Paylaş
NİYESİ kadar nasıl gittiği, nereye gittiği, neye kurban gittiği de önemli. Bütün bildiğimiz şu; CHP’nin ‘Gelin oy verin gitsinler’ sloganındaki ‘gitsinler’ kısmı, bir gecede sessiz sedasız uçtu gitti.
2 gün oldu gideli, arkasından ne bir veda sözcüğü ne bir ‘allahaısmarladık’ sesi duyuldu. Bir beladan kurtulur, bir musibeti baştan def eder gibi kapı önüne kondu. Adını bile anmamacasına, bir daha geri gelmemecesine...
* * *
Alayıvala ile bir alkış tufanı arasında gelmişti halbuki.
CHP’nin tantanalı reklam filmine ruh veren, can katan slogandı.
Bana göre 7 Haziran günü sandıkta işe de yarayacak gibiydi.
Motivasyonu bozuk seçmene, yaz rehavetinde sandığa gitmek için bir neden, güçlü bir gerekçe veriyordu.
‘CHP gelsin’ diye değil de ‘AK Parti gitsin’ diye oy vermeye çağırıyordu.
Gerçekçi, inandırıcı ve ikna ediciydi. Hatta belki de CHP’nin tüm seçim vaatleri arasında en etkileyici olandı.
Nefret oylarını mobilize ediyor, bezgin ve yılgın bir muhalif damarı canlandırıyor, tepki duygularını alevlendiriyor, sönmeye yüz tutmuş bir volkanı yalaz yalaz hareketlendiriyordu.
Sandıktan umudu kesilenlere bir umut ışığıydı.
3. köprü şantiyesini yıkıp tarumar etmekten daha yıkıcı bir şey vaat ediyordu çünkü; AK Parti’yi yıkmak!...
* * *
Tek başına, CHP’nin oynamış ve oynayacak bütün reklam filmlerine bedel bir sözcüktü o ‘gitsinler’.
Başka hiçbir vaat, içindeki o üç hece kadar etkili, cazip, baştan çıkarıcı ve haz verici olamazdı hedef kitlesine: Git-sin-ler!...
Baldan bile tatlı nefret, öfke, intikam duygularını tatmin etmekten daha büyük vaat ne olabilirdi?
Yıkmak için, bir öç alma imkânı, bir devr-i sabık yaratma fırsatı için oy istiyordu seçmenden.
Hem kaynağını soran da yoktu. Gazap üzümlerinden tatmaya can atan bir rövanşist, tanelerini yiyecek olduktan sonra salkımların bağını sorup da ne yapacaktı.
Müthiş bir psikoloji yakalamış, kampanya üstünlüğünü ilk kez CHP’ye geçirmişti o bir sözcükle. Ali Taran farkı işte!...
* * *
Yazmıştım, bu seçim döneminin en parlak buluşuydu bana göre.
Fakat bütün parlak buluşlar gibi bunun da minik bir kusuru, her nasılsa gözden kaçmış bir açığı vardı.
Einstein’ın izafiyet teorisinde bile bu kadarcık kusur olurdu gerçi.
“Gelin oy verin gitsinler” diyordu reklam. Ve ancak kime oy verirlerse gitmesi gerekenlerin daha garantili gideceklerini söylemiyordu.
AK Parti’yi iktidardan fücceten gönderecek seçenek hangisiydi?
Seçmenin rasyonel davranacağını varsayıyoruz. Yani partiler arasında tercihte bulunurken amacına en uygun şıkka yönelecektir.
Nefret oyu verecek seçmen, son kararından önce muhakkak soracaktı kendine bunu.
Tayyip Erdoğan’ı ve AK Parti’yi mümkünse derhal uzaklaştıracak, değilse mümkün olan en büyük zayiatı verecek, başkanlık planlarını bozacak seçenek hangisiydi? CHP’nin oylarını biraz daha yükseltmek mi, HDP’yi barajın üstüne çıkarmak mı?
“Seçmen bunu sorduğu andan itibaren de CHP reklamı, HDP’ye çalışır” demiştim. 16 Nisan’da, burada, büyük bir iddiayla.
* * *
Kendi küçük ama sonucu büyük bir kusurdu. Düşünün, CHP reklamının HDP’ye çalışma ihtimali vardı.
Siyasi kampanyalar tarihinin en tuhaf iletişim kazası olmaya adaydı. Bir partinin kendi parasıyla başka bir partiye oy topladığı nerede görülmüştü?
CHP yönetimi, keskin bir manevrayla direksiyon kırıp uçurumun kenarından döndü. O sihirli ‘gitsinler’ sözcüğünü çıkarıp attı slogandan.
Yeni slogan ‘Gelin oy verin’ diyor sadece.
Fakat bir sorun daha var; sevmedikleri gitsin diye değilse sevdikleri gelsin diye çağrılmaları gerekmiyor mu sandığa? Hani bunun ‘CHP gelsin’ kısmı?
Çok mu iddialı, fazla mı cesur veya ileri, ‘Oy verin CHP gelsin’ demek? Heyecanlandıracak kadar inandırıcı mı değil? AK Parti gitmeyecek, CHP de gelmeyecek, yani herkes yerinde kalacaksa niye gelip oy versin seçmen?
Paylaş