov ve Kırım Tatar Türklerinin lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ile görüşmemiz oldu. Ardından Ahıska Türkleriyle görüştük. Onların ciddi bir mağduriyetleri var, onlarla görüşmelerimiz oldu.

Haberin Devamı

-Buraya gelmeden önce Putin’le bir telefon görüşmesi yaptınız. Bu görüşmenin içeriğinde ve yaptığınız ziyaretin amaçları arasında Rusya ile Ukrayna arasında arabuluculuk gibi bir rol var mıydı?

Sayın Putin’le olan görüşmemiz, gerek bu doğalgaz hattı meselesi, gerekse Kırım Tatarları meselesi, gerekse yapacağımız bu ziyaretle ilgili vermek istediğimiz herhangi bir mesaj var mı onu da konuşalım dedik. Yani fiili olarak yapmış olduğumuz uygulamada onlar Minsk Süreci’ne uyulmasını istiyor. Eğer bu 12 maddelik sözleşmeye uyulursa ‘problem kalmaz’ diyor. Ama tabi Kırım Tatarlarının da bazı sıkıntılar var. Belki bu ara bir görüşme daha yapmak gerekebilir.

Yazarın Tüm Yazıları