Paylaş
Biri, AB’nin başkenti Brüksel’le tam düzelecekken bir hançer gibi aramıza saplanan PKK çadırı olayıdır.
Diğeri ise ABD ile aramıza kara kedi gibi giren PYD faktörü.
İkisinde de muhataplarımızı keskin bir tercihe zorladık. Ya bizi seçeceklerdi ya kanlı bir terör örgütünü.
Ortası yoktu, taraflarını belli etmek zorundaydılar.
Sonuçta yerden göğe haklı olduğumuz halde neredeyse stratejik müttefiklerimizi bir terör örgütüne kaybetme riskiyle karşılaştık.
Kimseyi bize tercih etmediler elbette ama bizim tezlerimizi de tercih etmediler.
Ne PYD’den ne çadırdan ne de bizden geçtiler.
Menfaatler çakışmıyordu, yöntemler ve dinamikler örtüşmüyordu.
Ne yaptık ne ettiysek... Brüksel’i, PKK çadırını tekrar kurdurmamaya; ABD’yi, PKK neyse PYD’nin de aynen onun gibi haza bir terör örgütü olduğuna ikna edemedik.
Kaldırılan çadır tekrar kuruldu, ABD
PKK ile PYD’yi bir tutmamakta ısrar etti. Birine terör örgütü derken diğerine dememekte diretti.
Farklılıklarımızı giderememek Ankara’yı daha beter köpürttü. Veryansın ateş püsküren açıklamalar çıktı ağızdan. Veryansın ettikçe ilişkilerimiz daha da kötüleşti...
Hayal kırıklığı duyulmayacak gibi değildi ama biz posta koydukça elimize bir şey geçmiyordu.
Bilakis hançeremizi patlattıkça müttefiklerimizle daha kötü bozuşuyor, bozuştukça daha da yalnızlaşıyor, yalnızlaştıkça var olan destek ve dayanışmaları daha da zayıflıyor, zayıfladıkça saldırıya daha açık hale geliyordu Türkiye, düşmanın eli kazanıyordu.
Neredeyse soğukkanlılığımızı tamamen kaybettirip AB’yle de ABD’yle de kör topal ilişkilerimizi zehirleyerek krize sokmayı başaracaktı PKK.
Provokasyonlarla aramızı aça aça bizi cepheden karşı karşıya getirecekti.
Dün gelen iki haber, duygusal davranmaktan uzaklaştığımızı gösteriyor.
İlki şu; Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Amerika’nın Sesi radyosuna konuştu ve PYD konusunda ayrı düşünüyoruz diye ABD’yle küsmeyeceğimizi deklare etti.
Demek ki aramızdaki görüş ayrılıklarını gidermenin başka yollarını deneyecek Ankara.
PKK’yı sevindirmeyecek, PYD’yi palazlandırmayacak daha incelikli bir strateji izleyecek.
İkinci güzel haber ise Brüksel’den.
Sen misin terör örgütüne AB’nin göbeğinde çadır açtırıp propaganda yaptıran!...
Türkiye de senin insafa gelmeni beklemeyecek. Yumuşak güç unsurlarını devreye sokacak, toplumsal dinamiklerini harekete geçirecek demek ki.
Avrupa Türk Demokratlar Birliği (UETD) Belçika Şubesi Başkanı Basir Hamarat açıkladı. PKK’nın gerçek yüzünü teşhir etmek için Brüksel’de perşembe günü Avrupa Parlamentosu karşısında çadır kuracaklar.
Budur işte.
Türkiye görüş ve taleplerini kuru kuruya dayatmaktan vazgeçip sonunda muhataplarıyla anladıkları dilden konuşmaya başlıyor.
PYD, Kandil’in güdümünden çıkıp Suriye’de bağımsız ve rasyonel bir aktör olabilseydi Türkiye’yle birlikte çalışacaktı.
Lideri Salih Müslüm, bugün hâlâ Ankara’ya gelip gitmeye, belli bir seviyede muhatap alınmaya devam edecekti.
Ankara bu kapıyı açmıştı, fiili tatbikatını da göstermişti.
Ama güdümlü bir güç olmayı seçti.
PKK terörüyle cebelleşirken PKK’nın komutası altındaki bir PYD’yle ortaklık yapamazdı Türkiye.
Makul bir beklenti değildi. İlişkiyi kesti ve PYD’yi hedefe koydu Ankara.
Fakat ‘dost ve müttefik Amerika’, PYD’yi defterden silmedi.
Türkiye’nin bütün tepkilerine rağmen PKK’dan ayrı tuttu PYD’yi. Terör örgütü olarak görmediğini söyledi, IŞİD’e karşı savaşta meşru bir ‘partner’ diye kaale almayı ve iş tutmayı sürdürdü.
Canın cehenneme demek, resti çekip kapıyı suratlarına çarpmak vardı...
Bir de diklenmeden dik durmak...
Dün gelen iki haberi de ‘diklenmeden dik durma’ya dönüş işareti sayıyorum.
Batı’yla ilişkilerimizi PKK’nın ipoteğinden kurtarıyoruz galiba. Aramızı bozma inisiyatifini elinden alıyoruz.
AK Parti’nin eski dış politika zaferlerinin arkasındaki duruş buydu.
Umarım yanılmıyorumdur.
Paylaş